SyNAPSE projesiyle tanışın!
Mesele şu ki; insan zekasını sentetik ortamda yaratabilmek imkansız. Hatta henüz beynin nasıl çalıştığını bile tam olarak anlayabilmiş değiliz. Bir bilgisayarı insan beyni gibi davranması için eğitmek hem teknolojik, hem de psikolojik açıdan zorlu bir süreç. Ancak öğrenebilen bilgisayarlar yaratmak mümkün. Akıllı telefonlar ve arama motorları bile bu beceriye kavuşmaya başladılar. Google’a sadece ilk harflerini yazdığınızda, arama alışkanlıklarınızı kaydettiği için cümlenin tamamını karşınıza çıkarabiliyor. Ya da arkadaşınıza mesaj gönderecek olsanız telefonunuz sizin yerinize bu mesajı tamamlıyor.
IBM, yapay zeka teknolojisinin tıkandığı noktaları görerek sorunları tamamen ortadan kaldırabilecek yeni bir bilgisayar sistemi geliştirdi. SyNAPSE projesi kapsamında üretilen TrueNorth isimli bu bilgisayar, insan beynini taklit edebilecek özelliklere sahip. Bilgisayar için “Neuro-Synaptic Core” denilen, sinir hücresine benzeyen işlemci çekirdekleri tasarlandı. Sistem 256 adet işlemci çekirdeği, 256 adet bellek birimi ve 64.000 nörondan (ara bağlantı) oluşuyor. Yapısı itibariyle insan beynindeki nöron ağına benziyor. Ama hepsi bundan ibaret değil. SyNAPSE projesinde bilişsel bilişim (cognitive computing) teknolojisi kullanılarak yeni bir programlama mimarisi yaratıldı. Yaklaşık 70 yıldır tüm bilgisayarlarda Von Neumann mimarisi olarak tanınan bir programlama lisanı kullanılıyor. Bu geleneksel modelde veri bellekten işlemciye ve sonra tekrar belleğe geri aktarılıyor. IBM’in geliştirdiği yeni programlama dili Corelet’in bu modelle hiçbir benzerliği yok. Corelet mimarisinde her bir çekirdeği birbirine bağlayan 256 çıkış ve 256 giriş bulunuyor. Tüm çekirdeklerin işlevi farklı. Veriyi muazzam ölçülerde işleyerek bir kompozisyon gibi bir araya getiriyorlar. İnsan beyni de benzer şekilde yani paralel mekanizmayla çalışan bir bilgisayar gibi. Veriyi tek bir işlemci üzerinden bütün olarak aktarmak yerine 256 farklı noktadan toplayıp birleştirmek çok daha hızlı bir sonuç alınması demek. Bilişsel bilgisayar mimarisinin tüm gücü bu yaklaşımda yatıyor.
“Açıkçası, bir beyin üretmemiz mümkün değil çünkü organik teknolojiye veya insan beyni hakkında tüm bilgilere sahip değiliz,” diyor SyNAPSE projesi yöneticisi Dharmendra Modha ve ekliyor “Ama zaten artık beyin üretmeye çalışmamıza gerek kalmadı. Dünya bilgisayarlar aracılığıyla toplanan verilerle şekilleniyor. Yapmak istediğimiz şey bu verilerin toplanma yöntemini geliştirmek. İnanıyoruz ki bunun için en uygun mimariyi keşfettik.” 2006 yılında IBM’in Silikon Vadisi’ndeki laboratuarlarında başlatılan projede biyolojik zekanın yaratılabilmesi için birçok farklı alternatif denendi. Önce bir farenin beynini taklit edebilen bilgisayar, ardından kedi ve maymun zekasını kopyalayan sistemler. Bilim insanları aslında bunların hiçbirini gerçek anlamda kopyalamadılar. Yaptıkları sadece beynin çalışma mekanizmasını anlamak oldu. Ve geleneksel bilgisayar mimarisiyle yapmak istediklerini başaramayacaklarını anladıklarında her şeyi yeniden tasarlamaya başladılar. Sonunda ortaya çıkardıkları bu tasarım, insan beyninin verileri işleme sistemine gerçekten çok benziyor. Tek sorun bu bilgisayarın hayatımıza girmesi için uzun yıllara ihtiyaç duyulması. Teknik donanımı bir tarafa, programlama dili Corelet bile daha bebeklik aşamasında.
