Beyin, duyularımızla toplanan bilgileri kodluyor. Fakat içinde bulunduğumuz çevreyi algılamak ve onunla yapıcı şekilde etkileşim kurmak için, bu duyusal sinyallerin önceki deneyimlerimiz ve mevcut hedeflerimiz bağlamında yorumlanması gerekiyor. Science bülteninin son sayısında, Max Planck Enstitüsü Beyin Araştırmaları bölümünde Araştırma Grubu Lideri olan Dr. Johannes Letzkus’un önderlik ettiği bir araştırma takımı, deneyime bağlı bu bilgilerde önemli bir kaynak belirlemişler.
Neokorteks, insan beyninin en geniş bölgesi. Memeli evrimi sırasında çokça genişleyip farklılaşan bu bölgenin, insanları en yakın akrabalarından ayıran kapasitelerin birçoğuna da aracılık ettiği düşünülüyor. Dahası; bu bölgede meydana gelen işlev bozuklukları, birçok psikiyatrik bozuklukta merkezi bir rol oynuyor. Neokorteksin tüm yüksek algısal işlevleri, iki ayrı bilgi akışının bir araya getirilmesiyle mümkün oluyor. Bu akışlar ise; ortamdaki sinyalleri taşıyan ‘aşağıdan yukarı doğru’ bir akış ve önceki deneyimlerimiz ile mevcut hedeflerimizi kodlayan, dahili şekilde oluşturulmuş bilgiyi ileten ‘yukarıdan aşağıya doğru’ bir akış olarak belirtiliyor.
“Yapılan onca yıllık araştırmalar, çevreden gelen duyusal girdilerin nasıl işlendiğini aydınlattı. Fakat dahili şekilde oluşturulan bilgiye dair bildiklerimiz halen başlangıç aşamasında. Bunlar, duyusal algı gibi daha yüksek seviyeli beyin işlevlerine ait bilgilerimizde en büyük boşluklardan birini oluşturuyor” diyor Letzkus. Bu durum, takımı bu yukarıdan aşağıya giden sinyallerin kaynağını araştırmaya yöneltmiş. “Daha önce biz ve diğer birçok bilim insanı tarafından yapılan çalışmalarda, neokorteksin en üstteki tabakasının, yukarıdan aşağı giden bilgiyi taşıyan girdileri alan önemli bir bölge olabileceği öne sürülmüştü. Bunu bir başlangıç noktası kabul ederek, talamustaki bir bölgeyi (ön beynin derinliklerinde gömülü bir beyin bölgesi) bu gibi dahili bilgilerde önemli bir kaynak adayı şeklinde belirledik.”
Max Planck Topluluğu. Ç: O.