Şehirlerdeki ağaçlar havamızı temizliyorlar, hastalıklarımızı tedavi ediyorlar, elektrik faturalarımızı hafifletiyorlar. Ancak sayıları giderek azalıyor. Proaktif şehirler, onları geri getirmeye niyetli…
Baltimore sokaklarında kafanızı kaldırın ve bakın. Mabet ağaçlarının sakin yaprakları ve kiraz ağaçlarından sarkan meyveler Gene Desantis’in hayatının büyük bir kısmını adadığı projenin eseri.
Şapkasını giyiyor, dışarı çıkıyor ve ağaç dikiyor. Bunu 40 yıldır yapıyor ve kendi hesabına göre şimdiye kadar 15.223 ağaç dikmiş durumda.
DeSantis, bu aktiviteye terapi niyeti ile başladığını söylüyor. Baltimore’lu DeSantis, çocukluğunun bir kısmını Los Angeles’ta alkolik üvey babası ve uyuşturucu bağımlısı annesinin yanında geçirmiş. Babası eve sarhoş geldiği gecelerde şiddete başvurduğunda, ondan kaçmak için bahçedeki ağaçlara çıkarmış. “Ağaçlar benim arkadaşım oldu” diyor. “Onların üzerinde büyüdüğümü söyleyebilirim.”
1976’da bir gece babası, önce annesini vurup öldürmüş, sonra da intihar etmiş. Ertesi yıl 17 yaşına basan DeSantis, Baltimore’un güney doğusunda, fabrika işçilerinin çoğunlukta olduğu bir bölgede yaşayan büyükannesinin yanına taşınmış. Bu yıl, ilk ağacını dikmiş ve bunun kendisine ne kadar huzur verdiğini fark etmiş. “İçimde büyük bir öfke vardı çünkü Dünya’nın çok adaletsiz bir yer olduğunu düşünüyordum” diyor. “Kazma kürek ile çalışmak öfkemin büyük bir kısmının sönümlenmesini sağladı.”
Ağaç dalları arasında yaşadığı huzur ona has bir duygu olabilir ama ağaçların tedavi edici etkisi sadece ona has değil. Araştırmalar ağaçların yanındayken insanların stres seviyesi, kalp ritmi, kas gerginliği, astım nöbetleri ve kan basıncının düzene girdiğini gösteriyor.
Şehir içinde ağaçlık alanlar oluşturmak, sadece burada yaşayan insanların huzur bulacağı bir yer inşa etmek demek değil. Ağaçlar kirliliği hapsediyor, motorlu araçlardan yayılan emisyonu emiyor ve yaz günlerinde yolları gölgeleri ile serinletiyor. Baltimore’da 14.000 dönüm civarında ağaçlık alan var ve bu ağaçlar her yıl 550.000 ton karbon dioksiti yutuyor. Şehirde yaşayan 600.000 kişinin 54 günde ürettiği kirliliği kendi başlarına sıfırlıyorlar.
Bir şehri güzel, yaşanır bir yer haline getiren şeylerin başında ağaçlıklar geliyor. Caddeleri bölen, parkları çevreleyen ve evlere gölge veren ağaçlar görenlerin ruhunu dinlendiriyor. ABD’nin en büyük ağaç dikme vakfı Arbor Day Foundation’ın başkanı Dan Lambe “ağaçlar topluma sağlık ve esenlik vermenin en kolay yolu” diyor.
Ancak tüm bu yararına rağmen Amerika’nın metropolitan alanlarında ağaç yoğunluğu azalıyor. ABD orman bakanlığından alınan verilere göre 2009-2014 arasında şehirlerdeki 36 milyon ağaç yok oldu. Altyapı çalışmaları, inşaatlar, yollar ve otoparklar yüzünden ağaçlar kesiliyor. Her 167.000 dönümden fazla yeni inşaat yapılıyor. Lambe, “ağaç dikmeye niyetimiz varsa, bunu vakit kaybetmeden, hemen yapmalıyız” diyor. Soğuk bir liman kenti olarak bilinen Baltimore’un çehresi ağaçlar sayesinde değişiyor. Şehre her yıl 5.000 yeni ağaç ekleniyor ve bu ağaçların çoğu kentin bakımsız doğu ve batı bölgelerinde. Son kırk yıl içinde DeSantis gibi gönüllüleri, sosyal gruplar ve kar amacı gütmeyen kuruluşların çalışmaları sayesinde bu şehir kentsel ağaçlandırmanın simgesi haline geldi ve bütün ülke için model teşkil ediyor.
