Stereoskopik hortlakların ardındaki tarih.
Bu makale aslen The Conversation sitesinde yayımlandı.
Antik Kelt festivallerinden hasat zamanı sonrası huzursuz ruhları savuşturmaya ve eski bir çarşafla bir son dakika Cadılar Bayramı kostümü yapmaya kadar Ekim ayı, uzun bir süredir hayaletlerle ilişkilendiriliyor. Ancak 19’uncu yüzyılın ortalarında meşhur olan hayalet tasvirleri yıl boyu bir klişe halini almıştı. Bunun bir sebebi de fotoğrafçıların onları betimleyebildiklerini keşfetmesiydi.
İlk hayalet fotoğrafları kazara meydana gelmişti. En eski kameraların fotoğraf çekmek için 30 saniye veya daha fazla süre beklemesi gerekiyordu. Eğer birisi fotoğraf karesine kısa süreliğine girerse, fotoğrafta bu kişinin kıymetli mobilyaların, binaların veya tam poz için hareketsiz duran insanların üstünde hayalete benzer bir izi çıkıyordu.
Kurnaz fotoğrafçılar uzun poz süresinin getirdiği zahmetin bir kazanç olabileceğini fark ettiklerinde, bu yanılsamaların nasıl oluşturulacağını anlatan detaylı yönergeler tomurcuk gibi çoğalmıştı. Fotoğrafçılar şeffaf malzemelerden hayalet şekilleri kesiyor ve onları cam negatiflerin üzerine ya da kamera gövdelerinin içerisine yerleştiriyorlardı. Ya da çift poz hileleriyle gerçek insanları yarı görünür yapabiliyorlardı.
1856 yılı kadar yakın bir zamanda uzmanlar, insanların “eğlence amacıyla” hayalet görüntüleri oluşturabildiğini belirtiyordu sevinçle. Ticari fotoğrafçılar bu olağanüstü olgudan eğlence ve kâr için faydalanmaya başlamış ve böylelikle medyadaki bütün hayaletimsi şeylere olan merakı beslemeye yardımcı olmuşlardı.
Kazara olan bir şeyi eğlenceye dönüştürmek
Kısmen de olsa yüzyılın ortasında stereoskobun icadı sayesinde, fotoğraflar eğlenceli birer koleksiyon malzemesi haline gelmişti. Stereoskop, üç boyutlu optik yanılsamalar meydana getiren bir cihazdı.
Stereoskop kartları, aynı sahnenin biraz farklı açılardan fotoğraflanan iki görüntüsünü içeriyor. Bir seyirci kart seçiyor, onu cihaza yerleştiriyor ve sonrasında cihazı suratına bastırıyor. Cihaz kişinin gözlerini izole ediyor ve böylelikle her bir göz tek resim görüyor. Çift görmekten kaçınmaya çalışan beyin ise bu görüntüleri bir görüntüde birleştiriyor ve sonucunda 3 boyutlu bir etki ortaya çıkıyor.
1850’li yıllarda evde eğlenmenin temel şekli bir şeyleri sesli okumaktı. Günlük gazetelerde görüntü bulunmuyordu ve fotoğrafları kitaplara ya da süreli yayınlara yerleştirecek teknolojiye daha 40 yıl vardı. Fakat bu para yetirilebilir aygıt, oturma odanıza başka bir dünya getirebilirdi.
Arşiv araştırmam, stereoskobik “harikaları” tanıtan makaleler ve reklamlarla dolu gazeteler ortaya çıkardı. London Stereoscopic şirketinin reklamında “neredeyse mucizevi etkiler”den bahsediliyor ve cihaz, ailenin eğlencesi şeklinde pazarlanıyordu. 1856 yılında, şirketin kuruluşundan sadece iki yıl sonra kataloğunda 100.000’i aşkın kart listeleniyordu ve bunların arasında çarpıcı manzaralar, egzotik turistik yerler, ünlü portreler ve hikaye anlatan kart setleri vardı.
Görülmemiş bu koleksiyonlar arasında bir sürü hayaletimsi görüntü de bulunuyordu. “Stereoskoptaki Hayalet” isimli renklendirilmiş bir kartta, yemek masalarında aniden beliren bir hayalet karşısında şaşkınlıktan ağızları açık kalan iki adam görülüyor. Başlık, görüntüyü oluşturan kişinin, 3 boyutlu hayalet izleyicinin gözleri önünde belirdiğinde onun da benzer şekilde şaşırmasını umduğu bir aniden korkutma yöntemine işaret ediyor.
“Bu Çok İnce” isimli başka bir kartta ise bir hayalet, oyun masasında oturan bir adama kolunu suçlayıcı şekilde doğrultuyor. 1876 tarihli “Nasıl Mektup Yazılır” rehberindeyse “çok ince”, “hakir çağrışımları ve kaba fikirleri” sebebiyle kaçınılması gereken “argo kelime ve söz öbekleri” arasında listeleniyor. Bu durum failin, saygıdeğer bir adam için yakışık almayan bir şey yaptığını akla getiriyor. Bu görsel şakada arkası görülebilecek kadar ince olan bir figür, başka birinin “çok ince” olduğunu söylüyor.
