İlkbahar ve sonbahardaki göç dönemlerinde, her gece ışık yüzünden kafası karışan binlerce kuş aydınlık pencerelere çarparak hayatını kaybediyor. Fakat bu hafta PNAS bülteninde yayımlanan yeni çalışma, bir binadaki pencerelerin sadece yarısını karanlık hale getirmenin kuşlar için büyük bir farklılık oluşturabileceğini gösteriyor. Onlarca yılda toplanan veriler ile kuşları kullanan araştırmacılar, pencerelerin yarısının karartıldığı gecelerde ilkbahar göçü yapan kuşların binalara 11 kat daha az çarptığını bulmuşlar. Sonbahar göçü sırasındaki çarpışma sayısı ise 6 kat düşmüş.
Çalışmanın baş yazarı ve Cornell Üniversitesi Kuşbilim Laboratuvarı’nda doktora sonrası araştırma görevlisi olan Benjamin Van Doren şöyle aktarıyor: “Bizim araştırmamız, bina ışıklarının göçmen kuşları çektiğini ve kuşların sık sık pencerelere çarpıp ölmesine sebep olduğunu gösteren bugüne kadarki en iyi bulguları sunuyor. Field Müzesi’nde çalışan David Willard’ın 40 yılı aşkın süredir yürüttüğü çalışmalar olmasaydı, bu tespitler mümkün olmazdı. Kendisi çarpışma ve ışık gözlem çalışmalarına öncülük etti.”
Müzenin koleksiyon müdürü olan Willard, 1978 yılında müzenin sadece 1,5 kilometre güneyinde bulunan ve Kuzey Amerika’nın en büyük kongre merkezi olan McCormick Place’e kuşların çarptığını duymuş. Bu yüzden, durumu araştırmaya karar vermiş.
“Bir sabah sadece meraktan bölgeye gidip etrafı gezdim ve gerçekten dört beş tane ölü kuş buldum” diyor Willard. “O ilk gün herhangi bir şey bulmamış olsaydım, oraya tekrar dönmeyebilirdim. Şimdiyse 40 yılın ve 40.000 kuşun ardından buradayız.”
Willard ile Field Müzesi’nde çalışan eş yazar Mary Hennen’in de içerisinde bulunduğu meslektaşları ve diğer Field çalışanları ile gönüllüler, göç mevsimi sırasında bölgeyi her gün güneş doğmadan önce (bazen sabah 3:30 kadar erkenden) ziyaret etmişler. Bazı günler hiç kuş yokmuş; diğer zamanlarda ise 200 kadar fazla kuş bulunmuş. Willard, ölü kuşları toplayıp müzeye getirmiş ve burada her birini bir deftere kaydedip, müzenin koleksiyonuna eklemiş.
Yaklaşık yirmi yıl önce, Willard ortada bir kalıp olduğunu fark etmeye başlamış. McCormick Place’de ışıkların söndüğü gecelerde, tatil zamanlarında veya inşaat çalışması olduğunda, ertesi sabah yerde daha az kuş bulunuyormuş. Binanın ışıklandırma kalıpları daha çok değişmeye başladıkça, Willard da yolda bulduğu kuşları toplamaya ek olarak her gece hangi pencerelerden ışık çıktığına ilişkin veri toplamaya başlamış.
Bugüne kadarki ışıklandırma kalıplarına yönelik verilerin en derinlemesine şekilde kullanıldığı yeni çalışmada, Willard’ın tür ve ışıklandırma gözlemleri ile kuş ölümlerinde pay sahibi olabilecek diğer koşullar birleştiriliyor. Söz konusu koşullar arasında hava durumu kayıtları ve belli bir gecede gökyüzünde bulunan kuş miktarını ortaya çıkaran radar verileri de yer alıyor. “McCormick Place’deki aydınlık pencere sayısına, hava durumu şartlarına, göç yoluna ve mevsimin zamanına göre istatistiksel bir model geliştirdik” diyor Van Doren. “Bu sayede diğer etmenleri hesaba katarken, pencere ışıklandırması ile çarpışmalar arasındaki ilişkiyi izole ettik. Bu farklı veri kaynaklarını birleştirerek; ışıkların, hava durumunun ve göçün çarpışma kaynaklı ölümlere tek tek nasıl katkıda bulunduğunu anlamayı başardık.”
