Elinizdekinin değerini bilmeye daha fazla zaman ayırın.
Bir arkadaşım geçenlerde YouTube’cu Any Austin’in eski tüplü televizyonunda Red Dead Redemption 2 oyununu çalıştırmasıyla ilgili bir video gönderdi. Ben de izledim açıkçası çünkü eskimiş şeyler barındıran marifetli teknoloji videolarını seviyorum. Eskilerden bir şey ile günümüz teknolojisini birleştiren bir şeye gülmeyi bekliyordum ve güldüm de ama sonra bu video beni insan psikolojisinde bir gezintiye çıkardı.
Böylesine eski bir TV’de modern bir oyunu oynamanın gülünç olacağını düşünürdüm çünkü çoğunlukla öyle. Fakat biraz oynadıktan sonra Austin şunu fark etti; alıştığınız zaman, modern bir oyunu onlarca yıldır kullanılmayan bir TV’de oynamak… o kadar da farklı gelmiyor. Elbette rahatsızlık veren şeyler var (bazı şeyler ekranın dışına taşıyor) fakat oyun çoğu zaman antika bir TV’de güncel bir televizyonda olduğu kadar sürükleyici ve eğlenceli.
Any Austin videoda şöyle açıklıyor: “İnsan beyni, aslında doğrudan ölmemize sebep olmayan neredeyse her şeyi normalleştirmede çok iyi. Yeni PC’niz muhtemelen eski bilgisayarınızla hemen hemen aynı miktarda keyif veriyordur. Yeni ve güzel işiniz, para gibi diğer etmenleri ayarladığınızda muhtemelen ruhunuzu emen eski işinizle aynı hissi veriyordur.”
Bu… insan beyinlerinin çalışma şekli olamaz. Yoksa olabilir mi? Psikolojiyi araştırmaya karar verdim. (Sürprizbozan: İnsan beyinleri tam da böyle çalışıyor.)
Hazsal Yürüme Bandı
Hazsal (hedonik) yürüyüş bandı şeklinde bilinen psikolojik olgu, en az 1970’lerden beri gayet iyi şekilde kayıtlara geçmiş durumda. Bu kavram, insanların hayatlarında olumlu veya olumsuz değişimlerden sonra nasıl temel bir mutluluk seviyesine geri dönme eğilimi sergilediğini ifade ediyor. Bir evlilikten, işte bir terfiden ya da yeni bir TV aldıktan sonra mutlulukta bir yükselme olabilir fakat bu geçicidir; insanlar nihayetinde önceki mutluluk seviyelerine geri dönme eğilimi sergilerler. Aynı şey, hayattaki olumsuz değişimler için de geçerlidir.
1978 yılında Journal of Personality and Social Psychology bülteninde yayımlanan ve üç gruptaki göreli mutluluğun incelendiği eski bir çalışma da bunu gösteriyor. Bu gruplar ise piyango kazanan, ciddi araba kazaları geçiren ve bir kontrol grubunda yer alan kişiler. Piyango kazananların sonuçları şaşırtıcıymış:
Piyango kazananlar ve kontrol grubu; o an ne kadar mutlu oldukları, kazanmadan önce ne kadar mutlu oldukları (ya da kontrol grubu için 6 ay önce ne kadar mutlu oldukları) ve birkaç yıl içerisinde ne kadar mutlu olmayı bekledikleri yönünden yaptıkları değerlendirmelerde önemli bir farklılık göstermemiş.
Şimdi çalışmada bazı detaylar var. Araba kazalarının kurbanları aynı kapsamda uyum sağlamamış olsa da çalışmada “kaza kurbanları beklediğimiz kadar mutsuz görünmüyordu” diye belirtiliyor. Hal böyleyken hazsal yürüme bandı, yıllar boyunca ardı ardına yapılan çalışmalarda tekrarlanmış. Olumlu ve olumsuz değişimler, mutluluk seviyelerimizde kısa vadede büyük bir etki meydana getirme eğilimi sergiliyor fakat zamanla temel mutluluk seviyelerimize geri dönüyoruz.
Peki bunun antika bir TV’de Red Dead Redemption oynamakla ne gibi bir ilgisi var? Aynı psikolojik eğilim iş başında. Eğer yarın hayallerinizdeki TV’yi alsaydınız, bu cihazın video oyun tecrübenizi daha iyi hale getirdiğini hissettiğiniz bir balayı dönemi olurdu ve bu sizi mutlu edebilirdi.
