Dünya’nın Son 25 Yılda Yukarıdan Çekilmiş 14 Harika Görüntüsü

0
10 Mayıs 2001 yılında çekilen bu görüntü, Avustralya'nın 1.200 kilometre doğusundaki Yeni Kaledonya takımadasının bir adasını gösteriyor. Yeni Kaledonya dünyanın en büyük üçüncü büyük mercan resifi yapısını barındırıyor ve bu mercan resifleri, aralarında balıkların, kaplumbağaların ve dünyanın en büyük üçüncü dugon popülasyonunun yer aldığı olağandışı derecede büyük bir tür çeşitliliğine destek oluyor. (Dugonlar büyük deniz memelileridir.) Bu doğal renkli görüntüde adalar, bitki örtüsü ve çıplak zemin karışımının oluşturduğu yeşil ve kahverengi tonlarında görünüyor. Adayı çevreleyen sular, soluk mavimsi yeşilden derin maviye kadar değişiyor ve bu renk farklılıkları, değişen derecelerdeki su derinliklerini yansıtıyor. Mercan resifi tepeleri ve kum setlerinin üzerinde su en sığ ve soluk renkli halini alıyor. Görüntü: NASA/NASA Godddard Uzay Uçuş Merkezi/Landsat

NASA’nın ‘Güzel Dünya’ koleksiyonu, bakanları hayran bırakan çeşit çeşit manzarayı gözler önüne seriyor.

İran platosunun ortasında duran Kebir Çölü veya Büyük Tuz Çölü, gezegenin en büyük 24’ncü çölü. Yerden bakıldığında tenha kum tepeleri ve kenardan geçen sıradağlar azametli ve güzel bir görüntü oluşturuyor. Yukarıdan ise tamamen farklı bir açıdan bakıyorsunuz. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumunun (USGS) işlettiği Landsat 7 uydusu, ta 2000 yılında Kebir Çölü’nün büyüleyici bir görüntüsünü (aşağıda) yakalamış. Landsat-7 uydusu 1999’tan 2024’e kadar çalışmıştı.

Kebir Çölü veya Büyük Tuz Çölü, İran’daki en büyük çöl. Çoğunlukla boş ve ıssız arazi olan bu çöl, az miktardaki nemin tamamen buharlaşmasını önleyen tuz tabalarıyla kaplı çamır ve tuz bataklıklarından oluşuyor. Bu görüntüyü Landsat 7 uydusu 24 Ekim 2000 tarihinde çekmiş. Görüntü kızılötesi, yeşil ve kırmızı dalga boylarının kullanılmasıyla meydana getirilen sahte renkli bir bileşimden oluşuyor. Görüntü ayrıca sensörün pankromatik bandı kullanılarak keskinleştirilmiş. Görüntü: NASA-USGS Landsat 7, NASA Dünya Rasathanesi

Gezegenimizin yukarıdan güzel görüntülerini yakalayan tek araç Landsat 7 uydusu değil. Diğer uydular ve Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki mürettebat üyeleri de ABD’nin Georgia eyaleti ve Güney Pasifik’teki Yeni Kaledonya adalarına kadar her yerin fotoğraflarını çekerek Dünya’yı kayıt altına aldı.