Genç DeSantis Baltimore’a döndükten kısa bir süre sonra, 1977’de bir grup belediye işçisinin ağaç dikmek için yolun kenarındaki toprağı kazdığın gördü. Onlara yardım etmeyi teklif etti. İşçiler bunun için ona para veremeyeceklerini söylediler ama para bu genç için önemli değildi: Onun tek isteği toprağa bir ağaç dikmekti. DeSantis ağaçların nasıl dikildiğini kısa sürede öğrendi. Ağaçların dikildiği yerde büyüyebilmelerini sağlamak için şehir ormancıları genç fidanlar dikiyor. Toprağın birkaç santimetre üstünde kalmaları gerekiyor ancak köklerinin büyüklüğünün en az iki katı kadar geniş ve derin bir çukura gömülmeleri gerekiyor.
DeSantis ağaç dikmenin kendini rahatlattığını fark edince, bunu bir rutine bindirdi. Park ve bahçeler müdürlüğünden o hafta sonu nerede dikim olacağını öğreniyor ve yakınsa yürüyerek, uzaksa otobüse atlayıp oraya gidiyordu. Bu, uzun yıllar boyunca sürecek bir etkinliğin başlangıcıydı. İlk ağacını diktikten sonra günün geri kalan kısmını evsizlere yardım paketleri taşıyarak geçirdi. Bugün o, 106 yaşındaki bir kadının bakıcısı, Our Daily Bread adındaki bir kilise, aşevinde yemek dağıtıyor ve Karis Home sığınma evinin sakinleri için kurabiyeler pişiriyor. Tüm bunların hem içini rahatlattığını, hem de çocukluk travmalarından kurtulmasını sağladığını söylüyor. “Atlatmaya çalışıyorum” diyor. “Bazı şeyler hiçbir zaman unutulmuyor.”
Gönüllü çalışmaya başladığı ilk yıllarda ölü karaağaçları verip Japon zelkova ağaçları almaya başladı. 1970’lerin sonunda ABD’de bir zamanlar en çok bulunan ağaç olan karaağaçlara bir hastalık geldi ve 70 milyondan fazla karaağaç yok oldu. Böceklerden bulaşan bir mantar enfeksiyonu olan Hollanda karaağaç hastalığı, otuz yıl boyunca ülkeyi kasıp kavurdu. Baltimore’da ağaç kıyımı yüzünden bir zamanlar yemyeşil olan bölgeler çoraklaştı.
Bu kıyımdan sonra ülke, ölü ağaçların sadece daha çirkin kentlerin ortaya çıkmasına neden olmadığını anladı. Tehlike daha büyüktü. Kongre 40 yıl önce 2 milyon dolar fon ayırarak 1978’de Georgia, California, Illinois ve New York’ta dört orman araştırma merkezi kurdu.
1980’lerde orman bakanlığında çalışan David Nowak “Hollanda karaağaç hastalığı insanların gözünü açan en büyük etmenlerden biri oldu” diyor.
Eğer bilim, insanlar ve içinde yaşadıkları şehirler için ağaçların ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koyabilirse, ormancılar onları zararlılardan ve hastalıklardan korumak hatta çoğalmalarını sağlamak için daha güçlü destekler bulabilirlerdi. Bunun için ağaçlık alanların avantajlarını sayısal olarak betimleyebilecek bir saha çalışması başlatıldı. Çevre Koruma Bakanlığı tarafından 1970’lerin sonunda yayımlanan bir rapor, yeşil alanların motorlu araçlardan çıkan emisyonu hapsettiğini açıkça ortaya koydu. Orta Pennsylvania’da USFS tarafından 1980’lerin başında yapılan bir başka araştırma da ağaç gölgeleri sayesinde soğutma ihtiyacının yüzde 75 azaldığını kanıtladı. 1984’de yapılan ve hala atıfta bulunulan bir başka çalışmada da safra kesesi ameliyatı sonrası nekahet devresindeki hastaların pencerelerinden ağaç manzarası görünüyorsa, daha hızlı iyileştikleri ve daha az ağrı kesiciye ihtiyaç duydukları belirlendi. Sonunda, 1989’da Nowak, ilk şehir kapsamındaki yeşil alan çalışmasını gerçekleştirdi. Örnek veriler ve kendi yazdığı bir bilgisayar programını kullanarak California’daki Oakland’ın ormanlarının 150.700 tondan fazla karbondioksit hapsettiğini ortaya koydu.
