Yeni bir araştırmada, 151 milyon psikiyatrik hastalık vakası kurşunlu benzine bağlanıyor.
Kurşun bilindik bir nörotoksin olduğu gibi yaygın bir kirletici de aynı zamanda. Yeni araştırmada, bu iki gerçeğin birleşerek Amerikalıların zihin sağlığına ne kadar zarar verdiği tahmin ediliyor. Dün the Journal of Child Psychology and Psychiatry bülteninde yayımlanan çalışmaya göre 1940 ve 2015 arasında çocukluk döneminde (özellikle kurşunlu benzin kullanımından) kurşuna maruz kalınması, normalde meydana gelmeyecek olan yaklaşık 151 milyon fazladan psikiyatrik hastalık vakasıyla sonuçlanmış. Makalenin yazarları, yayımlanan önceki çalışmanın bulgularını bütün ABD’yi kapsayan bir modele uygulayarak bu sonuca varmışlar.
Virginia Üniversitesinde çalışan makale yazarı ve klinik nöropsikolog Aaron Reuben, “Büyük ölçekte, nüfus genelinde eğriyi normal ve sağlıklı işlevden büyük miktarlarda zihinsel hastalığa doğru geçirmişiz” diyor.
Kurşun günümüzde endüstriyel emisyonlarda, su hatlarında, boyada ve kirlenmiş gıdalar ile tüketici ürünlerinde bulunuyor. Fakat onlarca yıldır benzin katkısı olarak da kullanılmıştı. 1920’lerin başları ve 1980’li yıllar arasında ABD’de kullanılan benzinin büyük bir kısmı kurşunluydu (Kullanım oranı 1970’lerde zirveye çıksa da ABD’de araba yakıtı katkısı olarak kullanımı 1996’ya kadar yasaklanmamıştı. Ayrıca bazı uçak ve arazi taşıtı yakıtlarında halen kullanılıyor).
Gidilen tüm o kilometrelerde yakılan bütün bu yakıt, kurşunun hava ve toprakta her yere yayılmasına sebep olarak bir nesilden fazla süre boyunca kurşunun en büyük tek maruz kalma kaynağını oluşturmuş.
En güncel bilimsel veriler, kurşuna maruz kalmanın hiçbir seviyede güvenli olmadığını gösteriyor; özellikle de bu zehirli metalin gelişimsel hasar meydana getirdiği çocukluk döneminde. “Hayvan ve insanlar üzerindeki çalışmalardan elde edilen 100 yıllık bulgulardan, kurşunun incelediğimiz neredeyse her organ sistemine zararlı olduğunu biliyoruz” diyor Reuben. “Özellikle de gelişmekte olan beyin için.”
Fakat günümüzde meydana gelen bazı maruz kalma seviyeleri kaçınılmaz. Buna göre ABD Hastalık Denetim ve Önleme Merkezleri (CDC), nüfusun geri kalalına kıyasla yüksek miktarda kurşuna maruz kalan çocukların belirlenmesi için desilitre başına 3,5 mikrogramlık bir kan referans seviyesi belirlemiş. Bu miktar 2021 yılında 5 mcg/dL’ydi.
Fakat Reuben ve meslektaşlarının 2022 yılında yaptığı bir analize göre ABD’de 170 milyondan fazla kişi (ülkenin mevcut nüfusunun yarısından fazlası), çocuklukta tehlikeli seviyelerde kurşuna maruz kalmış; o eski, laçka 5 mcg/dL referans değerinden daha yüksek miktarda. Araştırmacılar bu tahmini değeri kurşunlu benzin tüketimine dönük istatistiklerden ve ülke çapındaki temsilci kan-kurşun seviyesi ölçüm verilerinden çıkarmış. 2022 yılındaki aynı çalışmada, kurşun kirliliğinin Amerikalılara toplamda yaklaşık 824 milyon IQ puanına mal olduğunu belirlemişler.
