Gökhan Arıksoy, METRIC Genel Müdürü.
Yirmi yıl önce, çevrimiçi olmak, sabit bir telefon hattına bağlı olan bir masaüstü bilgisayarla internete bağlanmak anlamına geliyordu. Bugün IoT yani Nesnelerin İnterneti teknolojisi sayesinde taktığımız bir aksesuar ya da giydiğimiz bir kıyafetle bile çevrimiçi olabiliyoruz. Akıllı telefonlar ve saatler aracılığıyla e-postalarımızı her an kontrol edebiliyor ya da gün içerisinde kaç adım attığımızı hesaplayabiliyoruz. Hatta evimizdeki buzdolabı bile eve dönüş yolunda marketten süt almamız gerektiği konusunda bizi uyarabiliyor.
IoT cihazları konusunda çok fazla şey yazılıp çiziliyor. Her gün bir teknoloji liderinden bu konu hakkında açıklama geliyor. General Electric’in Genel Müdürü Bill Ruh da geçtiğimiz günlerde IoT teknolojileri için “bir sonraki verimlilik seviyesine ulaşmanın yolu” diyerek şirketlerin bu konuya yatırım yapmalarının şart olduğunu vurguladı. İş dünyasının IoT teknolojileriyle buluşması iş ilanlarına da yansıyor. LinkedIn verilerine göre 2017 yılının üçüncü çeyreğinde IoT hakkındaki içerikler iki yıl öncesine göre dört kat artmış durumda. İş ilanları her çeyrekte ikiye katlanıyor.
IoT teknolojileri neleri getiriyor?
Gündelik hayattan endüstriyel üretime her şey bu cihazlarla hızla dönüşüyor. Ağlar benzeri görülmemiş şekilde gelişiyor. IoT bireyler için zaman tasarrufu sağlayarak hayatı kolaylaştırırken işletmeler için de sınırsız sayıda inovasyon potansiyeli taşıyor. Medyanın ilgisini daha çok Apple’ın akıllı saatleri gibi tüketim malları çekiyor olsa da Gartner’ın analistlerinden Mark Hung, enerji şirketleri gibi nitelikli endüstrilerin bu cihazlara çok daha fazla yatırım yaptığını açıkladı.
Endüstriyel kontrol sistemlerinden takip cihazlarına, tıbbi cihazlardan üretim sistemlerine pek çok alanda IoT cihazları avantajlar sağlıyor. Cihazlardan elde edilen gerçek zamanlı bilgi; verimliliği artırarak işletmeleri rekabette öne çıkarıyor. Şirketler; müşterileri, üretim makinaları veya tedarik zincirleri hakkında daha fazla şey öğrenip bunu strateji geliştirmek için kullanabiliyor.
Artık şehirlerimiz de akıllanıyor, altyapı projelerinde IoT cihazlarının kullanımı önemli kaynakları hatta hayatları kurtarabiliyor. Akıllı şehirler ve kritik altyapılar gibi yerlerde bu araçlar enerjiyi, önemli kaynakları ve hatta hayatları kurtarabilir. Bu nedenle uzmanlar şirketlerin IoT yatırımlarını artıracağını düşünüyor. Hatta Gartner, yeni iş süreçlerinin ve sistemlerinin yarısından fazlasının 2020 yılına kadar bir IoT bileşeni içereceğini öngörüyor.
Öte yandan, IoT harcamaları için tahminler önemli ölçüde değişiklik gösteriyor. Araştırma şirketi Technavio, IoT’nin piyasa değerinin 2020’de neredeyse 132 milyar dolar olabileceğine inanıyor. Gartner, 2020’de IoT’ye 440 milyar doların harcanacağını öngörüyor. IDC ise aynı yıl küresel harcamaların, 1.29 trilyon dolara ulaşacağını düşünüyor.
Dönüşüme gerçekten hazır mıyız?
Nesnelerin İnterneti’ni iş dünyasına adapte etmek bir devrimden ziyade yavaş ilerleyen bir süreç. Şu anda bu cihazlar daha çok verimliliği artırmak amacıyla kullanılıyor. Şirketler henüz bu teknolojiyi kendi kurumları içerisinde yaratmaktansa, anlama ve bu teknoloji hakkında yardım alma aşamasında. Kurumların gezegenin herhangi bir yerinden gelen bilgiye erişmesini sağlayan Google, Microsoft, Amazon ve IBM gibi az sayıda dev şirket bulunuyor.
Bu dönüşümün bir anda yaşanmamasının birçok sebebi var ama en önemlisi belki de siber güvenlik problemleri. Artan sayıdaki IoT cihazları potansiyel saldırı yüzeyini büyük ölçüde genişletiyor. Milyarlarca dolar siber güvenlik kaynakları için harcansa da siber saldırılar hızla büyümeye devam ediyor. Üstelik artık saldırılar da tespit edilmesi daha zor ve daha akıllı hale geliyor. Uzmanlar 2020’de siber saldırıların %25’inin IoT cihazlarına yönelik olacağını söylüyor.
Geçtiğimiz günlerde Fortinet, lider şirketleri siber saldırılar konusunda uyaran bir makale yayınladı. Bu makalenin sunduğu verilere göre; her gün 4.000’den fazla fidye saldırısı yapılıyor ve ayda 30.000 ila 50.000 cihaz bu saldırılarla hackleniyor. Bu saldırıların şirketlere en büyük zararı ise hizmet dışı kalma süresi. Geçen sene fidye saldırısı yaşayan işletmelerin %63’ü işlerini tehdit eden bir kesinti yaşadıklarını belirtiyor. Daha da kötüsü; bu süre içerisinde eğer saldırı sağlık ya da kritik altyapı sağlayıcılarına yapılmışsa hayatları tehlikeye atabiliyor.
Bu olası saldırılar, şirketlerin bu alana yapacakları yatırımların getirilerini hesaplamalarını zorlaştırıyor. Bu nedenle de süreç potansiyel hızından daha yavaş ilerliyor.