Büyük bir tekneyi yüzdürebilmek için derin sular gerekir. Bu yüzden Robert Ingalls, 1938’de Pascagoula Nehri’nin Meksika Körfezine döküldüğü yerdeki 3 km2’lik sahil şeridinde Ingalls Tersanesi’ni kurdu. Bu Mississippi tesisi, bugüne kadar Birleşik Devletler Donanmasının savaş gemilerinin neredeyse yüzde 70’ini inşa etmiştir. Bugün, 11,000 çalışanı birçok donanma gemisini yapabilmek için sac kesiyor, kaynak yapıyor ve bunları farklı şekillerde birleştiriyorlar. Yukarıda gösterilen USS Tripoli gemisi, 260m güverte boyu ile bazı ulusların uçak gemilerinden daha uzun olan bir amfibi savaş gemisi. Ingalls’ın bir orkestra gibi çalışan çalışanları sayesinde gemi, taarruz helikopterleri ve 1,600 denizciye ev sahipliği yapacak şekilde inşa ediliyor.
18m yüksekliğe kadar 20 ton kaldırma kapasitesine sahip olan mıknatıs vincinin operatörü, metal plakaları kaldırıyor ve daha sonra onları kesim alanına indirecek. Orada bir plazma, sahile yakın sığ sularda çalışacak ve 14 amfibik araç ile denizcileri taşıyacak bir çıkarma gemisi olan USS Fort Lauderdale’ye ait sacları kesecek.
Tıpkı legolar gibi gemiler de blok diye adlandırılan parçaların birleştirilmesi ile inşa ediliyor. Hangar içinde ters duran bu blok, Fort Lauderdale’nin gövdesi ile makine veya kargo arasında bir boşluk oluşturacak. Yukarıdaki iki oval açıklık makineden pervanelere giden şaftlara yataklık ediyor. Blok tamamlandığı zaman buradaki kaynakçılar bloğu bitmiş gövdeye monte edecekler.
Sudan çıktığında bile, Tripoli’nin sürtünmeyi azaltan ve stabilitesini artıran kıvrık omurgasının önüne çıkanı parçalayacağı aşikâr. Resmi olarak bir amfibi çıkarma gemisi olmasına rağmen, Tripoli aslında karaya çıkamıyor ya da bu işi yapabilen gemileri taşımıyor: Askerleri, orduda yüksek tempolu saldırı operasyonları olarak da adlandırılan bir yöntemle gruplar halinde hızlı bir şekilde helikopterler ve V-22 Osprey’ler ile gönderiyor. Gemi, kısa mesafede kalkış ve dikey iniş yapabilen şimdiye kadar yapılmış en gelişmiş savaş uçağı olan F35-b’leri taşıyor.
Mürettebat, denizciler, jetler, helikopterler, malzemeler ve geminin kendisi de dahil olmak üzere 44,450 tonluk muazzam ağırlıktaki Tripoli’yi dalgaların üstünde tek bir yerde tutmak için çapalara ihtiyacı var. Gerçekten büyük çapalara… Bu 18 tonluk çamur çapaları işin bir kısmını yapar. Ancak, gerçek anlamda devasa geminin sürüklenmesini önleyen şey her bir bağlantısı bir insan gövdesinin büyüklüğünde olan 48 tonluk zincirleridir. Siyah ve beyaz renkler denizcilere ne kadar zincir saldıklarını gösterir. Kırmızı, zincirin sonuna geldiği anlamına gelir.
Destroyer üzerindeki üst bina, komuta ekibinin yer aldığı köprüyü destekliyor. Bu yapı, kaynağın son aşamasında boyanmadan önce “Frank E. Petersen’in jr.”nin üzerine yerleştirilecek. Bir uçak gemisi grubunda destroyerin görevi, temelde savaş uçakları için yüzen bir havaalanı olan daha büyük ve daha yavaş manevra kabiliyetine sahip gemileri ölümcül, küçük tekne saldırılarından korumaktır.
Destroyer Paul Ignatius’un bitmiş üst binası, direği ve iletişim antenlerini (alttaki küresel yapıların içinde) destekliyor. Sekizgen kapak, aegis silah sisteminin bir parçası olan SPY-1 radarını korur. Aegis, açılan bir ateş de dahil olmak üzere 100’den fazla hedef tespit edebilir ve izleyebilir. Aynı zamanda geminin anti-balistik füzelerini yönlendirir ve uzaktaki düşman bataryalarını bulabilir.
Pascagoula Nehri’ne Paul Ignatius’u almak için işçiler kuru havuzu batırdılar, ardından römorkörler gemiyi havuza doğru itti. Burada, tesisatçılar ve elektrikçiler, geminin donatım işlerine devam edecekler. Bitimine yakın geminin mürettebatı tekneyi nasıl kullanacağını öğrenmek için gelecek. Yaklaşık dört ila sekiz ay sonra, devreye alma çalışmaları başlayacak ve (tahminen) 40 yıllık deniz hizmetini gerçekleştirmeye hazır olacak.
Yazar: Kelsey D. Atherton