Araştırma takımı, belli bir gecede gökyüzünde bulunan toplam kuş miktarının ve rüzgar yönünün ölümlerde pay sahibi olduğunu; fakat en büyük belirleyici etmenin ışık olduğunu bulmuş: Daha çok pencere karartıldığında, daha az kuş ölmüş. “Işıklandırma ve çarpışmalar arasındaki bağlantının kuvveti şaşırtıcıydı” diyor Van Doren. “Yalnızca ışık kirliliğini azaltmak, kuşları kurtarmak bakımından heyecan verici bir potansiyel taşıyor.”
Araştırmacılar, bu kuş kurtarma potansiyelinin de miktarını belirlemeyi başarmışlar: Işıklı pencere alanını yarıya indirmenin, çarpışma miktarını ilkbaharda 11 kat ve sonbaharda 6 kat düşürebileceğini tahmin ediyorlar. Işıkların yarısının göç mevsimlerinde kapatılmasıyla, McCormick Place’deki kuş ölümleri %59 azaltılabilir.
Araştırmacılar, McCormick Place’in pek benzersiz bir yer olmadığını da belirtiyor; bina, Şikago’daki diğer tüm binalardan daha uzun süre gözlenmiş fakat Willard şöyle söylüyor: “Şikago Kuş Çarpışma Gözlemcileri’nin çabaları sayesinde, Şikago şehir merkezinin hemen hemen bütün adreslerindeki kuşlar Field Müzesi’nin koleksiyonunda yer alıyor.” Ancak, McCormick Merkezi’ni kuşlar için özellikle tehlikeli hale getiren birkaç unsur bulunuyor. Bu unsurlar arasında binanın dev boyutu, diğer binalardan soyutlanmış olması, kuşların bazen üstünden uçmakta tereddüt ettiği Michigan Gölü’ne olan yakınlığı da yer alıyor.
Field’da koruma ekoloğu olan Doug Stotz, “Bütün Kuzey Amerika’daki ve bütün dünyadaki binalar kuşları öldürüyor ve bu sayılar üst üste ekleniyor” diyor. “Işıkların açık olması hakkında son 20 yılda öğrendiğimiz şeyler, Şikago şehrinin kendi Işıkları Kapat programını oluşturmasına sebep oldu. Bu programda binaların dış ışıklarının, göçün zirve yaptığı zamanlarda kapatılması gerekiyor. Bu makalenin, iç ışıkları da kapatmanın neden önemli olduğunu göstereceğini umuyorum; özellikle de göç eden kuşlar için ABD’nin en ölümcül şehri olan Şikago’da.”
Van Doren, projedeki bulguların uygulandığını da görmek istiyor. “Çalışmamız, umut veren bir mesaj barındırıyor: Her ilkbahar ve sonbaharda, yüksek tehlike taşıyan birkaç günde sadece ışıkları kapatarak kuşları kurtarabiliriz” diyor. “Mevcut halka açık göç tahminlerimizi uyarlayıp yüksek çarpışma tehlikesi taşıyan geceleri belirleyerek, birkaç gün önceden ışıkların kapatılmasına yönelik hedefli tavsiye raporları yayımlayabiliriz.”
Çalışma, kuşları korumaya yönelik taşıdığı sonuçlara ek olarak; doğa tarihi koleksiyonlarının küresel değişimin belgelenmesindeki önemini de vurguluyor. Yüksek lisansını Field Müzesi’nde yapan, Michigan Üniversitesi’nde yardımcı profesör ve müze müdürü olan eş yazar Ben Winger, şöyle söylüyor: “Bu çarpışma verileri çok daha değerli çünkü Field Müzesi’ndeki çalışma için kullanıma hazır olan numunelerle destekleniyor. Bu sayede gelecekteki bilim insanları bir adım daha ileri gidecek ve kuş biyolojisinin pek çok yönü ile korumaya ilişkin sorular arasındaki bağlantıları inceleyecekler.”
“Bu klasik bir müze veri seti” diyerek onaylıyor Stotz. “Hangi türün ne için kullanılacağını tam bilmeden bir sürü toplama yaptık. Fakat gelecekte insanlar ‘Keşke X, Y veya Z hakkında bilgimiz olsaydı’ dediğinde, bu bilgiler müzede olacak.”
Kaynak: Field Müzesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.