IQ her ne kadar epey kusurlu bir ölçü olsa da; çevresel kirlilik gibi bir şeye popülasyon seviyesindeki yanıtları anlamak için elimizdeki en iyi ölçütlerden biri. Bu vakada araştırmacılar bireyleri birbirleriyle karşılaştırmaktan ziyade insanları kuramsal, farklı bir çevresel koşulda kendileriyle karşılaştırmış. Ne olursa olsun bilim net: Kurşun beyne zarar veriyor ve bilişsel fonksiyonu geriletiyor.
Makalenin yazarları yeni analizlerini buna ve daha önce yayımlanan diğer araştırmaya dayandırıyor. Çevre politikası değiştikçe, ABD’deki farklı yaş gruplarınca maruz kalınan kurşun miktarı seviyelerinin belirlendiği önceki çalışmalar ile daha küçük gruplarda çocukluk dönemindeki kurşun seviyeleri ve bunun sonucunda belli uyumsuz kişilik özelliklerinin, zihin sağlığı belirtilerinin gelişimiyle hayatın sonraki dönemlerindeki teşhislerin takip edildiği ilişkilendirme çalışmalarını birleştiriyorlar.
Bilim insanları herhangi yeni bir veri toplama veya izleme çalışması yürütmemiş. Tüm popülasyon genelinde zihin sağlığı ya da kişilik özellikleri konusunda zamanla meydana gelen gidişatlara da bakmamışlar. Bunun yerine geçmişteki ufak ölçekli bulguları kullanarak ülke çapındaki yaklaşık etkileri modellemiş ve o önceki çalışmaların, daha geniş boyutlu popülasyonun temsilcisi olduğunu varsaymışlar.
“Genel Psikopatoloji faktör puanları” adı verilen ve IQ puanlarına benzeyen bir zihinsel sağlık ölçüsünü kullanarak, kurşunlu benzinin ve buna karşılık çocukluk döneminde kurşuna maruz kalmanın ABD popülasyonunda 75 yıllık çalışma dönemi boyunca 602 milyon GP puanından meydana gelen bir artışa sebep olduğunu bulmuşlar. IQ ölçeğinin aksine, GP puanının yüksek olması kötü bir şey olarak görülüyor çünkü zihinsel hastalık belirtileri ve bunların şiddetindeki bir artışa işaret ediyor. Reuben ve makalenin diğer yazarlarına göre kurşuna maruz kalma sebebiyle depresyon, anksiyete ve DEHB’nin popülasyon seviyesindeki belirtileri de artmış.
Yeni analizde, klinik zihinsel bozukluklardaki bu işaretlerin ötesinde hayatın erken dönemlerinde kurşuna maruz kalmanın ABD’deki ortalama kişiliği değiştirdiği de belirlenmiş. Yine araştırmacılar bir grubun çocukluk döneminde kurşuna maruz kalma seviyesine göre yetişkinlikteki kişilik özelliklerinin takip edildiği ve daha önce yayımlanan çalışmaları kullanmış ve bu veriyi ABD popülasyonu genelinde modellemişler. Araştırmada, çocukluk dönemindeki kurşun zehirlenmesi yüzünden Amerikalıların genel olarak dikkat seviyesinin azaldığı ve nevrotikliğin arttığı ileri sürülüyor.
Çalışmaya göre zihin sağlığı ve kişilik konusunda yukarıda bahsedilen tüm eğilimler, yoğunluk bakımından doğum kohortuna göre değişiklik gösteriyor çünkü kurşunlu benzin kullanımı ve bu sebeple de kurşuna maruz kalma seviyesi, değişen çevre düzenlemeleriyle beraber dalgalanma sergilemiş. Kurşunlu benzin tüketimi 1960’lı yıllarda hızla arttığı ve 1970’lerde en yüksek seviyesine ulaştığından, yeni araştırmada belirtilen bu etkiler en çok 1966 ve 1986 arasında doğan kişilerde (X Kuşağı) göze çarpıyor. 0 ve 5 yaşları arasında en yüksek seviyede kurşuna bu grubun maruz kaldığı tahmin ediliyor.
