Drake denklemi, bilimdeki en meşhur hesaplamalardan biri. Bu denklemde, galakside mevcut olabilecek başka akıllı medeniyetlerin sayısı tahmin ediliyor ve evrende yalnız olmama ihtimalimiz hesaplanıyor.
Galaksimizdeki yıldızların sayısı ve yaşanabilir bölgede kalan gezegenlerin oranı gibi, denklemde yer alan koşullardan bazıları çok iyi biliniyor veya zamanla daha iyi anlaşılıyor. Fakat akıllı yaşamın oluştuğu gezegen oranı gibi diğer koşullar ise bilinmiyor. Hatta keşfedilmeden önce kendilerini yok eden yaşam biçimleri gibi diğer koşullar hiç bilinemeyebilir.
Yine de Drake denklemi, var olabilecek akıllı medeniyetlerin miktarına önemli sınırlar konmasını sağlıyor.
Fakat insanlık ile uzaylı zekası arasında kurulabilecek başka bir bağlantı daha var: Dünyamız, böyle bir türün işlettiği devasa ölçüde kuvvetli bir süperbilgisayarın içerisindeki sanal bir canlandırmadan (simülasyon) ibaret olabilir. Aslında çeşitli bilim insanları ve düşünürler, böyle bir senaryonun ihtimalinin gerçeğe yakın olabileceğini söylüyorlar. Diğer bir ifadeyle, belki de sanal bir canlandırmada yaşıyoruz.
Bu iddiaların doğruluğu ise tartışmalı. Bu yüzden, canlandırmada yaşama ihtimalimizi belirlemenin daha iyi bir yolu olsa güzel olur.
Kanada’daki Montreal Üniversitesi’nde çalışan Alexandre Bibeau-Delisle ve Gilles Brassard burada devreye giriyor. Bu araştırmacılar, bir bilgisayar canlandırmasında yaşama ihtimalimizi hesaplayan ve Drake denklemine benzeyen bir denklem oluşturmuşlar. Çıkan sonuçlar ise canlandırmalara, bir canlandırmada yaşayıp yaşamadığımızı nasıl belirleyebileceğimize ve bu canlandırmadan çıkıp çıkamayacağımıza yönelik düşüncelerimizi değiştirebilecek bir takım mantığa aykırı fikirler sunuyor.
Beyin Gücü
Bibeau-Delisle ve Brassard, sanal bir canlandırmayı oluşturmak için hazırda bulunan hesaplama gücünü temel şekilde tahmin ederek işe başlıyorlar. Diyorlar ki; mesela bir kilogramlık madde tamamen hesaplama için kullanıldığında, saniyede 10⁵⁰ işlem yürütülebilir.
Karşılaştırma yapmak gerekirse; yine kilogram boyutunda olan insan beyni saniyede 10¹⁶ adede kadar işlem gerçekleştirebiliyor. “Bu sebeple, bir insan beyninin kütlesine sahip tek bir bilgisayarın, 1,4 x 10²⁵ sanal beynin gerçek zamanlı evrimini canlandırması mümkün olabilir” diyorlar.
Günümüzde önemli sayıda bilgisayar; halihazırda Civilization VI, Hearts of Iron IV, Humankind vb. oyunlar yoluyla medeniyetleri bütünüyle canlandırıyor. Bu sebeple; yeteri kadar gelişmiş bir medeniyette bireyler, bizimki gibi toplumları canlandıran ve duyarlı, bilinçli varlıkların yer aldığı oyunları çalıştırabilir.
O halde şöyle ilginç bir soru ortaya çıkıyor: Var olan tüm duyarlı varlıklar içerisinde, bunların ne kadarı canlandırma olabilir? Bibeau-Delisle ve Brassard, bir cevap üretmek üzere gerçek duyarlı varlıkların toplam sayısı NRe ile yola koyulup, bunu gerekli hesaplama gücü fCiv’e erişim oranıyla çarpıp; bunu da o gücün bilinci canlandırmaya atanmış fDed kısmıyla çarpıp (çünkü bu varlıkların, muhtemelen başka amaçlarla kendi bilgisayarlarını da kullanması gerekecek); sonrasında bunu da canlandırılabilecek beyin sayısı Rcal ile çarpmışlar.
