JESS ROMEO
Fiji’nin yerli arıları, Batı’daki siyah-sarı renkli kuzenlerine pek benzemiyor. Güneybatı Pasifik’te bulunan bu böcekler; parlak yeşil, mavi, siyah ve bronz tonlarına sahip. Ayrıca, bilim insanlarının daha önce düşündüğünden çok daha fazla biyoçeşitliliğe sahipler.
Yakın zaman önce araştırmacılar, rengârenk ışıldayan bu böceklerin daha önce bilinmeyen dokuz türünü belirlediler. Burada ise biyolog James Dorey‘in çektiği detaylı makrofotoğraflar görülüyor (bu fotoğraflar ve elde edilen bulgular, bu hafta Zootaxa bülteninde sunuldu). Dorey ve meslektaşları, bu dokuz yeni türe ilaveten; yeni örneklerin yerini saptayıp, bunların coğrafik çeşitliliğini son bilgiler ile güncelleyerek, bilinen dört yerli arı türünü de yeniden tanımladı.
Bütün bu yeni ve güncellenen arılar, Homalictus adlı cinse ait. Bu gelişmeler, Fiji takımadalarındaki toplam Homalictus sayısını 13’e kadar çıkarıyor. Yine de bu, nispeten ufak bir cins.
Çoğu bilimsel keşifte olduğu gibi, iyi haberlerin yanısıra kötü haberler de var. İyi haber; Fiji takımadalarının pek çok yıl boyunca arı çeşitliliğinden yoksun olduğunun düşünülmesiydi. Bilim insanları, bu yeni araştırmadan önce, Fiji’de bulunan bu cinsin taksonomik durumunu 40 yıldan uzun süredir kontrol etmemiş.
Araştırmacılar an itibariyle adalar boyunca yer alan türleri yakalayıp sınıflandırarak, doğal böcek popülasyonları üzerinde daha maksatlı bir inceleme yürütüyor. Bu yeni bulgular, topoğrafik bakımdan çeşitliliğe sahip bu adalarda yeteri kadar değer görmemiş biyolojik çeşitliliği daha iyi anlamaya hizmet ediyor.
Şimdiyse kötü haber: Bu küçük, pirinç renkli arılar, neredeyse keşfedildikleri kadar hızlı bir şekilde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalar. 13 yerli Homalictus türünden 11 tanesi, deniz seviyesinin en az 800 metre üstünde yaşıyor. Fiji’nin karasal alanının sadece yüzde 2’sini oluşturan bu yükselti, genelde dağların tepesiyle sınırlı ve iklim değişikliğinden büyük oranda etkileniyor.
Çalışmanın eş yazarı Mark Stevens, bir basın bülteninde; bu durumun, “dağlık arazilerle kısıtlı türlerin, ısınan iklime karşı savunmasız oluşunu vurguladığını” söylüyor.
Coğrafik yönden benzersiz durumda olan diğer etmenler de bu tehlikeyi artırıyor. Fiji’nin dağlık arazilerindeki doğal yaşam ortamı, yükselen gelgitler ve değişen sıcaklıklar sebebiyle daha yüksek yerlere giden hayvanlar yüzünden daha kalabalık hale geliyor. Arılar ayrıca, zararlı otlar ve insanların oluşturduğu etkilerle mücadele etmek zorundalar (dağların zirveleri, turistler arasında çok meşhur yerler).
Araştırmacılar, bu konunun önemini etkili şekilde anlatmak amacıyla; yeni keşfedilen bu türlerden birine kasıtlı olarak kötü bir ad vermişler: Yani, Homalictus terminalis adını (terminal kelimesi, İngilizce’de son, son aşama anlamına geliyor). Bu ad, söz konusu türün ve bir bütün olarak cinsin sahip olduğu belirsiz duruma vurgu yapma amacını taşıyor.
“Fiji’deki pek çok arı gibi, Homalictus terminalis de kendi sınırına yaklaşıyor ve iklim ile bağlantılı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya” diyor Dorey. “H. terminalis, diğer birkaç Homalitus türüyle beraber şimdiye kadar sadece bir dağın tepesinde canlı bulundu. Bu tozlayıcı canlıların kaybı, Fiji’nin soyutlanmış ada ekosistemi için önemli bir tehdit oluşturabilir.
Eş yazar Mark Schwartz şöyle söylüyor: “Bu durum, Fiji’de ve bu tropik bölgelerin tamamında yer alan pek çok dağlık türe yönelik ciddi endişelere sebep oluyor.”