Belçika hükümeti, bu yılın başlarında radyasyona yönelik endişeler yüzünden bir 5G denemesini durdurmuştu. İsviçre, 5G şebekesinin sergilediği tehlikeleri takip ediyor. İngiltere Avam Kamarası’nın bir üyesi, 5G’ye terfi etmenin “istenmeyen sonuçlarına” karşı parlamentoyu uyardı.
5G’ye yönelik korkular yaygın hale geldi. Fakat bu korkuların çıkış noktası gerçeğe dayanmıyor.
Eğer bu korkuların ardındaki iddiaları incelerseniz, gerçekten çılgınca olan bazı komplo teorileri keşfedersiniz. Bazı kişiler, 5G’nin silahlarla aynı dalgaboylarında olduğunu iddia ediyor. Hatta; düşmanı yıldırmak amacıyla ordu tarafından kullanıldığını iddia ediyorlar.
Bazıları, cep telefonu altyapısının yeni nesillerinde kullanılan daha kısa dalgaboylarının hiç test edilmediğini ve bu yüzden bizlerin, bu teknolojik deneyin kobayları olduğumuzu iddia ediyor. Genel olarak 5G’nın zararlarına yönelik iddialar, eşcinsel kurbağa teorilerinden pek farklı değil (bazı komplo teorisyenleri, hükümetlerin şehir suyuna çeşitli kimyasallar koyduğunu ve kimyasalların kurbağaları eşcinsel yaptığını iddia ediyor).
Bu iddiaların hiçbirinin doğru olmadığını öğrenince rahatlayacaksınız.
İngiltere’nin mobil şebeke sağlayıcısı EE kurumunda teknoloji iletişim başkanı olan Howard Jones, geçenlerde The Guardian gazetesine şöyle açıklıyor: “5G’nin kullandığı ve kullanacak olduğu dalgaboyları tamamen güvenlidir ve onlarca yıl boyunca araştırılıp test edilmektedir”
“Bunun yeni bir teknoloji olduğunu ve bu yüzden test edilmediğini söylemek, insanların dikkatini başka yere çekme amacını taşıyor.”
Telefon şebekelerine yönelik oldukça fazla miktarda korku var. Pek çok insan, büyük ihtimalle 5G’nin ne olduğunu bile açıklayamıyor. O yüzden, bu teknolojinin gerçekte ne olduğuna kısa bir bakış atalım.
Telefonunuzu kullandığınız zaman, telefonunuz radyo dalgaları aracılığıyla yakındaki bir baz istasyonuyla (telefon kulesi) etkileşim kurar. Baz istasyonu, daha sonra (yine radyo dalgalarıyla) çekirdek bir şekebeye bağlanır. Bu şebeke daha sonra aldığı bilgiyi aktarır ve geri gönderir.
Şu an, eğer telefonunuz 4G kullanıyorsa; bu radyo dalgalarının frekans bandı 2-8 GHz arasında değişiyor. Baz frekans, 3G’de kullanılan 1.8-2.5 GHz’den biraz daha yüksek (ve bulunduğunuz bölgeye bağlı olarak, biraz daha farklı olabilir).
Daha yüksek frekanslar kullanmanın, hem olumlu hem de olumsuz yönleri bulunuyor. Bir radyo dalgasının frekansı ne kadar yüksek olursa, bu dalga o kadar kısa olur. Ses dalgalarına benzer biçimde; daha kısa olan dalgalar, hareket ederken daha hızlı enerji kaybeder ve bu yüzden, kapsadıkları mesafe daha ufak olur.
Baz istasyonunun kapsadığı alana ‘hücre’ adı verilir ve bunlar genelde 1 ila 20 kilometre civarı genişlikte olur. Ancak bölgede ne kadar fazla telefon olduğuna bağlı şekilde, bu miktar çok daha ufak da olabilir.
Daha zayıf olan frekanslarda, bir istasyon daha kısa bir alanı kapsar ve bu yüzden daha fazla istasyona ihtiyaç duyulur. Ancak; daha kısa dalgalar ayrıca, bir baz istasyonuna çok daha fazla cihazın tek seferde bağlanabileceği anlamına geliyor. 5G’nin sunacağı bağlantı hızları, şu anda kullanılanlara göre epey yüksek olacak.
İnsanların 5G hakkında bu kadar çok endişelenmesinin sebeplerinden biri de, bu yeni şebekenin 300 GHz’ye kadar çıkan frekansları destekleyebilecek olması. Ancak bu teknolojinin çıktığı çeşitli ülkeler, bu frekansları farklı şekillerde sınırlandırabilecek.