TrueNorth’un en erken 2020 yılında faaliyete geçmesi bekleniyor. IBM mühendisleri ileriki aşamalarda bilişsel bilgisayarı 100 trilyon nöron içerecek şekilde çalıştırmayı hedefliyorlar. IBM’in bir diğer çığır açan bilgisayarı Watson, tüm dünyada üniversiteye giden tek bilgisayar olarak tarihe geçti. Watson 3 yıllık bir program içinde Matematik ve İngilizce üzerine kusursuz bir eğitim alacak. Bu süperbilgisayar daha önce de “Jeopardy” isimli yarışma programına katılmış ve birinci olmuştu. TrueNorth gibi bilgisayarlar tek başına değil, geleneksel yongalarla birlikte kullanılacak. Çünkü bir bilgisayarın veriyi hem düz, hem de bilişsel açıdan işleyebilmesi onu çok daha güçlü bir duruma getiriyor. Bu tıpkı beynin sağ ve sol yarısının bir arada çalışması gibi. Algı gerektiren yetenekler için bilişsel zeka devreye girerken, mantık gerektiğinde geleneksel yöntem tüm görevi devralıyor. Böylece insan beyni gibi algılayabilen, karar verebilen bir bilgisayar ortaya çıkacak. Zaman içinde daha da geliştirilecek olan bu tip bilgisayarlar, gelecekte verilerin eş zamanlı olarak hem toplanıp hem de analiz edilebileceği bir sistem haline gelebilir. Daha da önemlisi ticaret, sosyal dalgalanmalar, çevresel faktörler gibi sürekli değişen verilerin algısal bazda değerlendirilmesi sonucunda güçlü bir veri depolama şekli oluşacak gibi görünüyor. SyNAPSE projesi uzmanlarından psikiyatri profesörü Giulio Tononi bu buluşu şöyle yorumluyor; “Hala yapılacak çok iş var. Fakat en önemlisi ilk adımın atılmasıydı. Üstelik bu tek bir adım değil, birkaç adım haline dönüştü.” Tononi haklı, IBM tıpkı bilgisayar teknolojisinin yeni gelişmeye başladığı dönemde olduğu gibi, bu teknolojinin bambaşka boyutlara taşınması için günümüzde de muazzam bir atağa geçti. Son yıllardaki buluşlarıyla “Ya olursa?” sorusunu tarihe gömüp, “Sırada ne var?” diye sormamızı bekliyorlar.
Proje yöneticileri, SyNAPSE teknolojisinin insan gözünü kopyalamak için de kullanabileceğini belirtiyor. Her bir gözümüz günde bir terabaytın üzerinde veri ile etkileşime geçen olağanüstü bir donanıma sahip. Yani bunu başarmaları pek kolay olmayacak. Ama zorluklar IBM’i hiçbir zaman durduramadı. Neticede firmanın Big Blue adlı bilgisayarı sayesinde vizör olarak kullanılmak üzere yeni bir sistem geliştirmeyi hedefliyorlar. Gözlük şeklindeki bu bilgisayar, görme engeliler için bilgi depolayacak ve topladığı verileri kulaklığa ileterek kusursuz bir navigasyon sağlayacak.
Bu durumda yapay zeka daha derli toplu olacak. Acaba gelecekte laboratuvar ortamında üretilecek olan kök hücrelerle, sadece beyin üretilebilecek bir deneyim olabilir mi?