Genomun koruyucusu olarak adlandırılan p53 proteininin, bu zamana kadar kanserle savaştığı düşünülüyordu ancak son yapılan araştırmada; bu proteinin bazı kanser türlerinde tam tersi bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı.
Jinchul Kim, Lili Yu, Xuemei Fu, Yang Xu ve diğer meslektaşları, bazı durumlarda doğal fenotipe sahip olan (buradaki doğal fenotipten kasıt; proteinin bu türünün, onun doğada en sık görünen hali olması) p53 proteinin, tümör oluşumunu baskılamak yerine tümör oluşumunu tetiklediğini keşfettiler. Bu çalışma, aslında p53 proteininin işlevi hakkındaki bir ikilemi de açıklıyor. Bu zamana kadar, p53 geninde mutasyon olduğu zaman tümör oluştuğu düşünülüyordu fakat p53 geninin mutasyona uğramadığı kanser türlerinde (özellikle karaciğer kanserinde) tümör oluşumunun nedeni tam olarak açıklanamıyordu.
Cancer Cell bülteninin Ocak sayısında yayımlanan yeni makalede, 4 yıldan beri karaciğer kanseri üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda, doğal fenotipe sahip olan p53 proteininin tümör oluşumunu tetiklediği ortaya kondu. Buradaki kilit nokta ise PUMA proteini. Bu protein, p53 proteini tarafından faaliyete geçiriliyor. Araştırmacılar, hücre içerisinde belirli bir oranda bulunan PUMA proteinin, mitokondrinin çalışmasını bozarak hücrenin oksidatif fosforilasyon yerine glikoliz yapmasına neden oluyor ve bu geçiş, kanser metabolizmasını tetikliyor.
Profesör Xu, “Bilim dünyasında bu zamana kadar, p53 proteininin kanseri baskıladığı düşünülüyordu ama çalışmamızda, bunun bazı kanser türlerinde tam tersi etki yaptığına dair güçlü bulgular elde ettik” diyor ve ekliyor: “Protein, farklı şartlar altında aynı işlevin tam tersini gerçekleştiriyor.”
Bu araştırma, ilaç şirketleri için uyarı niteliği taşıyor çünkü ilaç terapileri, kanser hastalarında p53 proteininin işlevini arttırmak için kullanıyor ve bu kullanım, bazı kanser hastalarında ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.
Araştırmacılar bu çalışma hakkında şu yorumda bulunuyorlar: “Doğal fenotipe sahip olan p53 proteininin bu işlevi, p53’ün biyolojisinde süregelen ikilemlere çözüm olmakla birlikte; özellikle p53 proteininin işlevini arttırmaya yönelik gerçekleştirilen kanser terapilerinde yeni yöntemlerin geliştirilmesinde etkili olacaktır.”
ScienceDaily