Soğuk bir meşrubat içmek, dişleri çürük olan insanlar için ızdırap olabilir.
Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nde başkan yardımcısı ve baş sorumlu bilim insanı olan David Clapham, “Bu ağrı başka hiçbir şeye benzemiyor” diyor. “Dayanılmaz bir acı veriyor.”
Şimdiyse kendisi ve uluslararası araştırmacılardan oluşan bir araştırma takımı, dişlerin soğuğu nasıl hissettiğini çözmüş ve bu süreçte yer alan moleküler ile hücresel etmenleri belirlemiş. Araştırma takımının üç gün önce Science Advances bülteninde bildirdiğine göre odontoblast adı verilen diş hücreleri, hem farelerde hem de insanlarda soğuğa karşı hassas olan ve sıcaklık düşüşlerini tespit eden proteinler içeriyor. Bu hücrelerden gelen sinyaller, nihayetinde beyne giden bir ağrı darbesini tetikleyebiliyor.
Çalışma, diş ağrılarını hafifleten asırlık bir koca karı ilacına da açıklama sağlıyor. Nünberg – Erlangen Üniversitesi’nde yapılan çalışmaya önderlik eden elektrofizyolog Katharina Zimmerman, dişçilikte yüzyıllardır kullanılan karanfil yağının ana bileşeninin, “soğuk algılayıcı” proteinini engelleyen bir kimyasal barındırdığını söylüyor.
Bu algılayıcıyı daha özel bir şekilde hedef alan ilaçların geliştirilmesi, Zimmerman’a göre dişin soğuk hassasiyetini ortadan kaldırabilir. “Elinizde bir molekül hedefi varsa, tedavi olasılığı da vardır.”
Gizemli kanal
Diş çürümesi, bakteri tabakaları ve asidin dişin sert, beyazımsı kaplaması olan diş minesini aşındırmasıyla meydana geliyor. Mine aşındıkça, çürük adı verilen boşluklar oluşuyor. Yaklaşık 2,4 milyar kişinin (dünya nüfusunun üçte biri kadar) kalıcı dişlerinde, tedavi edilmemiş çürükler bulunuyor ve bu çürükler, soğuğa karşı olağanüstü hassasiyet de dahil olmak üzere yoğun ağrılara sebep olabiliyor.
Dişlerin soğuğu nasıl algıladığı şimdiye kadar bilinmese de, bilim insanları temel bir kuram ortaya atmış. Diş içerisindeki ufak kanallar, sıcaklık değiştiği zaman hareket eden sıvılar barındırıyor. Bazı araştırmacılar, sinirlerin bu hareketin yönünü bir şekilde hissedebildiğini ve böylelikle bir dişin sıcak mı yoksa soğuk mu olduğuna dair sinyal gönderebildiklerini öne sürmüş.
Howard Hughes Tıp Enstitüsü Janelia Araştırma Kampüsü’nde sinirbilimci olan Clapham, “Bu kuramı reddemeyeceklerini”, fakat ortada doğrudan bir kanıt da bulunmadığını söylüyor. Dişteki sıvı hareketi (ve genel olarak diş biyolojisi) üzerinde araştırma yapmak zor. Bilim insanlarının, insan vücudundaki en sert bileşen olan mine ile dentin adı verilen bir diğer sert katmanı bölmesi; bunu yaparken de dişin yumuşak pulpası ile içerideki sinirleri mahvetmemeleri gerekiyor. Zimmerman, bazen bütün bir dişin “parçalara ayrıldığını” söylüyor.
Zimmerman, Clapham ve meslektaşları bu çalışmalarında dişi incelemeye girişmemiş. Araştırmacıların çalışması temel olarak, hücre zarlarında moleküler kapı şeklinde davranan gözenekler olan iyon kanallarına odaklanıyor.
Howard Hughes Tıp Enstitüsü. Ç: O.