Bu kadar kanıt olmasına rağmen ABD’deki şehirlerin çoğu, ağaçlardan ziyade ekonomik gelişme üzerine eğilmeyi tercih etti. Şehir ağaçlandırması için harcanan bütçeleri 1980 – 1990 arası belirgin ölçüde düştü, her yer beyaz yakalıların yaşayıp çalıştığı gökdelenlerle dolmaya başladı.
Portland’ın ormanlık alan kapsamı 1990’larda yüzde 42’den yüzde 27’ye düştü. 1984 ve 2002 arasında New York 9.000 dönüm yeşil alan kaybetti. Farklı bir rotada ilerleyen tek şehir Baltimore oldu desek yanılmış olmayız.
DeSantis, 1990’ların başında yeni kurulan bir vakıf için çukurlar kazmaya başladı. Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Parks & People Foundation’ın amacı Baltimore’un caddelerini ve boş arsalarını yeşillendirmekti. 1980’lerin ortasında Sally Michel tarafından kurulan bu vakıf, şu anki başkanı Lisa Schroeder’in deyimi ile “ağaçlık alan miktarını artırmak için kolektif çalışmayı desteklemek” amacını taşıyor.
Böyle bir kitlesel çalışma fedaral hükümetin de ilgisini çekti elbette. 1993’te orman bakanlığı “Revitalizing Baltimore” adını verdiği bir program kapsamında kente 2,5 milyon dolar fon ayırdı. Hedef, 10 yıl içinde 17.000 ağaç dikmekti. Baltimore, kısa bir süre içinde bu işin sadece para ile olmayacağını, belediyenin, vakıfların ve yerel işletmelerin desteği ile yürümesi gerektiğini öğrendi. Belediyelerin diktiği ağaç, genelin sadece yüzde 20’sini oluşturuyor. Bu girişim diğer kentlere de örnek oluyor. Ağaçlandırmadan sorumlu belediye üyesi Letteron, “amaç tüm kentlerde uygulanabilecek ve yaşayanlar tarafından benimsenecek, transfer edilebilir bir model yaratmaktı” diyor.
Revitalizing Baltimore programı çerçevesinde kurulan yeni bir girişim ile Letteron ve diğerlerine ağaca yaptıkları yatırımı korumak için gerekli verilerin sağlanması amaçlandı. 1998’de Ulusal Bilim Vakfı, Baltimore Ekosistem Araştırmasını fonladı. Bu, bir kentte yapılan ilk ekolojik araştırma idi. Şehrin bütün ağaç envanteri çıkarıldı, hava kirliliğinin azalmasında ve enerji kullanımının düşmesinde ne kadar etkisi olduğu hesaplandı. Nowak ve benzerlerinin elde ettiği rakamlar, ağaç dikmenin sadece şehri kozmetik olarak güzelleştirmeye yaramadığını, çok daha fazlasını sağladığını gösterdi. Araştırmaya göre Baltimore’un ağaçları iklim kontrol sistemlerine harcanan enerjiyi düşürerek her yıl 3,3 milyon dolarlık tasarruf sağlıyor.
Bu paralel girişimler sonucunda 2006’da kentin resmi ağaçlandırma ajansı, TreeBaltimore kuruldu. Amacı, toplumla beraber çalışarak yeşil alan miktarını artırmaktı. Ormancı Erik Dihle “bu, tam bir kilometre taşıydı” diyor.
Baltimore’daki programlar beraberinde yeni icatlar da getirdi. Nowak ve ormancı meslektaşları buradan ve diğer şehirlerden elde edilen bilgileri kullanarak ağaçlandırmanın kente etkisini hesaplayan bir yazılım geliştirdiler. 2006’da kullanıma açılan I-Tree adındaki
bu yazılım, örnekleme metodu ile ağaçları sayıyor ve üzerlerine dolar cinsinden değerler koyarak hava kirliliğini önleyerek, enerji kullanımını düşürerek ve karbon dioksiti hapsederek şehir bütçesine ne kadar katkı sağlandığını gösteriyor.
