Van Andel Enstitüsünün öncülüğünde çalışan bir araştırma takımı, sağlık, hastalık ve ilaçlara yanıt bakımından ömür boyu süren sonuçlar doğurabilecek fizyolojik ve moleküler farklılıklara sahip iki ayrı obezite tipi belirlemiş.
İki gün önce Nature Metabolism bülteninde yayımlanan bulgular, obezliğin mevcut tanımlara göre biraz daha detaylı anlaşılmasını sağlıyor. Bulgular ayrıca günün birinde obezite ve ilişkili metabolik bozuklukların teşhis ile tedavisinde daha hassas yöntemlerin geliştirilmesine yardımcı olabilir.
Epigenetik ve şansın sağlıktaki rolüne ilişkin yeni detayları da ortaya çıkaran çalışma, insülin ile obezite arasındaki bağlantıya yönelik yeni tespitler sunuyor.
Van Andel Enstitüsü Epigenetik Bölümü başkanı ve makalenin eş yazarı J. Andrew Pospisilik (PhD) şöyle aktarıyor: “Dünya çapında neredeyse iki milyar insanın fazla kilolu olduğu ve 600 milyondan fazla kişinin obez olduğu düşünülüyor fakat bireyleri daha ayrıntılı hastalık nedenbilimlerine göre tabakalara ayırmayı sağlayan bir çerçeve yok. Sadece veriye dayalı bir yaklaşım kullanarak, her biri sağlığı etkileyen kendi fizyolojik ve moleküler özelliklere sahip en az iki ayrı metabolik obezite alt tipi olduğunu ilk defa gördük. Bulguların klinik şekilde kullanılabilen bir teste dönüştürülmesi, doktorların hastalar için daha hassas tedavi sağlamasına yardımcı olabilir.”
Obezite günümüzde vücut kütle endeksi (VKE) kullanılarak teşhis ediliyor. Vücut yağıyla ilişkili bu endekste, kilonun boya olan oranı karşılaştırılıyor. Pospisilik, yöntemin mükemmel olmadığını çünkü altta yatan biyolojik farklılıkların hesaba katılmadığını ve bir bireyin sağlık durumunun bu şekilde yanlış temsil edilebileceğini söylüyor.
Fare modellerinde yürütülen laboratuvar çalışmaları ile TwinsUK çalışmasından alınan veriler üzerindeki derin analizin birleştirilmesiyle birlikte Pospisilik ve meslektaşları, bireysel vücut tiplerini etkileyen dört metabolik alt tip olduğunu keşfetmişler. Bunlardan ikisi zayıflığa, ikisi de obezliğe yatkın. (TwinsUK, İngiltere’de geliştirilen öncü bir araştırma kaynağı ve çalışma örneklemi.)
Obezitenin bir alt tipi daha yüksek yağ kütlesiyle belirlenirken, diğeri ise hem daha yüksek yağ kütlesi hem de zayıf kas kütlesiyle belirleniyor. Fakat şaşırtıcı bir şey keşfeden araştırma takımı, ikinci obezite tipinin belli kanserler ile diğer hastalıkların tehlikesini yükseltebilen iltihaplanma artışıyla da ilişkili olduğunu bulmuş. Her iki alt tip de, aralarında çocukların da bulunduğu birçok çalışma örnekleminde gözlemlenmiş. Yapılan tespitler, bu farklı tiplerin hastalık tehlikesi ile tedavi yanıtını nasıl etkilediğini anlama doğrultusunda atılan önemli bir adım.
Bu alt tipler insan verilerinde doğrulandıktan sonra, araştırma takımı elde edilen sonuçları fare modellerinde de doğrulamış. Söz konusu yaklaşım, bilim insanlarının genetik olarak özdeş olan, aynı ortamda yetişen ve aynı miktarda yiyecek verilen fareleri karşılaştırmasını da sağlamış. Çalışma, iltihabi alt tipin sadece şansla tetiklenen epigenetik değişimlerden kaynaklandığını göstermiş. Araştırmacılar ayrıca orta noktanın bulunmadığını da görmüş: Genetik olarak özdeş kardeş farenin boyutu, arası olmamak üzere ya artmış ya da daha ufak kalmış. Benzer bir örüntü, her biri genetik olarak neredeyse aynı olan 150’den fazla insan ikizin verisinde de görülmüş.
“Laboratuvarda elde ettiğimiz bulgular, insan ikiz verilerinin neredeyse tıpatıp aynısıydı. İki ayrı obezite alt tipini yeniden gördük. Bunlardan bir tanesi epigenetik olarak ‘tetiklenebilir’ özellikte olup daha yüksek yağsız vücut kütlesi ve daha yüksek yağ, yüksek iltihabi sinyaller, yüksek insülin seviyeleri ve güçlü bir epigenetik imza ile kendini gösteriyordu” diyor Pospisilik.
Yapılan hesaplama ve söz konusu özelliklere dayalı olarak, insanlardaki bu özelliklerin yalnızca %30-%50 kadarı genetiğe veya çevresel unsurlara bağlanabiliyor. Bu durum, kim olduğumuzu belirleyen etmenlerin yarısına başka şeylerin karar verdiğini gösteriyor. Açıklanamayan fenotipik değişkenlik (UPV) şeklinde adlandırılan bu olgu, Pospisilik ve meslektaşları gibi bilim insanları için hem bir meydan okuma hem de kullanılmamış bir potansiyel sunuyor.
Çalışma, UPV’nin kökenlerinin muhtemelen epigenetikte yattığını gösteriyor. Epigenetik, DNA’daki talimatların ne zaman ve ne derece kullanıldığını yöneten işlemleri kapsıyor. Epigenetik işleyişler, ikizler gibi aynı genetik talimat klavuzuna sahip bireyler büyüdükçe saç ve göz rengi gibi farklı özellikler sergileyebilmesinin sebebi. Epigenetik, hassas tedaviler için de ümit veren hedefler sunuyor.
Kaynak: Van Andel Araştırma Enstitüsü. Çeviren: Ozan Zaloğlu.