Ancak bu dönemden sonra öncekiyle aynı memnuniyet seviyesine geri döneceksiniz. Nihayetinde belki de daha yeni, daha iyi bir TV buldunuz ve son televizyonu alınca yaşadığınız mutluluk artışının aynısına ulaşmak için şimdi onu almak istiyorsunuz. Bu yüzden adına yürüme bandı deniyor: Satın alacağınız bir sonraki şeyin mutluluğunuzu kalıcı şekilde artıracağını düşünüyorsunuz fakat kendinizi yeniden başladığınız yerde buluyorsunuz.
Yürüme Bandından Nasıl Çıkılır
Bunu aklımızda tutarak, cihazlarımızdan nasıl daha fazla memnun kalabiliriz? Cevap, zaten elinizdeki şeylerden ne kadar keyif aldığınızı daha çok düşünmek olabilir. 2011 yılında Kennon M. Sheldon ile Sonja Lyubomirsky tarafından yürütülen ve Personality and Social Psychology Bulletin bülteninde yayımlanan makale, düzenli olarak hayatınızdaki olumlu değişimleri düşünmenin (ve gelecekteki farazi değişimleri daha az düşünmenin), mutluluktaki bu artışın korunmasına yardımcı olabileceğini gösteriyor. Sonuç bölümünden:
Diğer bir ifadeyle, mevcut araştırmada incelenen tam da bu uyum sağlama süreçleri sebebiyle, başlangıçta keyif veren yeni arabanın, evin ya da çantanın cazibesi azalmaya başlıyor ve insanlar kısa süre sonra çok daha iyi bir araba, ev veya çanta almaya özenip, kayıplara karışan o başlangıçtaki neşeyi yeniden elde etmeye çalışıyorlar. Fakat borçların arttığı, kaynakların azaldığı ve sürdürülebilirliğin sorgulandığı bir dünyada, bu süreci durdurmak ya da en aza indirmek mecburi görünüyor ki insanlar daha azıyla tatmin olmayı öğrenebilsin. Bizim çalışmamız bunun ulaşılabilir bir hedef olduğunu, insanlar sahip olduklarına minnet duymak ve onlarla çeşitli, şaşırtıcı ve yaratıcı şekillerde etkileşim kurmaya devam etmek için çaba gösterdiklerinde gerçeğe dönüştürülebilir bir hedef olduğunu akla getiriyor.
Değişimleri yaratıcı şekillerde takdir etmenin detayları verilmemiş ama bence Any Austin’in videosu gayet iyi bir şeyle bitiyor: Mevcut teknolojinizi ara sıra antik bir şeyle değiştirip sonrasında yeniden modern teknolojiye geçmek.
Bu konuda bana kulak verin: İşte yapabilecekleriniz. İki tane TV alın: Biri 720p’lik ufak, diğeri de 1080p’lik büyük bir televizyon olsun. Yeni bir şey istediğiniz zamanlarda sadece bu ikisi arasında gidip gelin. Büyük ekrandan küçük ekrana geçmek sevimli, yeni ve samimi bir his verecek, sonrasında küçük ekrandan büyük ekrana geçmek de o devasa, sarmalayıcı yükseltme hissini verecektir.
Ben bir psikoloji uzmanı değilim ve Any Austin’in de aynı şeyi söyleyeceğini düşünüyorum. Ancak bu hazsal yükseltme düşünüldüğünde, kulağa en kötü fikirmiş gibi gelmiyor; kuramsal olarak, yeni bir şey denemenin getirdiği o mutluluk artışını kendinize düzenli şekilde verebilirsiniz. Elinizde çok daha iyi bir şey olsaydı hayatın nasıl çok daha güzel olacağını düşünmek yerine, halihazırda elinizdeki şeyin değerini bilmeye yöneltin kendinizi.
Bu kadar uç noktaya gitmenize de gerek yok. Sadece araştırmada, ne satın alabileceğinizle ilgili hayal kurmaya daha az ve elinizdekinin değerini bilmeye daha çok vakit ayırdığınız zaman daha mutlu olacağınızın öne sürüldüğünü bilin yeter.
Yazar: Justin Pot/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.