Bilim insanları belleğimizi şekillendirmeyi öğreniyor
Yola döşenmiş bombalar, çocuklukta tacize maruz kalmak… Tüm bunlar bizi bir ömür boyunca şekillendiren (ve yaralayan) anılar oluşturuyor. Yapılan az sayıda çalışma, anılarımızı sildiğimizi, hatta yeniden yazdığımızı gösteriyor. Bu araştırmanın tıbbi tedavinin yolunu açacağı, özellikle de bağımlılığın ve travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) çözümü olacağı düşünülüyor.
Araştırmacılar anılarımızın güvenilmez olduğunu uzun yıllardır biliyor. Anılar, özellikle de çaba göstererek anımsadığınızda stabil bir moleküler halden çıkarıldığı için değiştirilebilir durumda oluyor. Bilim insanları geçen baharda Washington Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmanın sonuçlarını yayımladılar. Bu çalışmada yetişkin gönüllüler 16 yaş öncesi yeme ve içme alışkanlıklarıyla ilgili bir anketi doldurdular. Bir hafta sonra her birine çocukken rom ya da votka içmenin onları hasta ettiğini belirten (sahte) analiz sonuçları verildi. Her beş kişiden biri bu yalanı fark etmekle kalmadı, sahte anılar oluşturdu ve bu içeceklere eskisinden de kötü puan verdi. Böylesi araştırmalar zihin sağlığıyla ilgili sorunların olası çözümlerini işaret ediyor olabilir. Hem TSSB hem de bağımlılık bozuklukları sorunlu davranışları tetikleyebilen anılarla tetikleniyor (örneğin gürültünün yol açtığı, insanı felç eden bir korku ya da ilgili bir şeyler görünce ortaya çıkan şiddetli arzu.)
Bazı araştırmalarda farelerde (ve belki de bir gün insanlarda) hatıraları bastırabilen ya da silebilen kimyasal bileşikler bulundu. Emory Üniversitesi’nden bir araştırmacının Haziran tarihli raporu, beynin opioid reseptörlerini etkileyen bir ilaç olan SR-8993’ün korkunç bir anının oluşmasını engelleyebildiğini gösteriyor. Araştırmacılar fareleri bir tahtaya iki saat boyunca bağladılar. Stres dolu bu deneyim, hayvanlarda daha sonra TSSB’ye benzer yükselmiş bir korku hissi oluşmasına yol açıyor. Fakat bu stresli deneyimin öncesinde ya da sonrasında SR-8993 verilen farelerde korku hissi daha az görüldü. Bir başka araştırmada ise Latrunculin A adlı ilacın anıları, günler sonra bile silebildiği ortaya kondu. Araştırmacılar kemirgenleri çok belirgin görsel, dokunsal ve koku ipuçlarına (siyah duvarlar, ızgaralı zemin, vanilya veya nane kokusu gibi) sahip bir ortamda metamfetamin tüketmeye alıştırdılar. İki gün sonra, Latrunculin A enjekte edilen hayvanlar aynı ortama döndüklerinde metamfetamin aramadılar, ilacı almayan hayvanlar ise aradı. Latrunculin A’nın nöronlar arası bağlantıları destekleyen iskeleleri mahvettiği biliniyor. Bu iki ilacın beyinde ne kadar kapsamlı etkileri olduğu düşünülürse, ciddi yan etkiler söz konusu olabilir.
Daha çok hedef gözeten tedaviler için, araştırmacıların beyindeki nöronların her bir anıyı nasıl kodladığını anlaması gerekecek. Geçtiğimiz yıl Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Susumu Tonegawa, farelerde her bir anının beynin hipokampus alanında belli moleküler izler bıraktığını bildirdi. Temmuz ayında Tonegawa’nın ekibi farelerin eski bir anıyla yeni bir bağlam arasında sahte bir ilişki kurmasına yol açarak, sahte bir anı oluşturdular. İlk önce bir farenin genetiğini değiştirdiler, böylece hipokampus hücreleri etkinleştiğinde araştırmacıların daha sonra açabilecekleri bir proteinle işaretleniyordu. Daha sonra fareyi, tanımadığı bir kafese koydular. Ertesi gün fareyi çok daha farklı bir kafese taşıdılar (kokulu ve duvarları siyah). Aynı anda hayvanı rahatsız edecek bir elektrik şoku verdiler ve etiketleme proteinini devreye sokarak, eski kafesteki hücreleri kısa süreliğine çalıştırdılar. Fare eski kafesine konduğunda, orada elektrik şokuna maruz kalmanın sahte anısı yüzünden korkudan donakaldı.
Bilim insanlarının hafızayı manipüle etmesi doğal olarak insanı ürkütüyor ama bundan iyilik de gelebilir. Gerçek anılar yüzünden acı çeken milyonlarca kişi tedavi olabilir. İşte hatırlamaya değer bir şey.