Meşhur hayaletler
Hiçbiri bunların gerçek ruh görüntüleri olduğunu ima etme kastı taşımıyordu. Bazıları (belli ki “yol” proplarıyla bir stüdyoda fotoğrafı çekilmiş hayaletin sözde dehşetiyle korkudan sinen iki adamın olduğu “Perili Yol” gibi) o kadar melodram ki komik kalıyor. Diğerleri daha melankolikmiş ve hayalet karıları arkalarında piyano çalarken ağıt yakan kocalar ya da hayalet anneleri onları mezarın ötesinden izleyen yetim çocuklar varmış. Bunların hepsi performansmış.
Ayrıca hepsi, yüzyıl ortasında hayaletimsi gerilimlere aç bir pazarın körüklenmesine yardımcı olmuş. Roman yazarı Wilkie Collins 1859 yılında, Charles Dickens’in haftalık dergisinde bölümler halinde hayaletlerle ilgili “Beyazlı Kadın” hikayesini yayımlamış. 100.000 kopyadan fazla satış olurken, tüyleri diken diken eden bu heyecanlı kurgu için on yıl sürecek bir furya başlamış.
1864 yılında yayımlanan “Resimli Polis Haberleri”, sık sık hayaletlerin yer aldığı ve sözde doğru olan tabloid stilindeki hikayeler barındırıyormuş. Ayrıca 1862 yılında İngiliz bilim insanı ve ünlü okutman John Henry Pepper, canlı tiyatro yapımları sırasında sahnede hayaletler meydana getirecek bir projeksiyon yöntemi geliştirmiş. Pepper’in Hayaleti şeklinde bilinen bu çarpıcı yanılsamalar, Atlantik’in her iki tarafında da hemen görülmeye başlanmış.
Bazı stereoskobik kartlarda, katmanlı görsel şakalar biçiminde işleyen hayalet görüntülerin oluşturulması amacıyla birden fazla popüler eğlence formu referans alınmış. 1865 tarihli “Pepper’in Hayaleti’ni Gördükten Sonra Bir Rüya”, Viktorya dönemindeki kinaye ve kelime oyunu tutkusunun bu görsel eğlenceye nasıl girdiğini gösteren harika bir örnek.
Uyuyan genç kadının “rüyası”, fotoğrafik bir hayalet: Yatağının yanındaki pencerenin karanlık kısmını dolduran bu eli kulağında hayali figür, 3 boyutlu stereoskopta süzülüyor gibi görünmüş olmalı. “Pepper’in Hayaleti’ni Görmek”, belli ki onun katıldığı bir oyundan bahsediyor: Mobilyaya gelişigüzel fırlatılmış hoş kıyafetler, akşamın geç saatlerinde dışarı çıkıldığını gösteriyor.
Fakat hayalet, bir ineğin kafasını taşıyor ve “HARDAL” harflerinin yer aldığı bir gerdanlık takıyor. Kelime oyunu bilmecelerine alışık olan Viktorya dönemindeki bir seyirci, uyuyan kişinin akşam yemeğinde aşırı baharatlı bir biftekten çok fazla yediğini fark ederdi çünkü hazımsızlığın genelde kötü rüyalara sebep olduğu düşünülürdü.
Bu detaylar hep birlikte Dickens’in “Bir Noel Şarkısı”nı ima ediyor olabilir. 1865’teki bir tiyatro şirketi, Jacob Marley’in hayaletini sahneye yerleştirip eski iş ortağı cimri Scrooge’a eziyet etmek için hiç kuşkusuz Pepper’in bu yeni ve sansasyonel tekniğini kullanırdı. Ayrıca Scrooge’un ilk başlarda Marley’in hayaletini reddederek, onun “sindirilmemiş bir biftek parçası, bir hardal lekesi” olduğunu söylediği biliniyor; yani, sadece fazla yemekten kaynaklanan kötü bir rüya olduğunu. Zeki bir seyirci, bu şakacı stereoskobik sihir katmanlarını çözerken eğlenirdi.
Viktorya döneminde elbette gerçek hayaletleri yakalama iddiasında olan fotoğrafçılar da vardı. Bunlar bazen ruh çağırma seanslarında medyumlarla birlikte çalışırdı ve ruh dünyasını kayıt altına alma iddiaları, dev tartışmalara sebebiyet verirdi.
Fakat Cadılar Bayramı döneminde, musallat hikayelerine karşı iştahın, zamanının epey ötesinde görünen fotoğrafik hayalet etkilerine ilham olduğu tarihin bu iyi yanı üzerine kafa yormak eğlenceli bir şey.
Yazar: Andrea Kaston Tange/The Conversation. Çeviren: Ozan Zaloğlu.