Metabolizma Hızı Yaşla Beraber Değişiyor; Fakat Zannettiğiniz Gibi Değil

1
Canlandırma: anilyanik/iStock

Çoğumuz, istediğimiz her şeyi yiyebildiğimiz ve kilo almadığımız zamanları hatırlarız. Fakat yapılan yeni bir çalışma, kalori yakma hızınızın aslında zannettiğinizden çok daha erken bir zamanda zirveye ulaştığını ve kaçınılmaz düşüşüne çok daha sonra başladığını gösteriyor.

Bulgular dün Science bülteninde yayımlandı.

Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi’nde Çekirdekler ve Kaynaklar yardımcı icra müdürü olan eş yazar Dr. Jennifer Rood şöyle aktarıyor: “Biz yaşlandıkça, yaşamımızın ergenlik ve menopoz gibi dönemlerinde pek çok fizyolojik değişim meydana geliyor. İşin ilginci ise ‘metabolik hayat dönemlerimizin’ zamanlaması, büyüme ve yaşlanmayla ilişkilendirdiğimiz işaretler ile uyuşmuyor gibi görünüyor.”

Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi’nde çalışan dört bilim insanı, günlük yaşamlarına devam ettikleri sırada yaktıkları ortalama kalorilerin analiz edildiği 6.600 kişiyi inceleyen uluslararası bir araştırma takımında yer alıyor. 29 farklı ülkede yaşayan katılımcıların yaşları, bir haftadan 95 yaşına kadar değişiyor. Pennington Biyomedikal’de çalışan diğer bilim insanları arasında Nüfus ve Halk Sağlığı Bilimleri Yardımcı İcra Müdürü Dr. Peter Katzmarzik, Beslenme Davranışı Laboratuvarı Müdürü Profesör Dr. Corby martin ve Klinik Bilimler Yardımcı İcra Müdürü Dr. Eric Ravussin bulunuyor.

Daha önce yapılan çoğu büyük ölçekli çalışmada, vücudun temel yaşamsal işlevler için (solunum, sindirim ve kan pompalama) ne kadar enerji kullandığı; yani sadece hayatta kalmak için ihtiyaç duyulan kaloriler ölçülmüş. Fakat temel işlevler, her gün yaktığımız kalorilerin sadece yüzde 50 ila 70’ini oluşturuyor. Diğer tüm şeyleri yaparken harcadığımız enerji bunlara dahil değil; yani bulaşık yıkamak, köpeği gezdirmek, spor salonunda terlemek ve hatta sadece düşünmek veya kıpırdanmak gibi şeyler…

Araştırmacılar günlük harcanan toplam enerji miktarına ulaşmak için, “çifter etiketlenen su” yöntemine başvurmuşlar. Bir idrar testi olan bu yöntemde kişiye, hidrojen ve oksijen moleküllerinin doğal şekilde ortaya çıkan “ağır” halleriyle değiştirildiği su içiriliyor ve sonrasında bu suyun ne kadar hızlı çıktığı ölçülüyor.

Söz konusu yöntem, laboratuvar dışındaki gündelik yaşam sırasında harcanan günlük enerjinin ölçülmesinde altın standart olarak düşünülüyor. Bilim insanları, insanlardaki enerji harcamasını 1980’lerden beri bu yöntemle ölçüyor. Fakat önceki çalışmalar, maliyet yüzünden boyut ve kapsam sınırına takılmış. Bu sınırlamayı atlatmak içinse birden fazla laboratuvar, gizli duran veya sadece önceki çalışmalarda işaret edilen gerçekleri ortaya çıkarıp çıkaramayacaklarını görmek için verilerini tek bir veri tabanında paylaşmış.

Bütün yaşamı kapsayan enerji harcama miktarlarının bir havuzda toplanıp analiz edilmesi, bazı sürprizler ortaya çıkarmış.

