Armut dibine düşer demişler. Görünüşe göre bu deyim, Homo sapiens için tümüyle doğru olabilir. Yapılan yeni araştırmanın öne sürdüğüne göre, tıpkı bugün yaptığımız şeylerin başka hayvanları yok oluşa götürmesi gibi; milyonlarca yıl önceki atalarımızın yaptıkları da aynı şeylere sebep olmuş.
Doğu Afrika’daki fosil kalıntılarını inceleyen biyologlar, etçil hayvanlarda; homininlerin beyin boyutlarının artışı ve bitki örtülerinin değişimiyle bağlantılı bir azalmanın izini sürmüşler. Fakat çoğunlukla bulunduğu üzere, iklim veya hava durumu değişimleriyle ilgili bir bağlantı görülmemiş.
Araştırmacıların söylediğine göre bu durum, homininlerin faaliyeti ve etçil hayvanların yok oluşu arasındaki bir bağlantı şeklinde yorumlanabilir.
İsveç’teki Göteborg Üniversitesi’nde çalışan biyolog Daniele Silvestro şöyle söylüyor: “Yaptığımız analizlere göre, Doğu Afrika’daki etçillerde görülen bu yok oluşa dair en iyi açıklama … bu durumun doğrudan, nesli tükenmiş atalarımızla yaşanan besin rekabeti sebebiyle meydana gelmiş olması.”
Doğu Afrika, milyonlarca yıl öncesine uzanan insanlığın tarihine yönelik zengin bir fosil kalıntısı barındırıyor. Çağdaş insanlar (yani bizler), yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıkmış. Fakat (nesli tükenmiş) atalarımız ve Australopithecus ile Ardipithecus gibi yakın akrabalarımız, çok daha uzun süre buradaymış.
Önceki araştırmalara dayalı şekilde, homininlerin beyin hacimlerinin son 4 milyon yıl civarında üç katına çıkmış olduğunu biliyoruz. Bu süre zarfında, karmaşık alet kullanımının da ortaya çıktığını biliyoruz; buradan, homininlerin evrimleştikçe daha kurnaz oldukları sonucunu çıkarmak mantıklı görünüyor.
Ayrıca bu kurnazlığı, diğer hayvanları avlarını çalarak; çoğunlukla onların aleyhlerine olacak şekilde değerlendiriyorlarmış.
İsveç Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nde taşılbilimci olan Lars Werdelin, “Afrika’daki fosilleri inceleyerek, büyük etçillerin sayısında; yaklaşık 4 milyon yıl önce başlayan sert bir düşüş olduğunu gördük” diyor.
“Atalarımız aynı tarihlerde, besin elde etmek için kleptoparazitlik biçiminde adlandırılan yeni bir teknolojiyi kullanmaya başlamış olabilir.”
Kleptoparazit hayvanları muhtemelen biliyorsunuzdur; mesela, elinizdeki simide çullanan martılar. Birbirlerinin avlarını mecburen çalan sırtlanlar ve aslanlar… Yerinden edilmiş, zavallı Avustralya ak aynağından bahsetmesek daha iyi olur.
Australopitekus ile aynı boyutta beyne sahip şempanzeler bile, bir leoparın avını çalarken görülmüş.
Kleptoparazitlik, geçerli bir hayatta kalma stratejisi. Genelde gidip kendi yiyeceğinizi bulmaya göre daha tehlikesiz ve daha zahmetsiz. Ayrıca homininlerin, avlanma araçları geliştirmeden önce bundan faydalanmış olması akla yatkın.
Araştırmacıların çıkardığı sonuca göre; eğer birinin yiyeceğini fazla çalarsanız, sonunda öleceklerdir. Bu durum, yok oluşa giden süreci başlatmış olabilir. Daha sonra homininler, otçul hayvanları daha etkili şekilde avlamaya başladıkça, etçiller için mevcut olan besin miktarı azalmış olabilir.
Ayrıca insanların daha karmaşık aletler geliştirip, daha uzun bir avlanma menzili oluşturması; etçiller üzerindeki baskıyı daha çok artırmış olabilir. Elbette tüm bunlar, popülasyonların büyümesine ve bu toplulukların desteklenmesi için gereken besin toplam besin miktarının artmasına yardımcı olur.
Araştırmacıların keşfettiği yok oluşlara dayalı olan bu etki, günümüzdeki kadar şiddetli olmamış. Ancak araştırmacılar, yaptıkları çalışmanın; bu antik ataların dünya üzerindeki diğer canlılar için zararlı etkiler oluşturduğunu gösterdiğine inanıyorlar.
Göteborg Üniversitesi’nde evrimsel biyolog olan Soren Faurby şöyle söylüyor: “Kaynakları tekel hale getirmek, bizim ve atalarımızın milyonlarca yıldır sahip olduğu bir beceriydi. Fakat bu davranışı daha şimdi anlayıp değiştiriyor ve sürdürülebilir bir gelecek için çabalıyoruz.”
Araştırma, Ecology Letters bülteninde yayınlandı.
Yazar: Michelle Starr/ScienceAlert. Çeviri: Ozan Zaloğlu.