Eğer açık bir gökyüzüne bakıp ufukta birbirine çapraz geçen düz, beyaz çizgiler gördüyseniz veya bir uçağı tepeden geçerken duman çıkarırken izlediyseniz, bunlara neyin sebep olduğunu merak etmiş olabilirsiniz. Yoğunlaşma izleri, bir arabanın egzozundan çıktığını gördüğünüz egzoz dumanlarından ibaret değil (yine de benziyorlar). Ayrıca hayır, bunlar kesinlikle “kimyasal izler” (chemtrails) de değil.
Bunun yerine onlar, is parçacıklarında kristalleşen donmuş su buharı. Her ikisi de bir jetin yanmalı motorunun standart yan ürünleri. Cambridge Üniversitesinde havacılığın çevreye etkilerini inceleyen bir mühendislik profesörü olan Steven Barrett, “Bir yoğunlaşma izi, yapay bir buluttur” diyor kısaca. “Aslında doğal saçak bulutlara çok benzerler, tabi başlangıçta uzun ve düz olmaları haricinde ” diyor Popular Science‘a. Ayrıca uçakların zihin kontrol eden kimyasallar dağıtmasıyla ilgili komplo kuramları doğru olmasa da; yoğunlaşma izleri gezegeni olumsuz şekilde etkiliyor.
Yoğunlaşma izleri nasıl oluşuyor?
Su buharı ve toz kadar basit olmalarına karşın, bir uçağın ardında her zaman yoğunlaşma izleri oluşmuyor. Atmosferdeki koşulların, jet buharının kristalleşmesi için uygun olması gerekiyor: Suyun buharlaşmayacağı kadar nemli ve donacağı kadar da soğuk olması lazım. “Yeterince soğuk veya yeterince nemli olan havaya buza süperdoymuş adı veriliyor” diyor Barrett.
Buza süperdoyma, diğer atmosferik irtifalarla kıyaslandığında ticari jetlerin standart seyir irtifasında görece yaygın durumda (yaklaşık 10.000 metre yukarıda). Ancak yine de, görülme oranının yüzde 5 ila 10 kadar olduğunu ekliyor bilim insanı.
Bir yoğunlaşma izinin kalma uzunluğu veya “sürekliliği” de koşullara bağlı. Daha sıcak ve daha kuru hava, genelde saniyeler ya da dakikalar içerisinde dağılacakları anlamına geliyor; fakat Barrett, uygun miktardaki soğuk ve nemin, yoğunlaşma izi bulutlarını altı saate kadar havada tutup gökyüzünde geniş bir alana yayabileceğini açıklıyor.
Imperial College London Üniversitesinde taşıma ve çevre profesörü olarak çalışan Marc Stettler, yoğunlaşma izleri sıcaklık ve havadaki nem içeriğiyle yakından bağlantılı olduğundan mevsim ve bölgeye göre değişiklik gösterdiklerini söylüyor. Stettler, ilkbahar ve sonbahar aylarında birçok yerde daha yaygın görüldüklerini belirtiyor.
Yoğunlaşma izleri tehlikeli midir?
Bir nevi; fakat insan sağlığına karşı herhangi bir şekilde doğrudan tehlikeli değiller ve muhtemelen beklediğiniz biçimde de tehlikeli değiller. Hem Barrett hem de Stettler‘in yaptığı çalışmalar da dahil sayıları giderek artan bilimsel araştırmalar, yoğunlaşma izlerinin biriken bir şekilde ısıtıcı etki meydana getirdiğini ve insanların sebep olduğu iklim değişikliğine katkı yaptığını gösteriyor.
Elbette hava yolculuğu iklim değişikliğine katkıda bulunuyor çünkü uçaklar uçmak için fosil yakıt yakıyor ve havaya karbondioksit ekliyorlar. Fakat yoğunlaşma izlerinin ısıl etkisi ayrı bir olgu; havacılığın sera gazı yayılımlarından farklı. Üstelik şaşırtıcı derecede güçlü bir etkisi var.
“Havacılıktan çıkan yoğunlaşma izleri, havacılıktan çıkan hemen hemen tüm CO2’ler kadar fazla ısınmaya yol açıyor” diyor Barrett; fakat önemli bir farkla: Uçmaktan gelen karbon yayılımları birikimli özellikte olup onlarca yıl boyunca birbirine eklenirken, yoğunlaşma izleri ise geçici; sadece birkaç saat sonra dağılıyorlar. “Dolayısıyla bu durum, son altı saatlik yoğunlaşma izinin hemen hemen son 60 yıllık [havacılık kaynaklı] CO2 kadar fazla ısınmaya sebep olduğu anlamına geliyor. Oldukça güçlü bir yükselteç” diyor.
