100 Yıl Önce Bilim İnsanları 1.000 Yaşına Kadar Yaşayabileceğimizi Tahmin Etmişti

0
1925'de Popular Science, 'Ölüm Gerçekten Gerekli mi?" sorusunu sormuştu. Görüntü: Popular Science kolajı

1925’te ortalama bir Amerikalı’nın yaşam süresi 58 yıldı.

Frederick Grant Banting 1921 yılında hayvanlardan nazıl insülin izole edileceğini keşfettiğinde, 2. Dünya Savaşı gazisi ve eski bir çiftlik işçisi olan bu genç Kanadalı doktor diyabetin cebirini sonsuza dek değiştirmişti.

1920’lere kadar bu hastalık, ergenlik öncesi diyabetli çocukların yüzde 80’den fazlasının hayatını kaybetmesine sebep olmuştu. Banting’in buluşu, bazen zehirli olan keçisakalı veya Galega officinalis tedavisinin yerini almıştı. Bu çiçekli bitkinin, guanidin sebebiyle glukoz düşüren özellikleri vardı. Banting’in keşfi, insan anatomisinin, hastalıklarının ve yaşlanmasının gizemlerini hızla ortaya çıkaran yeni bilimsel alet ile bilgilerin körüklediği tıbbi bir iyimserlik dalgası sırasında doğmuştu.

Bu iyimserliğin temelleri onlarca yıldır inşa ediliyordu. Mikroplar ilk olarak 1880’lerde keşfedilmiş ve bakteribilimin altın çağı ile hayat kurtaran çok sayıda aşının müjdecisi olmuştu. Vitaminler, isimlerini Londra tabanlı Polonyalı biyokimyager Casimir Funk‘ın 1900’lerin başlarında “hayati” ve “aminler” kelimelerini birleştirmesinden almıştı. Kendisi yaygın hastalıkların çaresini önemli vitamin eksikliklerine bağlayarak arayan çok sayıda bilim insanın biriydi. Raşitizm D vitamininin keşfedilmesine, iskorbüt hastalığı C vitaminine ve B vitamini ise zayıflık, kilo kaybı, kafa karışıklığı ve olağanüstü durumlarda ölüme yol açan beriberi hastalığına bağlanmıştı. Bu esnada anestezi, ameliyatı hayatta kalma oranları düşük korkunç bir performans sanatından mikropsuz ameliyathanelerde gerçekleştirilen daha hassas işlemlere dönüştürmüştü. Tıp, insanlığın en kötü baş belalarının pek çoğunu parça parça fethediyor ve böylelikle ortalama yaşam süremizi uzatıyor gibi görünüyordu.

1925’in Temmuz ayında Popular Science yazarı John E. Lodge, insanların yakında yaşam beklentilerini 1.000 yıla kadar uzatabileceklerini bile ileri sürmüştü. “Hastalıkların yıkıcı etkileriyle mücadele eden bilimin gayretleri sayesinde, ortalama ömür süresi her yıl artıyor” yazmıştı Lodge. “O halde bilimin zamanla ortalama yaşamı Metuselah gibi yıllar yerine değil de asırlarla ölçülecek kadar uzatmayı başaracağını bekleyebilir miyiz?” Lodge yıpranmış enzimlerin değiştirilerek, organların nakledilerek veya yakalanması zor bir “hayati kıvılcımın” manipüle edilerek yaşlanmanın durdurabildiği bir dünya hayal etmişti. Bilim insanlarının, ölümün kendisine karşı zafer kazanmanın eşiğinde olabileceğini iddia etmişti.

Popular Science’ın Temmuz 1925 sayısında ölüm sorgulanmıştı. Görüntü: Popular Science.

Yüz yıl sonra hâlâ o noktaya gelemedik ama ölümsüzlüğü aynı heyecanla kovalamaya devam ediyoruz. Bu arayış, bir asır önce olduğu gibi bugün de göz alıcı buluşlarla değil (tarih bunu öyle gösterse de), ortaklaşa yürütülen ve tıp alanında yeni fikirler veren zahmetli bilimsel araştırmalarla ilerliyor. Günümüzde bizi insülin, aşılar ve vitaminler yerine gen düzenleme, hücrelerin yeniden programlanması ve imünoterapi gibi şeyler büyülüyor. Hücresel gençlik arayışında kök hücreler enjekte eden biyohacker’lardan, önleyici sağlık için giyilebilir teknolojiye, kan plazması değişimine ve kalori kısıtlamaya dayanan Bryan Johnson gibi milyarderlere kadar; ölümü atlatma hedefi kaybolmuş değil; sadece iksirleri daha karmaşık hale geldi.

[İlgili: İnsanlar hayatlarının bu iki noktasında daha hızlı yaşlanıyor]

Hal böyleyken, bir asırda uzun bir yol katettik. ABD Hastalık Denetim ve Önleme Merkezlerine göre 1925 yılında ortalama bir Amerikalı’nın yaşam süresi 58 yıl iken bu rakam günümüzde 78,4. Böylesi bir ilerleme, 20’nci yüzyılın başındaki debdebeli beklentilerimizle kıyaslandığında cılız gibi görünebilir ama gidişat, sonraki yüzyıl itibarıyla ortalama bir Amerikalı’nın yüz yaşına kadar yaşayabileceğini akla getiriyor. Hatta umut vadeden ve önümüzdeki onlarca yıl kadar erken bir zaman içerisinde tedavi sunabilecek mevcut araştırmaların, hastalığa karşı direnci artırırken yaşam sürelerimizi de önemli ölçüde uzatabileceğine inanmak için sebep var; 1925’te olduğu gibi.