Daha yüksek olan bu frekanslar, ‘milimetre dalgaboyları’ şeklinde adlandırılıyor çünkü bunların genişliği 1 ila 10 milimetre arasında bulunuyor. Daha büyük enerjiye sahip daha kısa dalgalar, ilk bakışta tehlikeli gibi görünebilir; ancak bu endişelerin temeli yok.
Avustralya’daki Swinburne Üniversitesi’nde elektromanyetik biyolojik etkiler üzerinde araştırma yapan Andrew Wood, şöyle söylüyor: “Daha yüksek olan frekanslar, daha yüksek yoğunluk anlamına gelmiyor. Bu durum, aslında mavi ışıkla kırmızı ışığı karşılaştırmak gibi. Bunlar farklı dalgaboyları”
“5G’nin 26 GHz frekansında, radyo dalgası cildin dıştaki katmanları tarafından emiliyor; beyin dokusuna girmiyor. Ciltte, aşırı maruz kalma yaşandığı zaman uyarı verecek olan sinir uçları bulunuyor.”
Wood, yaptığı araştırmanın bir parçası olarak; cildin çeşitli bölümlerinde radyo frekansının emilimini tahmin etmek amacıyla gelişmiş bir bilgisayar modellemesi kullanıyor.
Daha kısa olan dalgaboyları, daha uzun olanlar kadar nüfuz etmediğinden; bu durum, 5G baz istasyonlarının birbirine daha yakın yerleştirileceği anlamına da geliyor. Etrafta sürekli radyo dalgalarının olmasından endişe duyan kişiler, bu durumdan pek hoşlanmayacak gibi görünüyor.
Swinburne Teknoloji Üniversitesi’nde çalışan Philip Branch, şöyle açıklıyor: “5G ile gelen bir başka önemli değişim de, geçmişte baz istasyonunda yürütülen işlemlerin çoğunun merkezî hale getirilecek olması. Yüksek yoğunluktaki cihazlarla uğraşmak ve karmaşık işlemler yürütmek, büyük bir hesaplama kuvveti istiyor”
“Bunu her baz istasyonuna yaptırmak yerine, ham veriler merkezî bir konuma nakledilecek ve orada işlenecek.”
Peki insanlar neden bu kadar korkuyor? Elektromanyetik radyasyon (ışınım) korkusu yeni bir şey değil. Bu durumun en basit açıklaması; 5G teknolojisinin gelmesiyle birlikte, insanların teknolojiye yönelik onlarca yıldır duyduğu eski endişelerin yeniden ortaya çıkıyor olması. Bu endişeler, yeni bir kılıkla karşımıza çıkıyor.
“Halkın bu radyo dalgalarına maruz kalma seviyesi, DSÖ’ye bağlı uluslararası denetim kurumu olan ICNIRP’nin belirlediği sınırların çok altında olacak” diyor Wood.
“Cep telefonlarının yaygınlığı, 80’lerin başında sıfır iken şimdi yüzde 90’dan fazlaya ulaştı; üstelik, beyin kanseri oranlarında hissedilir bir değişim olmadan…”
Ancak uzmanlar, 5G fobisindeki bu artıştan belki (ama sadece belki) sorumlu tutulabilecek bir kaynak olabileceğini; o kaynağın da Rusya olduğunu belirtiyor.
“Bir teoriye göre Ruslar, kendi teknolojilerinin geri kalmaması için Batı’da 5G’nin çıkışını geciktirmek istiyor” diyor Wood.
Yazar: Jacinta Bowler/ScienceAlert. Çeviri: Ozan Zaloğlu.
5G’nin güvenli bir teknoloji olduğu görüşüne katılmayan birçok kurum var. Bildiğiniz gibi Belçika yakın bir zamanda 5G çalışmalarını durdurdu. Ayrıca Rusların geciktirmeye çalıştığı iddiasını dile getirmişsiniz. Fakat Scientific American gibi bir dergide “We Have No Reason to Believe 5G Is Safe” gibi bir yazı çıkabiliyor. Burada savunulan görüşlerin tam tersi savunulmuş. ABD’den ve uluslararası alandan pek çok eleştiri mevcut. Dikkate alınmaları gerekiyor.
Merhaba, aynı dergide o yazıya itiraz edilen böyle bir yazı var. Bunlar derginin resmî yayınları değil, araştırmacıların gönderdiği blog yazıları. Dergi bunların kendi görüşünü yansıtmadığını belirtiyor. Bunlar bilimsel çalışma niteliği taşımıyor.
https://blogs.scientificamerican.com/observations/dont-fall-prey-to-scaremongering-about-5g/