Şimdi harekete geçme zamanı.
Tam 25 yıl önce, dünya genelinde önde gelen 1.700 bilim insanının imza attığı ve insanlık ile doğanın ‘çarpışmaya doğru gittiğini’ söyleyen bir uyarı belgesi yayınlanmıştı.
Geçen sene ise 184 ülkeden 15.000’den fazla araştırmacı ikinci bir bildiriye imza attı. Pek coşkulu bir şey olmadığını söylemeye gerek yok. Hatta o kadar ki, birkaç ay sonra bile hâlâ dünyada en çok konuşulan araştırma tezlerinden biri olmuştu.
Nobel ödülü kazananlardan oluşan bir grup, 1992 yılında diğer araştırmacılarla bir araya gelerek Endişeli Bilim İnsanları Birliğini oluşturdu. Sloganları “sağlıklı bir gezegen ve daha güvenli bir dünya için bilim” idi.
Bu birlik, Dünya Bilim İnsanlarının İnsanlığa Uyarısı başlıklı bir raporda, insanların karşılaştığı en büyük çevresel tehlikeleri belirtmiş ve bunu, etkili bir şekilde yazılmış bir eylem çağrısıyla sonlandırmıştı.
O zamandan beri geçen çeyrek yüzyılda ne oldu? Görünüşe göre pek bir şey olmadı.
1992 tarihli raporu, geçen yıl Kasım ayında Bioscience bülteninde yayınlanan ve “Dünya bilim insanlarının insanlığa uyarısı: İkinci bir ikaz” ismini taşıyan bir tez takip etti.
Buzdolabına gururla yapıştırmayacak olduğunuz bir karne var mı? İşte biz o karnenin eşdeğeriyle, Güney Kutbunun üstündeki küçük bir ozon deliğinin icabına baktığımız için yıldızlı pekiyi aldık … başka da pek bir şey yapmadık.
Bu yüzden, artık yeni bir uyarının zamanı geldi.
“Alarm veren bu gidişatların da gösterdiği üzere, insanlık şimdi ikinci kez ikaz ediliyor” diye belirtiyor rapor.
Bu kişilerin paniğe kapılıp ellerini çılgın gibi sallayan birkaç insan olduğunu düşünmüş olabilirsiniz ancak makale, yayınlandığı tarihten beri bilim çevrelerinde çok konuşuluyor ve 184 ülkeden 15.364 ismin müşterek imzasını topladı. Bu sayı bir rekor.
Eğer bu durum yeterince etkileyici gelmediyse, makale şu an Altmetric ölçeğinde 9 milyon tezin içinde 6ncı sırada duruyor. Hatta İsrail’in millet meclisinde ve Kanada’nın BC Yasama Meclisinde bazı yüksek seviyeli demeçlere ilham bile oldu.
Tezin baş yazarı, Oregon State Üniversitesinden William Ripple şöyle söylüyor: “Bilim insanlarımızın insanlığa yaptığı uyarı, açık şekilde hem küresel bilim camiasının ve hem de kamunun ilgisini çekmiş.”
İnsanlar ayrıca belgeye yoğun ve hızlı şekilde cevap veriyorlar.
Sidney Üniversitesinin geçenlerde Bioscience bülteninde yayınlanan bir tezinde, eyleme rehberlik edilirken iktisat biliminin de hesaba katılması gerektiği vurgulanıyor.
“Kaynağa bağımlı ekonomik büyümede, çok önemli çevresel sınırlar bulunuyor” diye yazıyor yazarlar.
Araştırmacılar, gidişatı tersine çevirmek için iki kilit faaliyetin gerekli olduğunu ileri sürüyorlar.
İlk olarak, iktisat biliminde etkili çalışmaları ödüllendirirken, biyosferin ve diğer çevresel etmenlerin sınırlarını kabul etmemiz gerekiyor.
İkinci olarak ise karbon fiyatlandırmasının, 42 ülke ve 25 eyaletteki mevcut uygulamasından küresel bir düzene çıkarılması gerekiyor.
İktisat bilimi, çevreye olan etkimizde şüphesiz ki çok önemli bir etmen. Ayrıca, gerçekleştirdiğimiz her faaliyette, ‘çarpışma güzergâhının’ ardında bulunan böylesi itici etmenleri hesaba katmamız gerekiyor.
İkinci İkaz, aynı derecede güçlü bir değişim çağrısıyla bitiyor. “Günlük yaşamlarımızda ve yönetim kurumlarımızda, sahip olduğu bütün yaşam ile birlikte Dünya’nın, bizim tek evimiz olduğunun farkına varmamız gerekiyor” diye yazıyor yazarlar.
2042 yılında üçüncü bir ikaz görür müyüz bilinmez.
Eğer ilk iki ikaz konusunda sadece konuşmaktan daha fazlasını yaparsak, buzdolabına gururla yapıştıracağımız bir şeyimiz olabilir.
Sevgili bilim insanları! Siz de, dünya ekonomisine yön veren çalışmalarınızla ulaşımdan iletişime, sağlıktan yapay zekaya kadar dünyayı kurtaracak cevher varken, sayenizde iş insanlarından politikacılara ne kadar çıkarcı çevreler varsa sizlerin bu cevherinizden yararlanıyorlar ve bu dünyayı mahvediyorlar. Bir kez olsun belge melge yayımlamayın, dünyayı bu çıkarcı güruhtan kurtarmak için örgütlenerek, tüm çalışmalarınızı bir süreliğine askıya alın veya dünyayı kurtarmak her ülkede parti kurup yönetime talip olun ki, bu şarlatan guruplar kendilerinin bir hiç olduğunu anlasınlar!
25 yıl önce yayınlanan belgeselin ismini bilen var mı?