Yeni bir araştırmaya göre insanlar, “en zengin %1” grubuna karşı öfke duysalar bile Oprah Winfrey veya Bill Gates gibi bireysel milyarderlerin zengin olma biçimine saygı duyup bunu takdir edebiliyor.
Birbiriyle ilişkili yürütülen sekiz araştırmada insanlar, milyarderlerin genel olarak çok fazla servete sahip olmasının adaletsiz olduğunu düşünseler dahi belli bir zenginin son derece yüksek servetini duyduklarında bunu o kadar sorun etmemişler.
Ohio Eyalet Üniversitesi Fisher İşletme Fakültesinde yardımcı pazarlama profesörü ve çalışmanın eş yazarı olan Jesse Walker, “Tepedeki bu insan grubu söz konusu olduğunda, durumun adaletsiz olduğunu düşünüyor ve tüm bu paraları kazanmalarında şansın ve ekonomik sistemin nasıl bir rol oynamış olabileceğini merak ediyoruz” diyor.
“Fakat tepede yer alan kişilerden birine baktığımızda bu kişinin yetenekli olduğunu, sıkı çalıştığını ve kazandığı bütün paralardan daha fazlasını hak ettiğini düşünme eğilimi sergiliyoruz.”
Üstelik bu farklılık, gerçek hayatta da bir takım sonuçlar doğurabilir: İnsanlar en zengin %1 gibi bir grubu düşündüklerinde, süper zenginlere servet vergisi uygulanmasını daha fazla destekliyorlar. Fakat belli bir zengini düşündükleri zaman bu vergileri o kadar desteklemiyorlar.
Walker, çalışmayı Cornell Üniversitesinde psikoloji profesörü olan Thomas Gilovich ve psikoloji alanında doktora yapan Stephanie Tepper ile beraber yürütmüş. Bulgular dün PNAS bülteninde yayımlandı.
Walker’a göre zenginlerin toplum ile medyadaki anlatılış ve övülüş şekli, insanların ekonomik eşitsizliği kabul etme biçiminde büyük bir rol oynuyor olabilir.
Çalışmalardan birinde ankete katılan 201 kişiye, bu bilgilerin sunulma şekline bağlı olarak bir CEO’nun ortalama bir çalışana göre ne kadar fazla kazanması gerektiği sorulmuş. Anketin sonucu, katılımcıların çok farklı fikirler taşıdığını göstermiş.
Bir grup katılımcıya, Amerika’nın en büyük 350 şirketindeki CEO maaşının 1995’te ortalama bir çalışanın 48 katıyken, günümüzde 372 katına çıktığı okutulmuş.
Diğer katılımcı grubuna ise en büyük 350 şirket arasında yer alan belli bir şirket hakkında (Avnet) çeşitli bilgiler okutulmuş. Bu katılımcılara, şirketin CEO’sunun (Robert Eisen) 1995 yılında ortalama bir çalışandan 48 kat fazla kazandığı ve söz konusu miktarın bugün 372 kat yüksek olduğu da aktarılmış.
Çalışmadaki katılımcılara okutulan metinde, gözlemcilerin bu 350 şirketin veya Avnet’in büyümesini şirketlerin CEO’larına atfettikleri yazıyor.
Kendilerine Avnet’in CEO’sundan bahsedilen katılımcılar, bu kişinin maaşının ortalama çalışana oranının bütün bir CEO grubundan bahsedilen katılımcılara kıyasla önemli derecede daha yüksek olması gerektiğini düşünmüşler.
“Görünüşe göre mükafatlandırılan kişiler bir CEO grubundan ziyade bireysel bir CEO olduğunda, müsrif mükafatlara biraz daha tahammül gösteriyoruz” diyor Walker.
Walker’ın aktardığına göre zengin kişilerin toplumda ve medyada tasvir edilme ile övülme şekli, insanların ekonomik eşitsizliği kabul etme biçiminde büyük bir rol oynuyor olabilir.