Bu verilerden güç alan diğer belediyeler de kendi ağaçlandırma çalışmalarına hız verdiler. Atlanta bu yazılımdan gelen bilgilere dayanarak çıkardığı bir kanunla mülk sahiplerinin kestiği her ağacın yerine aynı boyutta yeni bir ağaç dikmesini zorunlu hale getirdi. 2007’de
New York da i-Tree kervanına katıldı. 400 milyon ödenek ayırarak 1 milyon ağaç dikme planını hayata geçirdi. Günümüzde New York’ta 7 milyon ağaç var ve her yıl 1,2 milyon karbon dioksiti temizliyor. Philadelphia’da EPA lağım taşkınlarının yüzde 85 azaltılmasına karar verildi. Yazılım, şehir planlamacılarına 2,4 milyar dolarlık bir yatırım ile oluşturulacak yeni yeşil altyapının yağmur suyunu emeceğini gösterdi. Alternatif ise 10 milyar dolar harcayarak yeraltı lağım hatlarını değiştirmekti. Nowak, “insanlara bilgiyi ulaştırmak ve eğitilmelerini sağlamak zaman alıyor” diyor. “Şu anda o trendi yakalamış durumdayız.”
DeSantis düzenli olarak Baltimore’un güneydoğu bölgesinde dolaşıyor (ne bir arabası ne de bir cep telefonu var). Soğuk bir Mart Cumartesi günü, mahalli bir grubun üç meşe, iki de akçaağaç dikmesine yardımcı olacak. Bu ağaçlar onun 15.219 ile 15.223 arasındaki ağaçları olacak. DeSantis kayıtları sadece zihninde tutuyor ama yerel organizasyonlar onun yanılmadığını biliyorlar. Parks & People Foundation’ın program yöneticisi Amanda Cunningham “nerede bir dikim çalışması olsa, Gene mutlaka orada oluyor” diyor.
Canla başla çalışmasına rağmen DeSantis’in çalışmaları TreeBaltimore’un genel hedefinin küçük bir kısmının gerçekleşmesini sağlıyor. Hedef, şehrin ağaçlık alan oranını 2037’ye kadar yüzde 28’den yüzde 40’a çıkartmak. Bu hedefi koyarken 1990’ların sonunda American Forests vakfının ormanlık eyaletlerdeki şehirler için optimum ağaçlık alan oranı rakamlarını temel aldılar (kurak ve çöl bölgelerde hedefler sırasıyla yüzde 20 ve 15).
Günümüzde Baltimore bu hedefe ulaşmak için arı gibi çalışıyor. Şehir için alınmış federal bir karar var. Bu karar, Chesapeake Körfezindeki kirlenmenin azaltılmasını hedefliyor. Yeni ağaçlar asfalt ve beton üzerinden akacak olan yağmur suyunu tutacak ve körfeze karışmadan önce kirletici maddeleri süzecek. Erişkin bir ağaç USFS verilerine göre bir yılda 140 metreküp su tutabiliyor.
Bu susamış ağaçları gelişigüzel yerleştirmek verimli değil. Bu yüzden TreeBaltimore 60 yerel kuruluş ile iş birliği yaparak yeni dikimlerin en uygun ve en verimli olacakları yerlere yapılabilmesi için bir harita oluşturmaya çalışıyor. Körfezi korumayı hedefleyen bir grup, bu haritayı kullanarak hangi bölgelerin sel baskınları ile örtüldüğünü görebiliyor ve buraların ağaçlandırılmasına ağırlık verebiliyor. Operasyon şefi Charles Murphy “bu ağaçları bize en fazla fayda sağlayacakları noktalara dikmeye gayret ediyoruz” diyor.
Bu harita sayesinde ekip, insanlara en fazla gölgenin sağlanacağı noktaları da görebiliyor. Doğu ve batı Baltimore’un en büyük problemi yeşil alanının çok az olması. Oysa refah seviyesi daha yüksek olan kuzeydeki Roland Park gibi alanlarda sadece bakım ve budama yapmak yeterli. “Ağaç isteyen insanları geri çevirmiyoruz elbette” diyor Murphy. “Ancak büyük çapta bir ağaçlandırma çalışması yapılacaksa, ağaçların nereye dikeceğimizi belirlemek için haritaya başvuruyoruz.”
Program, DeSantis gibi duyarlı vatandaşlardan büyük destek görüyor. DeSantis bir sonraki ağaç dikme mevsiminde 58 yaşında olacak ve ilk diktiği ağaçtan bugüne 41 yıl geçmiş olacak. 2019’da TreeBaltimore, 2.000 yeni ağaç dikmiş olacak. Beraber çalıştığı sivil toplum kuruluşları ve vakıflar ise bu sayıya binlerce ağaç ekleyecek. Bu ağaçların dikilmesi için açılacak çukurlar konusunda gönüllüler aranıyor. DeSantis elbette o sırada elinde kazma ve küreği ile orada olacak.
Yazar: Andrew Zaleski. POPULAR SCIENCE – EKİM 2019