Mumyaların dövülmüş tenleri, insanların dövme sanatı yapmak için renk pigmentlerini binlerce yıldır ciltlerine ittiğini kanıtlıyor. Maalesef her kültür bu kadar mükemmel şekilde korunan ve üzerinde çalışma yapılabilen tuvaller bırakmıyor.
Şimdiyse; onlarca yıl önce ABD’nin Utah eyaletinde keşfedilen bir alet, bölgenin yerlisi olan Anasazi halkının, vücutlarını 2.000 yıl önce mürekkeplediğini gösteren sağlam kanıtlar sunuyor. Böylelikle; Amerika’nın güneybatısında, dövmenin tarihi bin yıl daha geriye gitmiş oluyor.
Washington State Üniversitesi’nde insanbilimci (antropolog) olan Andrew Gillreath-Brown, şöyle söylüyor: “Güneybatı’daki tarih öncesi insanların dövme yapması, pek konuşulan bir konu değildi çünkü bunu dolaysız şekilde doğrulayan kanıtlar hiç bulunmamıştı”
“Bu dövme aleti, Güneybatı kültürü hakkında daha önce bilmediğimiz bilgiler sağlıyor.”
Kalem boyutundaki alet; ince dilimler halinde kesilmiş yuka yaprağıyla kısa bir Kuzey Amerika sumağı dalına bağlanan, bir çift kaynanadili iğnesinden oluşuyor. Aletin işlevsel ucu, büyük ihtimalle pigment görevi gören kömür ile siyaha boyanmış.
Brown, bu aleti kendisi keşfetmemiş; iki yıl önce, Turkey Kalem Harabeleri ismiyle bilinen meşhur bir kazı bölgesinde 1972 yılında yapılan bir kazıda bulunan nesneleri kaydederken, tesadüf eseri denk gelmiş.
Civardaki bölge, Batı Amerika boyunca gelişen ve daha sonra, 14’ncü yüzyıldan önceki bir zamanda hemen hemen hiç iz bırakmadan kaybolmuş çeşitli bir kültürü tanımlayan arkeolojik bulgularla meşhur.
Anasazilerin akibeti hakkında bir şeyler öğrenen bütün tarihçiler, bu insanların antik geçmişi hakkında hâlâ öğrenecek pek çok şeyin olduğunu düşünüyor.
Bölgede daha önce keşfedilen kaktüs temelli aletler, bu kültürün son bulmasından hemen önce; MÖ 1100 ila 1280 yılları civarında dövme sanatının uygulandığını akla getiriyor.
Bu yeni bulgu ise, Anasazilerin tenlerine en az 1.000 yıldır tasarım çizdiğini gösteriyor.
Gillreath-Brown ile takımı, bu aletin amacını doğrulamak için; el yapımı eseri bir elektron mikroskobuyla tarayarak incelemiş ve aşınma işaretleri aramışlar.
Ayrıca, aletin bir benzerini yapmışlar ve bunu bir domuzun cildi üzerinde denemişler. Gerçekten de; test iğnelerinin ucunda yer alan işaretler, tarihî eserin üzerindekilerle güzel biçimde eşleşiyormuş.
Bunların hiçbiri, dövmenin ilk Anasaziler arasında yaygın bir uygulama olduğunu kanıtlamıyor.
Ancak, bu uygulamanın en azından geç Sepetçi II dönemi olarak bilinen zamanda ortaya çıktığını gösteriyor. Söz konusu dönem, insanların niçin vücutlarına resim batırmaya başladığını anlamaya çalışanlara bazı fikirler verebilir.
Dövmelerin kökeni, insanbilimciler için ilgi çekici bir soru. Bir süredir konuyla ilgilensek de, insanların bu uygulamayı ilk başta ne zaman ve neden başlattığına yönelik sorular belirsizliğini koruyor.
Araştırma camiasında, dövmeciliğin bir şekilde yerleşik hayata geçme ve tarımın yükselişi ile bağlantılı olduğuna dair genel bir görüş mevcut.
Tennessee Arkeoloji Kurumu’nda çalışan takım üyesi ve arkeolog (kazıbilimci) Aaron Deter-Wolf, National Geographic‘den Krista Langlois’a konuşarak; dövmelerin, gruplar arasındaki bağlığı sürdürme yolu şeklinde ortaya çıkmış olabileceğini belirtiyor.
“Arkaba olmadığınız bu yeni insanlarla yan yana yaşadığınız zaman, grubu birbirine bağlayacak şeyler bulmanız gerekir” diyor Deter-Wolf.
Dövme aletlerinin; Batı Afrika’daki insanların yeni türden yapılar inşa ettiği, yiyecek toplama şekillerini değiştirdiği ve sayıca arttığı bir dönemde ortaya çıkmasıyla; elimizdeki deliller ufak da olsa bu boşlukları doldurmaya yardımcı olabilir.
Anasaziler’in vücutlarına hangi tür tasarımlar ve görüntüler basmış olabileceklerini sadece tahmin edebiliriz.
Düzenli olarak çizgisel noktalar sergileyen seramik kaplar ve heykellerde, muhtemel ipuçları mevcut. Bu gibi desenler, dövmeyle yapılmış işaretler gibi görünüyorlar fakat aynı zamanda mücevherleri, yara izlerini, boyaları veya kıyafetleri de gösteriyor olabilirler. Hangisi olduğunu kesin olarak söylemek imkansız.
Bu en eski mürekkep örneğinin bugüne kadar korunmuş bir örneğine rastlayana kadar, sadece yorum yapabiliriz.
Araştırma, Journal of Archaeological Science: Reports bülteninde yayınlandı.
ScienceAlert