Okuldaki ilk günlerimizden bu yana genelde bazı insanların daha hızlı öğrendiği fikrini kabul etmişizdir. Fakat yeni bir araştırmaya göre aynı fırsatlar sunulduğu zaman aslında çok benzer hızlarda öğreniyoruz.
Araştırmacılar, ilköğretimin sonlarından liseye kadar sınıflarda öğrenim gören 6.946 öğrencinin kullandığı çeşitli eğitim yazılımlarındaki 1,3 milyon etkileşimi mercek altına almış. Toplanan veriler çeşitli üniteleri ve uzaktan eğitim ile öğretici oyunların da içinde bulunduğu birden fazla formatı kapsıyor.
Bilim insanlarının yeni analizi, öğrencilerin akademik performansında en büyük etkiyi öğrenme hızının değil, başlangıç noktasının ve öğrendikleri şeyler üzerinde pratik yapma fırsatının oluşturduğunu gösteriyor.
Carnegie Mellon Üniversitesinde çalışan bilişsel psikolog Ken Koedinger, “Verilerin gösterdiğine göre öğrenciler arasındaki başarı farkları, öğrenme fırsatlarındaki farklılıklardan ileri geliyor ve bu gibi fırsatlara daha iyi erişim sağlanması, söz konusu farkların kapatılmasına yardımcı olabiliyor” diyor.
“Eğitim teknolojileri, ikinci bir dil veya bilimsel ya da matematiksel bir kavram gibi yeni bir şeyi öğrenmeyi kolaylaştıran olumlu öğrenim koşulları sağlayabilir.”
Araştırmacılar, “Bir şeyi öğrenmek için ne kadar uygulama yapmak gerekiyor?”, “Başlangıçtaki performans öğrenciler arasında ne kadar değişiklik gösteriyor?” ve “Öğrencilerin öğrenme hızı ne kadar farklı?” gibi sorulara cevap aramış.
Öğrenciler bir şeyi öğrenmek için ortalamada yedi fırsata ihtiyaç duysa da, bu rakam bireyler arasında değişik göstermiş. Yeni çalışmada bu farklılığın, öğrencilerin daha hızlı öğrenme kabiliyetinden ziyade başladıkları yer ile alakalı olduğu aktarılıyor.
Araştırmacılar, öğrenme deneyimleriyle aktif biçimde etkileşim kurabilmenin de önemli olduğunu söylüyor. Çalışmaya dahil edilen eğitim araçları karşılıklı etkileşimi teşvik etmiş ve öğrencilere anlık geri bildirim sağlayabilmiş ki bunların da faydalı olduğu düşünülüyor.
“Hepimiz birinin akranlarından daha hızlı öğrendiği durumlar görmüşüzdür; bir öğrenci matematikte 90 alırken, diğeri 60 alır” diyor Keodinger. “Fakat genellikle nereden başladıklarını takip etmiyoruz.”
“Elde ettiğimiz sonuçlar, insanların farklı noktalara ulaşmasıyla çelişmiyor. Fakat öğrencilerin başladığı yeri hesaba katmak, nereye varacakları konusunda çok şey anlatabilir.”
Araştırma takımı, beyinlerimizin bir şeyi öğrenirken zihinsel açıdan farklı ‘yollardan’ gidebildiğini; bunun da öğrenme hızlarımızın çok farklı olmadığı anlamına geldiğini ileri sürüyor. Hepimiz, deneyim ve bilgilerimize en güzel uyan yoldan aynı noktaya varabiliriz.
Çalışma da bu durumu destekliyor: Farklı öğrenme hızlarının olduğu yerlerde, bu farkların fazla ezber veya hatırlama gerektiren dil alanında olduğu görülmüş. Önceki çalışmalarda da aynı bilgiler öğrenilirken farklı zihinsel faaliyet tiplerine rastlanması, kişiselleştirilmiş yaklaşımları akla getiriyor.
Tüm bunlar, bilginin aktarılması ve derslerin hazırlanması için en iyi yöntemlerin bulunmasında faydalı olabilir. Öğrenme söz konusu olduğunda pek çok etmen iş başında. Bunların arasında hatalarımıza uyum sağlama şeklimiz de bulunuyor. Fakat son çalışmanın ardındaki bilim insanları, hepimizin öğrenebileceğini vurgulamak istiyor.
Carnegie Mellon Üniversitesinde çalışan sistem mühendisi Paulo Carvalho, “Kim olursanız olun, yapabilirsiniz” diyor.
“Önceden fazla fırsat bulamamış olabilirsiniz ve bu yüzden ilk başta sizin için daha zor gelebilir. Fakat devam ettiğiniz sürece diğer herkes kadar fazla ilerleme sağlayacaksınız.”
Araştırma PNAS bülteninde yayımlandı.
Yazar: David Nield/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.
Bilmem