ABD genelindeki çoğu X Kuşağı için çocukluk döneminde maruz kalınan kurşun, muhtemelen belirgin ve bireysel değişimlere yol açmamış. Fakat yeni araştırma, büyük resimde kurşun kirliliğinin ulusal çapta ciddi sonuçlar doğurduğunu gösteriyor. “Yaptığımız çıkarım, maruz kalınan bu seviyeler çoğu insanda fark edilmese de kuşkusuz insanların zihinsel sağlığını etkilediği yönünde. Bazıları için hayatı biraz daha zorlaştırırken, diğerleri için çok daha fazla zorlaştırmış.”
British Columbia’daki Simon Fraser Üniversitesinde çalışan ve yeni araştırmada yer almayan sağlık bilimleri profesörü Bruce Lanphear, kesin mekanizmalar henüz tamamen anlaşılmamış olsa da kurşunun birden fazla fizyolojik süreci bozduğunun iyi bilindiğini söylüyor. Bilim insanı, kurşunun biyolojik tepkimelerde kalsiyumun (çok önemli bir nörotransmiter ve gerekli bir mineral) yerini alabildiğini açıklıyor. Önceki araştırmalarda kurşunun, beynin dopamin sistemine müdahale ettiğinin de bulunduğunu belirtiyor. Bir popülasyon sağlığı bilimcisi olarak onlarca yıl kurşun zehirlenmesi üzerinde çalışan Lanphear, nihayetinde bulguların kendisini çok şaşırtmadığını söylüyor. “Kurşunun önceki iki veya üç kuşakta zihin sağlığı üzerinde dev bir etki meydana getirmiş olması konusunda aklımda hiç soru işareti yok” diyor Lanphear.
Yeni çalışmada bazı büyük kısıtlamalar var. Örneğin nedensel çalışmalar için vekil olarak çok güçlü bağlantısal kanıtlara dayanıyor ve resmi olarak sadece bir avuç veri setini değerlendiriyor. Üstelik, sadece kurşunlu benzinin rolüne odaklanarak boya tozu ve içme suyu gibi çocuklukta kurşuna maruz kalmanın diğer olası sebeplerini görmezden geliyor. Bu durum, problemin aslında daha ciddi olduğu anlamına gelebilir. Fakat makalenin yazarları bu zayıflıkların farkında ve Lanphear, “Genel olarak veriyi adil bir şekilde sunduklarını düşünüyorum” diyor.
Çalışmanın yazarları mevcuttaki dar analizi geniş bir popülasyon değerlendirmesiyle birleştirerek, bizi kurşun kirliliğinin getirdiği küresel sağlık yükünü ve toplam sosyal hasarı anlamaya daha da yaklaştırıyor. “Bu aslında, insanların zaman içindeki bu etkileri anlamasına yardımcı olmanın yeni bir parçası” diye ekliyor bilim insanı. Lanphear bu gibi çalışmaların, çevresel kirleticilere maruz kalmanın sağlık üzerinde meydana getirdiği büyük ve üzerinde yeterince çalışılmamış rolüne daha çok dikkat çekmesini ümit ediyor.
Kurşuna yönelik kısıtlamalar gittikçe sıkılaşsa da dünya çapındaki çocukların yaklaşık üçte biri hâlâ kanlarında yüksek miktarda kurşundan muzdarip. Reuben, ABD’de bile çoğu insanın doğal arka plan seviyelerinden yüzlerce kat daha yüksek seviyelerde kurşuna maruz kalmaya devam ettiğini söylüyor. “Bu hayatı hepimiz için daha da zorlaştırıyor ve fark edilmeyip tedavi edilmeden kalıyor” diyor.
Fakat rüzgarın tersine çevrilmesi ve gelecek nesiller için zararın azaltılması mümkün. “Kurşun hizmet hatlarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Boyaya kurşun koymayı bırakmamız gerekiyor. Yakıt kaynaklarından kurşunu çıkarmayı nihayetinde bitirmemiz gerekiyor” diyor Reuben. Daha çok farkındalıkla birlikte, belki de çocukluktaki kurşun testlerinin daha fazla yaygınlaşıp ailelerin zararlı maruz kalma kaynaklarını daha erken bir zamanda belirleyerek bertaraf etmelerine olanak sağlanacağını ekliyor. “Bu sorunla gerçekten yüzleşmeye başladığınızda yapabileceğiniz bir süre şey var.”
Yazar: Lauren Leffer/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.