Uçaklar Ne Kadar Yüksekte Uçabilir? Hangi Yöne Gittiklerine Bağlı
Diğer bir ifadeyle Stettler, yoğunlaşma izlerinin herhangi bir yılda insan kaynaklı bütün ısınmanın tahminen yüzde ikisini oluşturduğunu açıklıyor; bunun içerisinde arabalardan tarıma ve evlerimizi ısıtmaya kadar her şeyden çıkan emisyonlar var. Yüzde iki çok fazla gibi görünmeyebilir ancak bazı kaynaklar, ticari hava trafiğinin önümüzdeki 30 yılda 2,5 kat artacağını tahmin ediyor ve Dünya söz konusu olduğunda her şeyin önemi vardır.
Yoğunlaşma izleri iklimi nasıl ısıtıyor?
Yoğunlaşma izleri diğer bulutlar gibi parlak beyaz ve yalıtıcı olduklarından, ışık ve ısıyı yansıtıyor ve ayrıca hapsediyorlar. Güneşli bir günde bir yoğunlaşma izi aynı anda iki şey yapıyor. “Bir battaniye gibi davranarak” Dünya yüzeyinden ışıyan ısının uzaya kaçmasını önlediğini söylüyor Barrett; bu ısıtma etkisi. Eş zamanlı şekilde de uzaydan gelen Güneş ışığını yansıtarak Dünya’nın yüzeyinden uzaklaştırıyorlar ve soğutma etkisi meydana getiriyorlar. Maalesef, Güneş parladığı zaman bile battaniye etkisinin genellikle yansıtıcı etkiden ağır bastığını söylüyor Barrett.
Ayrıca Güneş battığında da şartlar eşit olmuyor. Gece vakti yoğunlaşma izlerinin yansıtacağı uzay ışınları değil, sadece hapsedecekleri ısı oluyor. Yoğunlaşma izleri geçici olsa da gezegenimizin yüzeyine geri yansıttıkları ısı, başlangıçtaki engel ortadan kalktığında mucizevi şekilde çıkıp gitmiyor. Ayrıca herhangi bir zamanda gökyüzünde çok sayıda uçak oluyor ve doğru şartlar oluştuğunda, muhtemelen dağılan yoğunlaşma izinin yerine çoktan başka bir iz geçmiş oluyor.
Bunu nasıl çözebiliriz?
Buza süper doymuş bölgelerin atmosfer boyunca çok yayılmış olabileceğini fakat bunların genelde çok ince olduğunu söylüyor Barrett; yani pilotlar, koşulların yoğunlaşma izleri için uygun olduğu yerlerin biraz üzerinden veya altından uçarak onlardan kaçınabilir. Pek çok durumda, sadece 300 metre civarı bir ayarlama yapmak gerekebiliyor. Barrett bu miktarın “seyir irtifalarına göre oldukça ufak” olduğunu ekliyor. Diğer bir ifadeyle uçuş güzergâhlarının çok hafifçe değiştirilmesi büyük bir farklılık meydana getirebilir.
Stettler şu an için 10.000 metredeki atmosferik koşulları tahmin etmede çok iyi olmadığımızı söylüyor. “Bunun için dev miktarda veri yok ve bunlar meteorologların önemli öncelikleri arasında da değil” diye açıklıyor. Fakat araştırmacılar atmosferik koşulları tahmin etme ve uçuşları ona göre planlama kabiliyetimizi geliştirmek üzerinde çalışıyorlar. Barrett’e göre şimdilik, pilotların günümüzde türbülansı en aza indirmek için yaptıkları gibi koşullara gerçek zamanlı yanıt verilmesiyle ve bir yoğunlaşma izi görünür görünmez irtifanın ayarlanmasıyla, küresel etkinin önemli derecede azaltılabileceğini söylüyor.
Halihazırda tahmin çalışmaları için ufak ölçekli denemeler yapılıyor. Bunlar arasında Google, Breakthrough Enerji ve birkaç havayolu firmasının yer aldığı çalışmalar var. Fakat Barrett, yoğunlaşma izleriyle en iyi nasıl başa çıkılacağını daha iyi anlamak için daha geniş çapta testler yapılması gerektiğini belirtiyor. “Sıradaki güçlük aslında bu; İskoçya’nın hava sahasının tamamı veya Atlantik’in yollarının büyük bir kısmı diyelim; bundan sonra oraya gitmemiz gerekiyor.”
Fakat yoğunlaşma izlerini kontrol altına alsak bile havacılık endüstrisinin hâlâ yapması gereken daha fazla şey olduğunu belirtiyor Stettler. “Yoğunlaşma izlerinin etkilerinin azaltılması, havacılığın CO2 yayılımlarını hafifletmenin yerine geçmemeli” diyor. Sonuçta, bütün yoğunlaşma izleri ortadan kalksa bile onlarca yıl devam eden yayılımlar olacak.
Yazar: Lauren Leffer/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.