Ömür uzunluğu 300 yılda büyük ölçüde arttı. Görüntü: Popular Science

Singapur’daki araştırmacıların interleukin-11 proteinini engelleyerek farelerin yaşamlarını nasıl yüzde 25 uzattıklarını düşünün. Rochester Üniversitesinde çalışan bilim insanları, benzer kemirgenlerden on kat daha uzun yaşayan tüysüz köstebek farelerindeki bir uzun ömür genini başarıyla sıradan farelere aktarmış. Yüksek moleküler ağırlığa sahip hiyaluronik asit veya HMW-HA üretttiği bilinen bu gen, farelerin yaşamlarını %4,4 oranında uzatmış ve genel sağlık durumlarını iyileştirmiş. Araştırmacılar şimdi de sağladıkları bu faydaları insanlara aktarmayı hedefliyor.

İroniktir; Banting’in insülin keşfinin keçisakalını yerinden etmesinden bir asır sonra, bu pembe beyaz çiçekli bitkinin bir türevi yeniden karşımıza çıkıyor. Bir biguanid ilacı olan Metformin, tip 2 diyabet yönetiminde öncü ilaçlardan biri haline geldi. Çiftlik hayvanlarında süt akışını artırmaktan, veba belirtilerini yatıştırmaya kadar metformin de ortaçağdaki selefi gibi çok sayıda uygulamada kullanılıyor ya da test ediliyor: Sıtma karşıtı bir ilaç şeklinde, grip tedavisinde, süt salgılanmasının artırılmasında, eklem iltihabının tedavisinde ve kalp damar ilacı olarak.

Bilim insanları artık metforminin hücresel bir seviyede nasıl çalıştığını detaylarıyla göstererek, bileşenin bu çok yönlü yapısının gizemlerini toparlamaya başladılar. Yakın zaman önce yürütülen araştırmalarda, iltihaplanmaya ve yaşla alakalı hastalıklara yol açan hücresel değişimleri yavaşlatabildiği ya da durdurabildiği ve bu sayede ömür süresini uzatabildiği gösterilmiş.

Hücresel yaşlanma hikayesi 19’ncu yüzyılın sonralıran kadar uzanıyor. Bilim insanları mikropları keşfeder, aşılar geliştirir ve yaşamsal besinler ile yaygın hastalıklar arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarıp ameliyatları iyileştirirken evrimsel biyolog August Weismann‘ın insan hücrelerinin çoğalma sınırları olduğunu teorileştirmesi, iyileşme kabiliyetinin yaşla birlikte neden azaldığını açıklıyor. Günümüzde araştırmacılar, hücresel yaşlanmayı yeniden programlama üzerinden durdurmayı ve tersine çevirmeyi öğreniyorlar. İlk olarak 1980’lerde girişilen bu fikir, olgun ve özelleşmiş hücreleri embriyonik veya pluripotent hallerine geri çevirerek bunların karaciğer hücreleri veya diş gibi yeni dokulara dönüşmek üzere nasıl yenilenebileceğini keşfeden Nobel Ödülü sahibi Şinya Yamanaka tarafından ilerletilmişti.

Fakat bunların hiçbiri, bin yıllık ömürlere yaklaşıyor olduğumuz anlamına gelmiyor. Ömür uzunluğuna yönelik yapılan çoğu müdahale, sadece sıkı kontrollü labotaruvar ortamlarında veya kısa ömürlü hayvanlarda işliyor. Bunları insanlara tercüme etmek tümüyle farklı (ve muazzam derecede karmaşık) zorluklar teşkil ediyor. İnsanların yaşam süresini ikiye veya üçe çıkarmayı başarsaydık bile sosyal bakımdan aynı ölçüde karmaşık zorluklar ortaya çıkardı: Yaşam uzatan terapilere kim erişim sağlayacak? Çoğu kişinin üçüncü ya da dördüncü asrına bastığı bir toplumu nasıl destekleriz? Böylesine olağanüstü uzun ömürler psikolojik yönden ne gibi bilançolar meydana getirir?

1925’in iyimserliği kaybolmadı ama o zamanlar olgunlaşmamıştı. Hâlâ böyle olabilir fakat günümüzde uzun ömre yönelik araştırmalar yürüten bilim insanları, daha gelişmiş araçlarla donanmış ve biyolojik süreçleri daha derinden anlamış durumda. Bugünün araçları ve bilgisinin nihayetinde ölümü defetmemizi sağlayıp sağlamayacağını ise zaman gösterecek. Fakat geride bıraktığımız asırdan çıkarılacak bir ders varsa, o da yaşamın kademeli, narin ve çoğu kez alçakgönüllülük yaratan bir şekilde uzuyor olması. Ortalama yaşam beklentisine onlarca yıl ekledik, bir zamanlar ölümcül olan hastalıkları idare edilebilen durumlara dönüştürdük ve hayatın sonraki yıllarında yaşam süresini çarpıcı şekilde geliştirdik. Bu önemsiz bir başarı değil; fakat ölümsüzlük de değil.

Yazar: Bill Gourgey/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz