Yarardan çok zarar mı getiriyoruz?
İnsanlar, oluşturdukları endüstrinin gezegen üzerindeki etkisini düşünmeye başladığından beri, ekosistemleri onararak veya normalde yok olmuş olabilecek türleri yeniden doğaya sunarak, meydana getirmiş oldukları en kötü etkilerin bazılarını düzeltmeye çalıştılar.
Şimdiyse yapılan yeni bir çalışma, insanların müdahalesi sayesinde pek çok ekosistemin düzelmeye doğru ilerlediğini ancak bozulmamış haline geri dönen ekosistemlerin az sayıda olduğunu öne sürüyor.
Yazarların iddiasına göre bu durum, biyolojik çeşitliliği koruma konusundaki en iyi çözümün, mevcut ekosistemleri bozulmamış halde tutmaya odaklanmak olduğunu gösteriyor.
Uluslararası takım, Proceedings of the Royal Society B bülteninde yayınlanan raporu hazırlamak için ekosistemlerin petrol döküntüleri, tarım ve ağaç kesme gibi bozukluklara verdiği tepkiyi gözlemleyerek, çevre düzelmesi üzerine yapılmış 400 çalışmayı inceledi.
Tezin özet bölümünde şöyle yazıyor: “Pasif düzelme, birinci seçenek olarak düşünülmelidir.”
“Eğer düzelme yavaş gerçekleşiyorsa, o zaman düzelmenin önündeki belirli engellerin üstesinden gelmek ve düzelme hedeflerine ulaşmak amacıyla aktif düzelme faaliyetlerinin uyarlanması daha iyi olur.”
Araştırmacılar yaptıkları meta analizde, doğal bir çevreyi etkileyen bozuklukları sadece ortadan kaldırmanın (mesela ağaçları yok etmenin durdurulması gibi), aktif düzeltmeye çok benzer etkilere sahip olduğunu buldular.
Ancak, söz konusu bulguların dikkatli şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, çünkü aynı bölgede, aynı olumsuz etkilere tepki olarak alınan aktif ve pasif düzeltme önlemlerinin az miktardaki çalışmada karşılaştırıldığını belirtiyorlar.
Ekolojik hasarı düzeltmek için sergilenecek en iyi yaklaşımın pasif bir yaklaşım olduğu, daha önce de öne sürülmüştü.
“Biyolojik çeşitliliğin babası” olarak da bilinen biyolog E. O. Wilson, The Guardian gazetesinin bildirdiği üzere, gezegenin yarısının doğal bir kaynak olarak koruma altına alınması gerektiğini savunmuştu.
Bu çalışmanın yazarları, Wilson’unkiler kadar tutkulu hedefler belirlemiyorlar, ancak sahip olduğumuz sınırlı düzeltme kaynaklarının tam potansiyelle kullanılmasının önemini vurguluyorlar.
Eğer gösterdiğimiz çabalar, ekosistemleri doğal şekilde olduğundan daha hızlı düzeltmeye yardımcı olmazsa, belki de eylemlerimizin farklılık oluşturabileceği diğer durumlara odaklanmamız gerekir.
Futurism