Çalışmalardan birinde, katılımcılara Forbes dergisinin bir kapağı gösterilmiş. Katılımcıların yarısına gösterilen bu kapak, dünyadaki en zengin insanların vurgulandığı bir sayının kapağından uyarlanmış. Kapak daha sonra değiştirilmiş ve insanların taşıdığı olumlu veya olumsuz önyargıların giderilmesi amacıyla Gates ve Winfrey gibi en bilindik beş milyarder kaldırılmış. Kapakta, çoğu insanın ya hiç bilmediği ya da haklarında güçlü bir fikir sahibi olmadığı yalnızca yedi milyarder bırakılmış.
Katılımcıların diğer yarısına, bu yedi milyarderden sadece birinin yer aldığı bir kapak gösterilmiş.
Katılımcılara kapaktaki kişi veya kişiler hakkında kısa bir betimleme okutulduktan sonra, söz konusu kişi ve kişiler hakkında nasıl hissettiklerini aktaran birkaç cümle yazmaları ve bu kişi veya kişilerin servetlerini ne kadar hak ettiklerine yönelik puan vermeleri istenmiş. Katılımcılara ayrıca, bahsi geçen kişilerin bu servetleri nasıl kazandıklarını düşündükleri de sorulmuş.
Walker, bulguların çarpıcı olduğunu söylüyor.
“Tek bir kişi hakkında yazı yazan kişilerin yorumları, grup hakkında yazı yazanlar kadar öfke taşımıyordu ve bu kişiler, bireysel milyarderlerin başarısının yetenek ile sıkı çalışmaya bağlı olduğu inancını daha sık yansıtıyorlardı”
“Tek bir kapakta gösterilen bu yedi bireyin serveti, çalışmamıza katılan kişileri belli ki tek kişilik fotoğraflara göre daha fazla sinirlendirmişti” diyor Walker.
Dahası da var. Yedi milyarderin bir arada olduğu fotoğrafı gören kişiler, varlıklı ve fakir insanlar arasındaki uçurumun kapatılmasına dönük miras vergisini (sadece bir milyarder gören kişilere kıyasla) daha çok desteklemişler.
“Görünüşe göre en zengin insanları düşünme biçimimiz; yani onları grup veya birey halinde düşünmemiz, siyasi tercihlerimizi bile etkiliyor” diyor Walker.
Walker, eşitsizliğe yönelik politikaları düşünme şeklimizin önemli olduğunu belirtiyor. Ekonomik eşitsizlik, özellikle COVID-19 salgını sırasında olmak üzere geride bıraktığımız onlarca yılda büyük bir artış sergiledi. Yapılan bir analizde, ABD’deki milyarderlerin salgın sırasında 1,8 trilyon dolarlık (%62’lik) bir servet artışı yaşadığı ileri sürülüyor.
Yapılan araştırmalar, en yüksek ekonomik eşitsizlik taşıyan ülkelerde genel olarak intihar oranlarının ve bebek ölümlerinin daha yüksek, refah seviyesi ve demokratik kurumlara bağlılığın ise daha düşük olduğunu gösteriyor.
“Eşitsizliğe ilişkin bilgileri nasıl ifade edip aktardığımız önemli. ‘%1’den bahsetmek, bu seçkin kulüpte yer alan tek bir kişiden bahsederek durumu kişiselleştirmeye kıyasla daha farklı tepki görecektir” diyor Walker.
“Ayrıca tüketiciler olarak bizler, zenginler ile eşitsizliğe yönelik haberlere nasıl tepki verdiğimize dikkat etmeliyiz. Bu bilginin sunulma şekli, bizi ve hatta siyasi tercihlerimizi her zaman bilinçli olarak farkına varmayabileceğimiz şekillerde etkileyebilir.”
Yazar: Jeff Grabmeier/Ohio Eyalet Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.