Galaktik dönüş eğrilerine yönelik yapılan gözlemler, karanlık maddenin varlığına işaret eden en güçlü bulgu hatlarından birini sunuyor. Baryonik olmayan madde biçimi olan karanlık maddenin, gözlemlenebilir evrendeki maddenin yaklaşık %85’ini oluşturduğu tahmin ediliyor. Galaktik dönüş eğrilerine yönelik yürütülen mevcut değerlendirmeler, yeni bir makaleye göre Newtoncu kütleçekim görüşlerinden oluşan bir çerçeveye dayanıyor. Brezilya Ulusal Uzay Araştırma Enstitüsü’nde çalışan Gerson Otto Ludwig’in The European Physical Journal C bülteninde yayımlanan yeni çalışması; bunun yerine genel göreliliğe dayalı bir modelin kullanılması halinde, karanlık maddeye başvurma ihtiyacının ortadan kalkacağını ve yerine kütleçekimsel manyetizma etkilerinin geleceğini öne sürüyor.
Ludwig’in makalesinde belirttiği üzere karanlık maddenin temel rolü, tarihsel olarak astrofiziksel gözlemler ile mevcut kütleçekim kuramları arasındaki uyuşmazlığı çözmeye yönelik. Basit şekilde anlatmak gerekirse; eğer baryonik madde (gündelik hayatta gördüğümüz ve protonlar, nötronlar ile elektronlardan oluşan madde biçimi) maddenin tek formuysa, o halde galaksilerin parçalanmasını önleyecek kadar fazla kütleçekim kuvvetinin olmaması gerekir.
Kütle akımlarından çıkan Newtoncu kütleçekim karşısında genel görelilik doğrulamalarını dikkate almayan ve bu kütle akımlarını ihmal eden Ludwig, soz konusu modellerin dönüş eğrilerine yönelik önemli düzenlemeleri de ıskaladığını iddia ediyor (Dönüş eğrileri: görünür yıldız ve gazların, galaksi merkezine olan dairesel uzaklıklarına göre hesaplanan yörünge hızları). Bunun sebebi, genel görelilikte bulunan bir etkinin, Newton’un kütleçekim kuramında mevcut olmaması (çerçeve sürüklemesi veya Lense Thirring etkisi). Bu etki, bir yıldız ya da kara delik gibi devasa bir cisim dönerken ve uzay zaman kumaşını kendisiyle birlikte ‘sürüklerken’ ortaya çıkıyor. Bunun sonucunda, kütleçekimsel bir manyetik alan doğuyor.
Springer. Ç: O.