Bu makale aslen The Conversation sitesinde yayımlandı.
Çoğumuz “arada bağlantı olması, sebep -sonuç ilişkisi olduğu anlamına gelmez” sözünü duymuşuzdur. Fakat bilim insanlarının bağlantıları belirlemenin ötesine giderek nasıl sebep -sonuç ilişkisi kurduğunu anlamak, pek çokları için bir gizem olmaya devam ediyor.
Belli bir sonuca neyin sebep olduğunu ortaya çıkarmak, genelde bilimsel araştırmaların ana hedefi; özellikle de sağlığımızla ilişkili çalışmalarda.
Belli bir etmenin (diyelim ki şarap içmek veya çikolata yemek) sağlık açısından daha iyi sonuçlar mı yoksa daha kötü sonuçlar mı doğuracağını bilmek istiyoruz. Bu şekilde, sağlığımız hakkında daha iyi kararlar verebiliriz.
Peki bilim insanları gerçekte bu cevaplara nasıl ulaşıyor?
İlişkiye karşılık sebep -sonuç: Temeller
İki değişken birbirine bağlı olduğunda ancak sebep -sonuç ilişkisi olmadığında bağlantı örnekleri bulmak kolaydır. Örneğin birçok ülkede çikolata tüketimi ile kişi başına düşen Nobel Ödülü sahiplerinin sayısı arasında bir bağlantı var.
Çikolata yemek, insanların Nobel Ödülü kazanmasına mı sebep olur? Elbette hayır.
Bu bağlantı muhtemelen çikolata tüketiminin servetin bir göstergesi olmasından dolayı var. Karşılığında ise servet, eğitim fırsatlarıyla ve bir Nobel Ödülü’ne yol açabilecek yüksek kaliteli araştırmaların fonlanmasıyla bağlantı sergiliyor.
İki şey arasında sadece bir bağlantı bulmak yeterli değil. Nedensel bir ilişki varsaymaya başlamak için bilim insanları çok daha fazla kanıta ihtiyaç duyuyor.
Kanıtların bir araya getirilmesi
Kimya veya fizikte, X’in Y’yi nasıl etkilediğini anlamak için yüksek derecede kontrollü koşullar altında deneyler yürütmek sık sık mümkün oluyor. İş insan biyolojisine geldiğinde ise durum çoğu zaman bu kadar basit olmuyor.
Çoğu örnekte nedensellik belirlemek için dolaylı bulgular kullanılıyor (buna birazdan geleceğiz). Bunun için tümevarımlı muhakeme şeklinde adlandırılan bir yaklaşım gerekiyor. Bu işlemde bilim insanları, eldeki bulgulara göre genellemeler yapıyor.
Bu biraz da bir savcının, dolaylı kanıtlara dayanarak bir suç soruşturması yürütme şekline benziyor. Bu gibi kanıtlarda tek bir kanıt parçası kendi başına ikna edici olmayabilse de; parçalar birleştikçe soruşturmayı güçlendiriyorlar.
Fakat ilginç bir tezatlık var. Suç soruşturmalarında riskler inanılmaz derecede yüksek ve ıspat eşiği “makul şüphelerin ötesinde”. Bilimde, nedensel bir ilişki kurduğumuz zaman bu genelde “olasılıkların dengesi”ne dayalı oluyor.
Bu düşük ıspat eşiği, bilim insanlarının daha iyi kanıtlar ortaya çıkarsa ve çıktığında inandıkları şeyi gözden geçirdikleri gerçeğini yansıtıyor.
Nedenselliğin dolaylı kanıt tipleri
Bilim insanlarının nedensellik çıkarmak için kullandığı dolaylı kanıt tipi, farklı şekillerde olabiliyor. Bu kanıtlar arasında şunlar var:
1. Zamansallık
Bir ilişkinin sebep -sonuç ilişkisi olması için gereken tek mutlak şey bu. Yani bir maruziyetin sonuca sebep olması için sonuçtan önce maruziyet gerçekleşmeli.
Bu ne kadar aşikar görünürse görünsün, kolay anlaşılmadığı bazı durumlar da olabiliyor. Örneğin iki olay arasında uzun bir gecikme süresi olabilir. Mesela asbest liflerine maruz kalma ile bir kanser tipi olan mezotelyomun gelişimi arasında 20 -60 yıl geçebilir.
Ya da neyin maruziyet ve neyin sonuç olduğu hemen belli olmayabilir: Uyku bozuklukları depresyona mı yol açıyor yoksa düzensiz uyku depresyonun bir belirtisi mi?
