İklimlerin değişmesine nasıl engel olabiliriz?
Işıkları söndürmekten pahalıya mal olabilir, ama yapılabilir şeylerle.
Yükselen sıcaklıklar, eriyen buzullar, artan hastalıklar. Bu yüksek rakkamlarla, iklimlerin değişmesinin korku yaratması şaşırtıcı değil. Aslında New York Dergisi’nde iklimlerin değişmesi konusunda son zamanlarda yayımlanan bir hikaye: “Yemin ederim ki, düşündüğünüzden daha kötü,” sözleriyle başladı.
British Columbia Üniversitesi Coğrafya Bölümü araştırmacısı Seth Wynes, “Yazı kasvetli bir resim çiziyor,” diyor. “Gezegende gelecek kuşaklara ne miras bırakmak istediğimiz konusunda, çok fazla seçeneğimiz olduğunu fark etmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. İklimlerin değişmesine neden olmayan, ideal hikaye için artık çok geç olsa da (çünkü biz zaten bazı iklimlerin ısınmasına yol açtık bile), çabucak hareket edip önemli değişiklikler yaparsak, bizim için daha iyi bir gelecek mümkün olacak. “
Bazı araştırmacılar, felaketlerden kaçınmak istiyorsak küresel ısınmayla mücadeleye başlamak için birkaç yılımız olduğunu düşünüyorlar. Tabii ki bu yorum, iklimlerin değişmesine karşı hızlı bir şekilde hareket etmenin ne anlama geldiğini sorguluyor -özellikle de kişisel bir seviyede. Günün sonunda, hepsi sera gazı salınımını azaltmak için ortaya atılıyor.
Kömür gibi fosil yakıtları yaktığımızda veya konu fast-food köfteye dönüşen sığırlar olduğunda, karbondioksit gibi sera gazları yayarız. Bu salınımlar atmosfere girdiğinde, gezegeni ısıtarak güneşin ısısını çekerler. Temel fizik. Artan sıcaklık, kutup buzullarının erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi ve daha az öngörülebilir, daha hızlı hareket eden ve daha tehlikeli olan, yeni hava koşullarının yaratılmasıyla felaketlere neden olabilir. Sanayi devriminin ilk günlerinden beri gezegeni bu şekilde ısıtıyoruz, iklimlerin değişmesinin etkilerini tamamen önleyemiyoruz. Ancak şimdi salınımlarımızı düşürerek en kötü etkilerinden belki biraz kaçınabiliriz.
Environmental Research Letters (Çevre Araştırmaları Mektupları) dergisindeki yeni bir araştırmanın ortak yazarı Wynes’e göre (İsveç’in Lund Üniversitesi’nden Kimberly Nicholas ile birlikte), salınım azaltma için en büyük aşamayı sağlayan dört eylem: Daha az çocuk doğurarak, araba kullanmadan yaşayarak, transatlantik uçuşlardan kaçınarak ve bitki temelli (çoğunlukla vejetaryen) bir diyetle beslenerek.
Wynes ve Nicholas, yaşam döngüsü analizlerini içeren mevcut literatürü veya verilen bir eylemin ömrü boyunca kaç salınım ortaya çıkarttığını hesaplayarak bu sonuca vardılar. Ürünler söz konusu olduğunda, ömrü boyunca genellikle bir nesnenin oluşturulması, kullanılması ve atılmasıyla yaratılan salınımları kapsar. Örneğin, bir hamburgeri yerseniz, sığır yetiştirme ve diğer bileşenlerin yetiştirilmesiyle ilişkili salınımları, köfteler, çörekler ve benzerlerinin üretiminden, taşınmasından ve depolanmasından kaynaklanan salınımları ve çürüyen gıda ve ambalajın yarattığı salınımları çevreye ilave edersiniz. Bütün bunlar, kişisel karbon ayak izinizin zarar hanesine hızla yazılır.
Ayrıca hükümet raporlarında ve Kanada ders kitaplarında sıkça önerilen müdahalelere de baktılar. Wynes, doktorasını sürdürmeye karar vermeden önce lisede bir fen öğretmeni idi ve bir çok öğrencinin iklim değişikliği hakkında neler yapabileceklerini öğrenmek için elinden gelebilecek şeyi biliyordu. “Öğrenciler bu konunun çözümü konusunda neler yapabileceklerini öğrenmekle ilgileniyor” ve “o zaman çok fazla cevap yoktur” dedi.
Halihazırda cesaretlendirilen, örneğin eski ampulleri daha etkin olanlarıyla değiştirme gibi birçok çözümün iklim değişikliği üzerinde sadece düşük veya orta derecede bir etkisi var; düşük etki, yılda .2 tonun altında bir karbon salınımı azaltımı olarak tanımlanıyor, Ve ılımlı etki, .2 tonu aşan ve .8 tondan daha az bir azalma olarak tanımlanmaktadır.
Bu çok gibi gelebilir. Ancak Dünya Bankası’na göre, Amerikalılar yılda kişi başı 16.1 ton karbon çıkartıyor. Bu sayı, 1970’lerde olduğu gibi salınımlar kişi başına 22.5 ton karbon düştüğü kadar kasvetli değil ancak yine de Paris İklim Anlaşmaları’nın belirlediği 2050 hedefinin üzerinde. İklim değişikliğinin en büyük felaket etkilerini önlemek için tasarlanan bu hedef, yıllık salınımlarımızı kişi başı 2.1 ton karbon seviyesine düşürmemizi sağlayacak.
“Bu konuda yazılmış bir yazı okurken, plastikten dayanıklı keten çantalara geçmek gibi, gerçekten küçük eylemlerle bu sorunu çözmenin mümkün olmadığını düşünüyorsanız, iklimlerin değişmesinin aslında çok büyük bir felaket olmadığını ve değişimin o kadar da büyük olmadığını da hatalı bir biçimde düşünebilirsiniz, ama aslında insanlığın var oluşunun karşısına gerçekten çıkan çok büyük bir tehdittir,” diyor Wynes.
Wynes, ampullerinizi değiştirmenin CO2 salınımlarını yılda .2 tondan daha az düşüreceğini keşfetti. Ancak araba kullanmak maliyetsiz mi? Bu, CO2 salınımlarımızı 3 tondan fazla azaltır. Az çocuk sahibi olmak, iklim değişikliği etkilerini yılda 120 ton CO2 salınımı kadar azaltmaktadır, bu da kısmen de çocuğa bağlı salınımların azaltılması değil çocuğunuzun yaratacağı salınımlardan tamamen kaçınmak anlamına gelmektedir.
Bununla birlikte, sonuçlar yeknesak değildir.
Örneğin, arabayla gidemiyorsanız, bir elektrikli otomobil kullanmanın en iyi şey olduğunu varsayabilirsiniz. Ne de olsa, fosil yakıt kullanan araçlar, onları her sürüşünüzde karbon yayar. Ancak elektriğin neredeyse iklimsel olarak kirli bir güç kaynağından geldiği bir yerde yaşıyorsanız (kömür gibi) aslında bir hibrid kullanmanız daha iyi olabilir.
Wynes ve Nichols ikame ve ribaund etkileri risklerine karşı dikkatliler; burada bir alanda karbon salınımını azaltırken başka salınımlarda artışa neden olmamalıyız. Örneğin, evinizin salınımlarını ve enerji faturalarını azaltmak için evinizi çok iyi yalıtabilirsiniz. Ama transatlantik uçak yolculuğu gerektiren bir tatile gitmek için, kurtardığınız parayı kullanırsanız, gezegene faydanız olmadı demektir.
Aynı zamanda, tüm salınım müdahalelerinin herkes için mümkün olmayacağının farkındalar. Birkaç tane çocuğunuz varsa, Wynes size, çocuğunuzu öldürün diyecek te değil ki.
Wynes, “Bu değişiklikleri benimseme yolunda önümüze çıkan yapısal engeller hakkında da konuşuyoruz,” diyor. ”Bazı insanlar için bu yaşam tarzı değişiklikleri yaşadıkları yeri değiştirmeden mümkün olmayacak ve ortaya atılabilecek başka seçenekler de var. ”
Mesela, geniş ailenizin ortak et tüketimini düşürebilir, bir okul arabası sistemi kurabilir, kasabadaki bisiklet yolları ve toplu taşımayı savunabilirsiniz.
Wynes kesinlikle, akkor ampul günlerine, tek kullanımlık torbalara veya giysilerin hepsinin birden aynı kurutucuya atıldığı günlere geri dönmememiz gerektiğini savunuyor. Bu ufak eylemleri engellemek faydalı oluyor-ancak o küçük müdahaleleri birkaç büyük müdahele ile desteklememiz gerekiyor.
Wynes, “Bu ölçeği düşünmeye ve elinden gelen en büyük adımları atmaya çalışmanın en iyi yol olacağını” söyledi.
“Bir kuruş kadar akıllı olmak, bir lira kadar aptal olmaktan iyidir,” diye bir deyim olduğunu söylüyor ve ekliyor. “bizim durumda bu sözün karşılığı, kilogram kadar akıllı olmak, ton kadar aptal olmaktan iyidir.”