Sonuç olarak ortaya çıkan denklem şöyle görünüyor (fSim, canlandırılan beyin kısmı):
Buradaki RCal, tamamen kullanılan maddenin canlandırması gereken devasa miktardaki beyin sayısını simgeliyor.
Bu rakamın tam boyutu olan ~10²⁵, Bibeau-Delisle ile Brassard’ı kaçınılmaz bir sonuca itmiş. “fCiv fDed ≈ 0 olmadığı sürece fSim ≈ 1 olacağından; yukarıdaki denklemden ve RCal’in muazzam ölçeğinden çıkmak matematiksel olarak imkansız” diyorlar.
Bu yüzden, ortada iki muhtemel sonuç bulunuyor. Ya bir canlandırmada yaşıyoruz; ya da gelişmiş hesaplama gücünün yok denecek kadar az bir kısmı, beyinleri canlandırmaya atanmış.
İkinci seçeneğin neden doğru olabileceğini hayal etmek çok da zor değil. “Bize benzer varlıkların yer aldığı (fakat çok daha büyük teknolojik gelişmelerin olduğu) bir toplum; aslında varlıkları kandırıp gerçek dünyadan mahrum tutarken, aynı zamanda onları bilinçli hale getirecek kesinlikte canlandırmanın pek ahlaki olmadığına karar verebilir” diyor Bibeau-Delisle ve Brassard.
Bir diğer ihtimal ise gelişmiş medeniyetlerin, bu tür hesaplamaları yürütecek kadar güçlü teknolojilere ulaştıkları aşamaya asla gelmeyecek olmaları. Belki de o noktadan uzun süre önce savaş, hastalık ya da iklim değişimiyle kendilerini yok ederler. Bunu bilmenin yolu yok.
Fakat bir canlandırmada olduğumuzu varsayalım. Bibeau-Delisle ve Brassard; gerçekleştirdiğimiz etkileşimleri bir şekilde efendilerimizden gizlerken, canlandırmadan kaçıp kaçamayacağımızı soruyor. Canlandırma teknolojisinin, doğası itibarıyla kuantum olacağını varsayıyorlar. “Eğer kuantum olgusunu klasik sistemlerde hesaplamak bizim inandığımız kadar zorsa, dünyamızı içeren bir canlandırma çok büyük ihtimalle kuantum hesaplama gücünde çalışacaktır” diyorlar.
Büyük Firar
Bu durum, uzaylı efendilerimizi tespit etmenin mümkün olabileceğini akla getiriyor; çünkü kendi varlıklarını belli etmeden, bizim dünyamızın kuantum tabiatını ölçemezler. Kuantum şifreleme biliminde de aynı ilke kullanılıyor; aslında Brassard, bu teknolojinin öncülerinden biri.
Bu durum, efendilerimizden gizli şekilde şifreli planlar yapmamızı mümkün kılıyor gibi görünüyor; kendimizi gizlice kendi canlandırmalarımıza aktarmak gibi…
Fakat efendilerin bunu önlemek için kullanacakları bir yöntem var. Tek yapmaları gereken şey, (tüm bu zaman boyunca bunun farkında olsalar bile) sanki biz bilgi gizleyebiliyormuşuz gibi görünmesi için canlandırmayı yeniden düzenlemek. “Eğer bu canlandırıcılar bizim kaçma girişimimize çok kızarsa, bizi bir cehennem canlandırmasına bile gönderebilirler ki bu durumda; en azından gerçekten bir canlandırmada yaşadığımızı ve paranoyamızın mantıksız olmadığını doğrulayabiliriz” sonucuna varıyor Bibeau-Delisle ile Brassard, bıyık altından gülerek.
Bu durumda, bizler nihayetinde laboratuvardaki deney fareleri oluyoruz: Sonsuza kadar hapsolmuş ve her şeye kadir efendilerimizin şeytani dehalarıyla sonsuza kadar kandırılmış olanlar…
Şimdi bir başka Civiliation VI oyunu zamanı.
The Physics ArXiv Blog/Discover. Çeviren: Ozan Zaloğlu.