“Bazı kişilere göre ergenlik dönemleri veya 20’li yaşları, kalori yakma potansiyellerinin zirvesine ulaştığı zamanlar” diyor Dr. Katzmarzik. “Fakat bu çalışma, eşit şartlarla mukayese edildiğinde en yüksek metabolik hızın bebeklerde olduğunu gösteriyor.”

Enerji ihtiyacı, hayatın ilk 12 boyunca çok yüksek oluyor. Bebekler birinci yaşlarında, vücut boyutlarına göre yetişkinlere kıyasla yüzde 50 daha hızlı kalori yakıyor.

Üstelik bu durum yalnızca bebeklerin ilk yıllarında doğum ağırlıklarını üç katına çıkarmakla meşgul olmasından kaynaklanmıyor.

“Bebekler hızla büyüyor. Etkinin büyük bir kısmı bundan kaynaklanıyor. Fakat bu durumu ayarladığınızda, harcadıkları enerji genelde vücut boyutlarından bekleyeceğiniz enerjiden daha yüksek oluyor” diyor Dr. Martin.

Bir bebeğin patlayıcı metabolizması, bu gelişim döneminde yeterli beslenemeyen çocukların hayatta kalma ve büyüyüp sağlıklı yetişkinlere dönüşme ihtimalinin neden düşük olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir.

“Bebeklerin metabolizmasını anlamak için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor. Daha yüksek seviyedeki bu enerji harcamalarına neyin yön verdiğini bilmemiz gerekiyor” diyor Dr. Martin.

Kişinin metabolizması, bebeklikteki bu ilk yükselişten sonra yeni normale geçtiği 20’li yaşlara kadar her yıl yüzde 3 civarı yavaşlıyor.

Araştırmacılar vücut boyutunu hesaba kattıktan sonra, ergenlik dönemindeki büyüme atılımlarının günlük kalori ihtiyaçlarında artış meydana getirmediği ortaya çıkmış. Bir diğer şaşırtıcı bulgu da, insanların metabolizmasının en yüksek durağanlığı 20’li yaşlardan 50’li yaşlara kadar sergilemesi. Hamilelik sırasındaki kalori ihtiyaçları ise beklenenden fazla yükselmemiş.

Bulgular, “orta yaş göbeğinin” ardında başka etmenler bulunduğunu öne sürüyor.

Veriler, metabolizmalarımızın 60 yaşına kadar gerçek anlamda yavaşlamaya başlamadığını akla getiriyor. Bu yavaşlama ise yılda yüzde 0,7’lik bir oranla kademeli şekilde gerçekleşiyor. Fakat 90’lı yaşlarındaki birinin günlük kalori ihtiyacı, orta yaşlarındaki birine göre yüzde 26 daha düşük.

Araştırmacılara göre bu durumun bir sebebi de, yaşlandıkça kas kütlesi kaybetmek olabilir çünkü kas, yağdan daha fazla kalori yakıyor. Fakat resmin tamamı bu değil.

“Azalan kas kütlesini hesaba kattık. Kişinin hücreleri 60 yaşından sonra yavaşlıyor” diyor Dr. Ravussin.

Söz konusu kalıpların, değişen faaliyet seviyeleri hesaba katıldıktan sonra bile aynı kaldığı görülmüş.

Yaşlanma ile diğer birçok fizyolojik değişim el ele gittiğinden, harcanan enerji miktarındaki bu değişimlere yön veren şeyleri ayrıştırmak zor olmuş. Fakat yeni araştırma, durumun daha çok yaşam şeklindeki veya vücut bileşimindeki yaşa bağlı değişimlerle ilgili olduğuna yönelik görüşü destekliyor.

“Bu çalışma, hücrelerin yaptığı işin ömür boyunca değiştiğini ve bu değişim şekillerini daha önce tamamen kavrayamadığımızı gösteriyor. Fakat bizim de katkıda bulunduğumuz gibi devasa veri dizileri, irdeleyemediğimiz sorulara cevap bulmamızı sağlıyor.”

 

 

 

 

Kaynak: Pennington Biyomedikal Araştırma Merkezi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz