Hem insanları hem de bilgisayarları mutsuz edecek bir durumla karşı karşıyayız: 2016’da ekstra bir saniye oldu. İçinde bulunduğumuz yılın ( ya da sonraki yılın, eğer Doğu Yarımküre’deyseniz) korkunç olduğunu ve buna “bir saniye daha” katlanmak istemediğini söyleyen esprili arkadaşlarınızı göz ardı edebilirseniz, bu yılın ekstra saniyesi muhtemelen sizi pek etkilemeyecek. Nasıl gerçekleştiğini anlamak bir yana, olduğunu bile fark etmeyeceksiniz. Ancak bir şekilde, dünyadaki her telefon ve bilgisayar saatine tam tamına bir saniye eklemesi gerektiğini bilecek. Ve işler bu noktada biraz karışmak üzere.
Dünya, insanlara çoğu tamamiyle alakasız gelse bile birden fazla yöntem ile zamanı takip ediyor. Bilgisayarların senkronize olduğu ve sadece bu görevi üstlenen bir standart bulunmakta: Koordineli Evrensel Zaman ( Coordinated Universal Time- kısaca UTC). Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa standarta getirdikleri CUT ve TUC gibi kısaltmalarda uzlaşmaya gidince ortaya sanki bir şeyin metaforuymuş gibi duran bu kısaltma çıkmış bulunmakta.
Dünya üzerinde yer alan ve internete bağlanabilen tüm bilgisayarlar UTC senkronizasyonunu ağ zaman protokolü olarak adlandırılan bir işlem ile gerçekleştiriyor. Basitçe, yerkürenin stratejik noktalarına yerleştirilmiş kümeler halindeki ultra-hassas atomik saatler saklayabildiğimiz en doğru saati tutuyorlar. Bu referans saatler, küme küme bulunan bilgisayarlara her saniye saatin kaç olduğunu söylerek referans saati devam ettiriyor. Belli aralıklarla da başka bir bilgisayar kümesi de referans bilgisayarlara saatin kaç olduğunu sorarak yeni referans haline geliyor ve bu yol doğru saat tüm internete yayılana kadar izleniyor. Ayrıca bilgisayarlar birbirlerini denetleyerek sistemin mümkün olduğunca hızlı olmasını sağlarken bir yandan senkronize kalıyorlar. Fark etmeseniz bile bilgisayarınız düzenli aralıklarla ağ zaman protokolü sayesinde UTC’yi kontrol ediyor.
Dünya’nın dönüş hızı azalmaya başladığından dolayı eklenmeye devam eden ekstra saniyeler rastgele yıllara değil, belirli yıllara ekleniyor; bunun nedeniyse güneş zamanıyla aynı hizada kalabilmek. Bahsi geçen dönüş hızı bir saniyeye tekabül edecek oranlarda azalmamaya başladığından beri fazladan saniyelerin her sene veya düzenli aralıklarla eklenme zorunluluğu ortadan kalkmış durumda. UTC ve güneş zamanı arasında oluşan farkın 0.9 saniyenin üstüne çıkma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımızda Uluslararası Dünya Rotasyon ve Referans Sistemi (IERS) bu durumu saptıyor ve bahsedilen ekstra saniyeler bu uyarılar sayesinde ekleniyor. Bu yıl eklenen saniyeyi saymazsak IERS, günümüze kadar 26 artık saniyeyi garip ve demode bir sistem aracılığıyla eklemiş durumda.
Her artık saniyenin altı ay öncesinde IERS, ekleyecekleri artık saniyenin haberini Bulletin C gibi yaratıcı bir başlık ile yayıyor. Haber radyo dalgaları, GPS sinyalleri ve hatta telefon modemleri aracılığıyla zamanı kaydeden her sisteme o sene ekstra bir saniye olacağını bildiriyor. Atomik saat kullanan laboratuvarlar saatlerini manuel olarak değiştirmek zorunda kalırken, dünya üzerindeki neredeyse bütün bilgisayarlar ağ zaman protokolünden sadece gerekli dosyayı indiriyorlar. Bu dosya bilgisayarın 23:59:59’da bir saniye eklemesi için gerekli yönergeyi içeriyor. Bazı yıllar eklenen saniyeler insanlar için problem olmayabilir, ancak bilgisayarlar için sorun teşkil etmekte. Artık yıllar zaman tutma sistemine önceden bildirilebilirken, saniyeler için aynı işlem yapılamamakta. Bu işlemin yapılabiliyor olması demek, IERS’in dünyadaki tüm bilgisayarlara eklenecek saniye için belirli bir gün söylemesi demek. Bu durumsa bir dakikada 60 saniye olduğunu kabul edecek şekilde programlanan bilgisayarın zaman kavramıyla uyuşmamakta ve bilgisayarların aksi duruma ikna edilmesi mümkün değil. 31 Aralık 2016 günü 23:59:59’den sonra bir anda ikinci bir saniye yaratılamazken bu konuda hala inat ediyoruz.
2012 yazındaki artık saniye büyük ölçekteki birkaç sunucunun saatleri arasında uyuşmazlık yaratarak sunucuların çökmelerine sebep oldu. Benzer bir problem 2009’da da olmuştu. Zamandaki bu uyuşmazlık ağ zaman protokolünün içinde 61 saniye olan bir dakika gibi bir durumu anlayamamasından ileri gelmekte. En güncel olan çözüm ise 31 Aralık gününün son saniyesinin zamanlayıcının durdurulması ile iki saniyeye dönüştürülmesi. Bu geçici yöntem bilgisayarın kendini bir saniye ile geriye döndürmesini engelleyerek oldukça yardımcı oluyor çünkü bilgisayarlar zamanın sabit bir hızla ilerlediğini düşünüyor. Bazı sistemler ise 31 Aralık’ın son saniyesini basitçe tekrar ediyor. Her iki sistem de bu iş için oldukça uygun.
Bu yıl içerisinde Google’ın halka açık bir şekilde yaptığı sistem muhtemelen daha iyi duruyor. Onlar bu sistemi “smearing” olarak adlandırıyor. Saat tam 23:59:59’da ikinci bir saniyeyi eklemek yerine, bunu saatler üzerinden dağıtıyorlar. Ağ zaman protokolleri, artık saniyeden 10 saat önce ve 10 saat sonra 0.00014 oranında daha yavaş çalışıyor. Oldukça küçük olan bu değişim etkin bir şekilde fark edilemiyor ve ayarlamayı bilgisayarlarda daha kolay hale getiriyor. Eğer bu yıl Yılbaşı Günü’nde Amerika’daysanız, bilgisayarınız Washington’da konumlanan Amerika Birleşik Devletleri Donanma Gözlemevi tarafından güncellenecek.
Orada yer alan bir grup atomik saat, kesin zamanı tutuyor ve internet üzerinden ağ zaman protokolü aracılığıyla iletiyor. Güzel yanlarından biri ise telefon sistemi ile de dağıtımı sağlayabiliyor. Önceden duymamış olabileceğiniz eski aktör Fred Covington, bir saniyelik aralıklardan oluşan bir fon ile saati duyuruyor. +1 (202) 762-1401’i aramanız yeterli. Eski kafalı hissedebilirsiniz ancak en güncel de siz olacaksınız.
Çeviren: Sultan Eylem Atabay
Güzel:)