Florida sınırının hemen kuzeyindeki Georgia’da yer alan yoğun bir bataklıkta, Suwannee Nehri’nin kaynak akıntılarını bulursunuz (üst sağda). Suwannee, organik madde yüklü koyu kahverengi suları sebebiyle bir “karasu nehri” olarak biliniyor. Bu nehir sistemi, Birleşik Devletler’deki en saf sistemlerden biri olarak addediliyor fakat bazı çevresel baskılar, bu ayrıcalığı tehlikeye düşürüyor.
Suwannee, diğer karasu nehirlerinin aksine mürekkebimsi rengini denize yaptığı 400 kilometrelik yolculuğun tamamı boyunca koruyor. Nehir Florida’nın Big Bend bölgesi boyunca nihayet Meksika Körfezi’yle buluştuğunda (kıyının bu kısmı, eyaletin tava sapına benzeyen kıvrımlarının yarımadayla buluştuğu yer), koyu suları bir işaretçi gibi davranarak nehrin denizle buluştuğu yeri ortaya çıkarıyor.
Görüntüdeki bu karışım, NASA’nın Landsat 8 uydusundaki Operasyonel Kara Görüntüleyici’nin bu görüntüyü yakaladığı 20 Şubat 2015’te görülmüş. Görüntü: Dr. Alice Alonso tarafından ABD Jeolojik Araştırma Dairesinin Landsat uydu verileri kullanılarak oluşturulan NASA Dünya Rasathanesi görüntüsü. Başlık, NASA Landsat Bilim Erişim biriminde çalışan Laura Rocchio’dan uyarlandı.
Yıldızlararası toz bulutlarının arasındaki uzak galaksiler gibi bu deniz buzu yığınları da Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki Baffin Adası yakınında yer alan Foxe Havzası’nın soğuk sularında, zarif ince buz girdapları boyunca ilerliyor. Deniz buzu sıklıkla okyanusun yüzeyinde sulu, ince ve kaygan buz kristalleri şeklinde başlıyor. Sıcaklık düştükçe, bu ince buzlar kalınlaşıyor ve kaynaşarak daha katı buz levhalarına dönüşüyor.
Bu görüntü, Landsat 7 uydusu tarafından 4 Ağustos 2002 tarihinde elde edilmiş. Fotoğraf: USGS/NASA/Landsat 7 uydusu
Bahamalar’da yer alan Lond Island’daki gel-git düzlükleri ve kanallarını gösteren bu görüntü, Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki 26. Sefer mürettebatının bir üyesi tarafından çekilmiş. Karayip Denizi’ndeki Bahamalar’ın bu adaları, çoğunlukla kıyı resiflerinin halkalarıyla bezeli karbonat tortullarından oluşan büyük platformlar üzerinde yer alıyor; bu adalar, platformun günümüzde deniz yüzeyinin üzerinde açığa çıkmış tek kısmı. Tortular çoğunlukla deniz yüzeyine yerleşen canlıların iskeletsel kalıntılarından oluşmuş. Bu tortular, jeolojik zaman boyunca sağlamlaşarak kireçtaşı gibi karbonat tortul kayalar meydana getirecek. Daha koyu maviler daha derin suları gösterirken, açık mavi-yeşil renk ise gelgit düzlüğündeki sığ suyu gösteriyor. Adanın devamlı şekilde açığa çıkan kısımları, toprak oluşumu ve büyüyen bitki örtüsünün (solda) bir sonucu olarak kahverengi renkte görünüyor. Fotoğraf: Uluslararası Uzay İstasyonundaki 26. Sefer mürettebatının üyesi/NASA
Fitoplanktonlar her yaz Kuzey Atlantik ve Kuzey Kutup Okyanusları’nın kuzey havzaları boyunca yayılıyor ve alg patlamaları yüzlerce, bazen de binlerce kilometreye ulaşıyor. Besin yönünden zengin olan daha serin sular, deniz bitkileri ve fitoplanktonlar arasında tropik sularda bulunanlara kıyasla daha fazla büyüme teşvik etme eğilimi sergiliyor. 2018 yazında İskandinavya açıklarında gerçekleşen alg patlamaları ise özellikle yoğun görünüyor.
18 Temmuz 2018’de Landsat 8 uydusundaki Operasyonel Kara Görüntüleyicisi (OLI), Baltık Denizi’nin Finlandiya Körfezi kısmında yeşil, türbülanslı bir fitoplankton patlamasının doğal renkli görüntüsünü elde etmiş. Fitoplanktonların bir girdabın kenarlarında nasıl iz oluşturduğuna dikkat edin. Bu okyanus girdabı derinliklerden besin pompalıyor olabilir. Görüntü: Joshua Stevens ve Lauren Dauphin tarafından ABD Jeolojik Araştırma Dairesinden Landsat uydu verileri ve LANCE/EOSDIS Hızlı Yanıt Biriminden MODIS verileri kullanılarak oluşturulan NASA Dünya Rasathanesi görüntüleri.
NASA’nın Alaska’daki IceBridge Oparesyonu harekatından: Wrangell-Saint Elias Bakir Bölgesi’ndeki Buzlu Koy’un yüksek irtifadan görüntüsü. Bu su kaynağı, sadece bir asır önce buzla kaplıydı. Fotoğraf: NASA.
Bulut oluşumlarının belki de en etkileyicisi olan kümülonimbüs (Latince “yığın” ve “yağmur bulutu”ndan) bulutları sıcak, nemli ve istikrarsız havanın güçlü şekilde yükselip çevrilmesiyle oluşuyor. Yüzey havası, Güneş’in ısıttığı yer yüzeyiyle ısınıp yükseliyor; eğer atmosferde yeteri kadar nem varsa, bu hava kütlesi daha yüksek irtifalardaki daha soğuk havayla karşılaştıkça su damlacıkları yoğunlaşıyor. Hava kütlesi genişliyor ve azalan atmosfer basınca sebebiyle yükseldikçe soğuyor; bu sürece ısı alışverişi olmadan soğuma deniyor. Bu tip bir ısı değişimi, tropik enlemlerde yıl boyunca ve daha yüksek enlemlerde yaz mevsiminde yaygın görülüyor.
Uluslararası Uzay İstasyonu Afrika’nın batısındaki Senegal-Mali sınırının yakını üzerindeyken çekilen bu görüntü, civarında çok sayıda ufak kümülonimbus kulesiyle beraber tam gelişmiş bir görs bulutunu gösteriyor. Görüntü: NASA
Kanada’daki Mackenzie Nehri, sıcak tatlı su soğuk deniz suyu ile karışırken Kuzey Kutup ikliminde büyük bir rol oynuyor. Bu görüntü, Landsat 8 uydusu üzerindeki Operasyonel Kara Görüntüleyici tarafından 18 Temmuz 2017’de çekilmiş. Görüntü: NASA/USGS Landsat 8; Norman Kuring/GSFC
11 Ocak 2001’de çekilen bu güzel görüntü, Afrika’daki Moritanya’nın Maur Adrar Çölü’ndeki jeolojik bir oluşumu gösteriyor. “Richat Yapısı” olarak bilinen bu salyangoz kabuğu benzeri oluşum, volkanik bir kubbenin sertleşip kademeli şekilde aşınarak soğan benzeri kaya katmanlarını ortaya çıkarmasıyla oluşmuş. Fotoğraf: NASA/ABD Jeolojik Araştırma Dairesi/Landsat-7/Goddard Uzay Uçuş Merkezi
Dagze Co (Göl), Tibet’in iç kısımlarındaki pek çok gölden birisi. Bu bölge buzul zamanlarında önemli ölçüde daha suluymuş ve göller de buna karşılık çok daha genişmiş. Gölü çevreleyen çok sayıda fosil kıyı şeridiyle belli olan bu durum, daha geniş ve daha derin bir gölün varlığını doğruluyor. İklimdeki değişimler, gölleri kurutarak Tibet Platosu’nun daha çorak hale gelmesiyle sonuçlanmış. Görüntü Gelişmiş Uzay Isıl Salınım ve Yansıma Radyometresi (ASTER) tarafından 8 Ekim 2001’de çekilmiş. Fotoğraf: NASA/GSFC/METI/ERSDAC/JAROS ve ABD/Japonya ASTER Bilim Takımı
Gine-Bissau, Batı Afrika’da yer alan ufak bir ülke. Geba ve diğer nehirlerin taşıdığı alüvyonların Atlantik Okyanusu’na çıktığı kıyı şeridi boyunca, sığ sularda karmaşık desenler görülebiliyor. Görüntü 1 Aralık 2000’de Landsat 7 tarafından çekilmiş. Fotoğraf: USGS/NASA/Landsat 7
Baltık Denizi’ndeki bir İsveç adası olan Gotland etrafındaki koyu sularda yer alan bu dev yeşilimsi fitoplankton toplulukları, Van Gogh’un ‘Yıldızlı Gece’ tablosuna benzeyen girdaplar oluşturmuş. Fitoplanktonlar, okyanuslardaki neredeyse bütün besin zincirlerinde ilk halkayı oluşturan mikroskobik besin bitkileri. Fitoplanktonlarda burada gösterildiği gibi meydana gelen popülasyon patlamaları, derin akıntıların Güneş’ın aydınlattığı yüzey sularına besin getirmesi ve bu küçük bitkilerin büyüyüp üremesine destek olmasıyla gerçekleşiyor. Görüntü Landsat 7 tarafından 13 Temmuz 2005’te çekilmiş. Görüntü: USGS/NASA/Landsat 7
Landsat-7 uydusunun 22 Ocak 2001’de çektiği bu görüntü, Kanada’daki Ungava Koyu’nde yer alan Akpatok Adası’nı gösteriyor. Sadece hava yoluyla ulaşılabilen Akpatok Adası, deniz yüzeyinden 150 ila 243 metre yukarıya çıkan dik kayalıklar şeklinde yükseliyor. Bu ada, uçurumda yuvalayan deniz kuşları için önemli bir sığınak. Adanın etrafında yer alan çok sayıda buz kütlesi deniz aygırlarını ve balinaları çekerek, Akpatok’u yerli İnuit halkı için geleneksel bir avlanma yeri haline getiriyor. Fotoğraf: NASA/USGS Landsat 7 uydusu; NASA Dünya Rasathanesi

Yazar: Popular Science Ekibi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz