Güneş boyutundaki yıldızların neredeyse yarısı çift yıldız sistemi. Kopenhag Üniversitesinde yürütülen ve dört gün önce Nature bülteninde yayımlanan bir araştırmaya göre ikili yıldızların etrafındaki gezegen sistemleri, tekli yıldızların etrafındaki gezegenlerden çok farklı olabilir. Bu durum, Dünya dışı yaşam formu arayışında yeni hedeflere işaret ediyor.
Yaşam olduğu bilinen tek gezegen Güneş’in etrafında dönen Dünya gezegeni olduğundan, benzer boyutlu yıldızların etrafındaki gezegen sistemleri Dünya dışı yaşamın yerini belirlemeye çalışan gökbilimciler için belirgin birer hedef niteliğinde. Bu kategoride yer alan ikinci yıldızların neredeyse her biri ikili bir yıldız. Kopenhag Üniversitesinde yürütülen araştırmanın yeni sonuçları, çift yıldızların etrafındaki gezegen sistemlerinin Dünya gibi tekli yıldızların etrafındaki gezegenlere göre çok farklı bir şekilde oluştuğunu gösteriyor.
Kopenhag Üniversitesi Niels Bohr Enstitüsünde çalışan ve yeni araştırmaya öncülük eden Profesör Jes Kristian Jorgensen şöyle aktarıyor: “Sonuçlar heyecan verici çünkü Dünya dışı yaşam arayışı, önümüzdeki yıllarda birkaç yeni ve son derece güçlü araç kazanacak. Bu sayede farklı yıldız tiplerinin etrafındaki gezegenlerin nasıl oluştuğunu anlamanın önemi artacak. Bu gibi sonuçlar, yaşamın mevcudiyetini araştırmada özellikle ilginç olacak yerlerin belirlenmesini sağlayabilir.”
Tayvan ve ABD’de çalışan gökbilimcilerin de katkı sunduğu projenin sonuçları, dört gün önce yayımlandı.
Yeni keşif, Şili’de yer alan ALMA teleskoplarıyla Dünya’dan yaklaşık 1.000 ışık yılı uzaklıktaki genç bir ikili yıldız sistemine yönelik yapılan gözlemlere dayanıyor. NGC 1333-IRAS2A adını taşıyan bu çift yıldız sistemi, gaz ve tozdan oluşan bir disk ile çevrili. Gözlemler, araştırmacılara yalnızca ikili yıldız sisteminin evrimindeki bir noktanın görüntüsünü sağlayabiliyor. Fakat araştırma takımı, yapılan bu gözlemleri zamanda hem ileri hem de geri giden bilgisayar canlandırmalarıyla tamamlamış.
Niels Bohr Enstitüsünde çalışan ve doktora sonrası araştırma görevlisi olan makalenin ikinci yazarı Rajika L. Kuruwita, “Gözlemler sayesinde yıldızları yakından inceledik ve toz ile gazın diske doğru nasıl hareket ettiğini inceledik” diyor. “Yapılan canlandırmalar, hangi fiziksel süreçlerin iş başında olduğunu ve yıldızların gözlemlediğimiz noktaya dek nasıl evrimleştiğini ve gelecekte nasıl evrimleşeceklerini gösterecek.”
Dikkate değer bir diğer nokta da, gaz ve toz hareketinin devamlı bir kalıbı takip etmemesi. Zamandaki bazı noktalarda (genelde her bin yıllık dönemde on ila yüz yıllık görece kısa periyotlarda) hareket epey güç kazanıyor. On ila yüz kat daha parlak hale gelen ikili yıldız sistemi, sonrasında yeniden eski haline dönüyor.
Bu döngüsel kalıp, çift yıldızın ikiliğiyle açıklanabilir. İki yıldız birbirinin etrafında dönüyor ve belli dönemlerde yıldızların ortak kütleçekimi, etraftaki gaz ve tozu etkileyerek dev miktardaki maddenin yıldızlara doğru gelmesine sebep oluyor.
“Yıldızlara doğru düşen maddeler önemli bir ısınmayı tetikler. Bu ısı, yıldızı olduğundan çok daha parlak hale getirir” diyen Kuruwita, şöyel ekliyor: “Bu infilaklar, gaz ve toz diskini parçalayacaktır. Disk yeniden oluşacak olsa da, infilaklar sonraki gezegensel sistemin yapısını etkilemeye devam eder.”
Gözlenen yıldız sistemi, gezegenlerin oluşması için henüz çok genç. Araştırma takımı, ALMA’da daha fazla gözlem süresi elde etmeyi ve bu sayede gezegen sistemlerinin oluşumunu araştırmayı umuyor.
Kaynak: Kopenhag Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.