2. Bağlantının gücü
İki değişken arasındaki kuvvetli bir bağlantı, genellikle nedensel bir ilişkiyi çağrıştıran şey olarak düşünülür. Yani bir şeyin gerçekleşmesi başka bir şeyin gerçekleşme ihtimali anlamına geliyorsa, genelde bunu nedenselliğin iyi bir kanıtı olarak düşünürüz.
Örneğin yüksek alkol tüketiminin karaciğer hasarıyla bağlantılı olduğunu gösteren çalışmalar, kuvvetli bir etki sergiliyor. Bu yüzden nedensel bir ilişkiyi büyük oranda destekliyorlar.
3. Çalışmalar genelinde tutarlılık
Eğer farklı yöntemlerin kullanıldığı çeşitli çalışmaların tamamı aynı veya benzer bağlantılar ortaya seriyorsa, bu da nedensel bir ilişkinin var olduğunu destekliyor.
Bilimsel bulgulara genelde farklı çalışma yaklaşımlarıyla tekrarlanabildikleri zaman daha fazla güveniriz.
4. Makul bir işleyişin bulunması
Bir maruziyet ve sonuç arasındaki bağlantıyı açıklayabilen bir işleyişin gösterilebilmesi, nedensel bir ilişkiye yönelik daha fazla destek sağlar.
Örneğin bir laboratuvar veya hayvan çalışmasında bir bileşiğin hücrelere nasıl zarar verdiği gösteriliyorsa bu, söz konusu bileşik ile insanlardaki hastalık arasında nedensel bir ilişkiyi destekler.
5. Doz -yanıt ilişkisi
Daha yüksek seviyede maruz kalmanın daha güçlü etkilere yol açtığını gözlemlemenin, nedensel bir ilişkiyi yüksek ölçüde desteklediği düşünülür.
Fakat nedensellik söz konusu olduğunda bazen bir eşik etkisi olduğunu belirtmekte fayda var. Yani bir maruziyet belli bir seviyeye ulaşana kadar hastalığa sebep olmaz. Bu durum genelde, bir insanın hasta olabilmesinden önce asgari bir bulaşıcı dozun gerektiği bulaşıcı hastalıklarda geçerli.
Rastgellenmiş kontrollü deneylerin gücü
Dolaylı kanıt, genelde nedenselliğin çıkarılmasında önemli bir rol oynar. Fakat bir sebep -sonuç ilişkisinin doğrudan kanıtının sağlanmasında altın standart olan bir çalışma tipi mevcut. Buna rastgellenmiş kontrollü deney veya RKD deniyor.
Bir RKD’de katılımcılar rastgele şekilde ya “kontrol” grubu oluyor ya da bir müdahale edilen grupta yer alıyorlar. Bu sayede eğer iki grup arasında bir farklılık görürseniz, bunun yalnızca o müdahalenin etkisi sebebiyle gerçekleşebileceğini anlıyorsunuz. Nedensel bir ilişki olduğunu etkili şekilde kanıtlıyor.
Bunu bir suçluyu suç üstü yakalamanın eşdeğeri şeklinde de düşünebilirsiniz. Maalesef etik ve pratik kaygılar sebebiyle her zaman iyi yürütülmüş RKD bulguları olmuyor.
Örneğin sigara içmenin akciğer kanserine sebep olduğuna ilişkin RKD bulgularımız yok. Nedensel bir ilişkiyi destekleyen dolaylı kanıtın gücü çok ikna edici olduğundan, bu tür çalışmalar yürütmek etik olmaz.
Nedensellik karmaşık bir şey, bu yüzden sihirli değnekçilere karşı dikkatli olun
Nedenselliğin basit bir şekilde işlediğini varsaymak zor olmasa da (ışığı yakmak için düğmeye basmak gibi), sağlığımız söz konusu olduğunda nedensellik genelde karmaşık bir şeydir ve beraber çalışan birden fazla etmeni kapsar.
Örneğin yaşam şekli, genler ve çevresel etmenlerin hepsi birbiriyle etkileşime girerek, bir insanda belli bir hastalığın gelişip gelişmediğini belirler.
Bu karmaşıklık, sağlığımızı düzeltmek için basit bir çözüm ya da sihirli bir değnek sunan kişilere karşı dikkatli olmamız gerekmesinin bir diğer sebebidir. En uygun sağlık duruma ulaşmak için çeşitli şeyler yapmanız gerekir. Cevap tek bir alışkanlık, bir süper yiyecek veya besin desteği değildir.
Yazar: Hassan Vally/The Conversation. Çeviren: Ozan Zaloğlu.