Sid Meier ve Yuri Milner sebebini biliyor.
Hayal gücümüz ile karşılaştırıldığında uzay bizi biraz düş kırıklığına uğratıyor. İnsanoğlu yıllardır yakın uzayda, Mars’ın kızıl kumlarında veya Venüs’ün bulutlarının altında dünya dışı komşular bulmanın hayalini kurdu. Bu gezegenler hakkında daha fazla şey öğrenmek için uzay sondaları ve robotik kaşifler (Mars’ı düşünün) gönderdik, fakat hâlâ kendi güneş sistemimizde yaşayan bir canlı bulamadık. Bu, eğer bir yaşam izi bulmak istiyorsak daha uzağa bakmamız gerektiği anlamına geliyor. Alfa Centauri de en iyi ihtimal olarak görünüyor.
Milyarder Yuri Milner’ın küçük bir uzay aracını ışık hızının beşte biri hızda Centauri sistemine gönderebilecek bir ışın itiş gücü geliştirmek için 100 milyon dolar harcamasının sebebi de bu olabilir.
Alfa Centauri nedir?
Genel hatlarıyla açıklamak gerekirse Alfa Centauri Dünya’nın en yakın komşusu olan üç yıldızdan oluşan bir sistem. Proxima Cantauri bu üç yıldızdan en yakını (sadece 4,22 ışık yılı uzakta) ve en sönük olanı. Gezegenimizden 4,35 ışık yılı uzakta olan ve ikili bir sistem oluşturan Alfa Cantauri ve Beta Centauri sistemlerine kütle çekimsel olarak bağlı olduğu düşünülüyor. Alfa ve Beta Centauri ortalarında bulunan bir noktada yörüngedeler ve birbirlerine uzaklıkları yaklaşık olarak Güneşin Uranüs’e uzaklığı ile aynı.
Peki Alfa Centauri nerede?
Alfa Centauri, Dünya’nın 29. boylamının kuzeyinden itibaren Kuzey Yarımküre’deki astronomların görüş alanından çıkar (fakat Houston ve Orlando’dan görülebiliyor). 29 derece güneye inildiğinde ise Alfa Centauri gece gökyüzünde hiçbir zaman batmaz.
Aşağıda ESO’nun hazırladığı bir görüntüyü bulabilirsiniz.
Neden Alfa Centauri’ye gitmeliyiz?
Sid Meier’in Alpha Centauri oyunun girişinde ve daha eski Civilization oyunlarında insanlar gidilebilecek en yakın yer olduğu için Alfa Centauri’de koloniler kuruyor. Bilim kurguda olduğu gibi gerçek yaşamda da Alfa Centauri bu hayali devam ettiriyor. Alfa Centauri, evrende Dünya dışında yaşamı destekleyen gezegenlerin bulunabileceği yerlerden biri olabilir. Dünya’dan gözlemlediğimiz kadarıyla sistemde en az bir gezegen bulunuyor ve yaklaştıkça daha fazlasını keşfetme ihtimali var.
1870’lerde astronomların Mars’ı inceleme hayali kurması gibi, şu an biz de tarihi bir dönem yaşıyoruz. Sadece arka bahçemizdeki dünyalara bakmakla kalmadığımız gözümü yıldızların ötesine diktiğimiz bir gelecekten bahsediyoruz. Buralarda yaşam bulamadıysak bile belki orada buluruz.