Kumsal Sizi Neden Bu Kadar Yoruyor?

0
Gizli efordan sıcağın tetiklediği bitkinliğe kadar vücudunuz, kumsalda zannettiğinizden daha fazla çalışıyor; öylece hareketsiz yatarken bile. Görüntü: Sean De Burca/ Getty Images

Güneş, kum ve denizin olduğu rahatlatıcı bir gün tatilcileri bitkin bırakabilir. Peki sebebi ne?

Güneş, kum, dalgalar ve rahatlama. Hiçbir sorumluluk yok ve keyfinize bakmaktan başka yapacak bir şey de yok. Fakat nasıl oluyorsa, hiçbir şeyin olmadığı keyifli bir günün ardından kendinizi tümüyle bitap düşmüş buluyorsunuz. Neler oluyor? Deniz havasını içinize çekmek insanı canlandıran bir şeyse, kumsalda huzur veren bir gün sonrasında neden bu kadar yorgun hissediyoruz? Belli bir cevabı yok fakat bilim bu konuda birkaç olasılık sunuyor.

Isı vücudu zorluyor

Günlerimizi deniz kenarında geçirmeye karar verdiğimiz zamanlar genelde yazın en sıcak günleridir ve bu durum, sıcak altında saatler geçirmek anlamına gelir. Texas Southwestern Üniversitesi Tıp Merkezinde fizyolog ve iç hastalıkları profesörü olarak çalışan Craig Crandall, “İnsanların vücut sıcaklıklarını düzenleyebilmesi gerekiyor” diyor Popular Science‘a. “Yoksa kertenkele olurduk.” Fizyolojimizin temelleri, bu pullu tetrapod arkadaşlarımızın aksine dahili vücut ısımızın 37 derece Celsius’a yakın kalmasını gerektiriyor. Termometre çok yukarı çıkarsa, bizi canlı tutan sistemler bozulmaya başlıyor.

İstikrarlı bir vücut sıcaklığını sürdürmek çaba gerektiriyor. Sıcak bir ortamda serin kalmak için fazladan enerji gerektiğini biliyoruz çünkü Crandall, ısıya maruz kalan insanların biraz daha fazla oksijen tükettiğini söylüyor. Oksijen tüketiminin yükselmesi, hücrelerin daha fazla gayret sergilediğini gösteriyor. Bu durumun saatlerce sürmesi önemli miktarda efora karşılık gelebilir. Sonrasında kalbinizde meydana gelen etki de var.

Serinlemek için temel yöntemlerimizden biri de cildin yakınındaki kan akışı miktarının artırılması. Hava sıcaklığının iç sıcaklığınızdan düşük olduğunu varsayarsak, yüzey civarında hareket eden kan ısı kaybeder ve bu ısı havaya gider. Ancak kalbin dolaşım sisteminin çevresine daha fazla kan aktarması için daha çok çalışması gerekir. “Birinin dinlenme halindeki nabzı [oda sıcaklığında] 60 ise, ısınmış bir senaryoda nabzının dakikada 100 ya da 110 atışa yükselebilmesi çok mümkün” diyor Crandall.

Olağanüstü sıcaklıkların kalp sağlığı problemleri bulunan kişiler için tehlikeli olabilmesinin önemli bir sebebi de bu. Diğer taraftan sahil bitkinliği, kısmen tüm bu fazladan ve bilinçsiz çabanın bir yan ürünü de olabilir.

Su kaybını unutmayın

Vücutlarımızın ısıdan kurtulmasının önemli bir yolu da terlemedir. Ayrıca güneş altında uzun süre vakit geçirdiğinizde, vücudunuz terlerken neredeyse kesin olarak bol miktarda su kaybediyorsunuzdur. Muhtemelen kayba ayak uyduracak kadar sıvı içmiyorsunuzdur.

“Sıvı alımı son derece önemli” diyor Crandall. “Sıvı kaybettikçe, ısı bitkinliğinden çok farklı olmayan belirtiler sergileriz. Bitkin hissetmeye başlarsınız.” İçlerinde en az iki rastgellenmiş kontrol deneyinin de bulunduğu araştırmalar, orta seviyeli sıvı kaybının bile normalde sağlıklı kişilerdeki ruh halinde, atiklikte ve bilişsel performansta değişimlere yol açabileceğini göstermiş.

Bu sıvı kaybını kumsaldaki pek çok kişinin su yerine alkol tüketmeyi tercih etmesiyle birleştirdiğinizde problem daha da büyüyor. Alkol idrar söktürücü bir bileşen; dolayısıyla (içkilerin kuvvetine bağlı olarak) içmek, içeceklerin her birinden aldığınız sıvıdan daha fazlasını kaybetmenize yol açabilir. Crandall, eşlik eden sarhoşluğun da sıvı kaybı ve ısı stresinin erken belirtilerini tanımayı zorlaştırabileceğini ve nihai sonucun şiddetini artırabileceğini belirtiyor.

[İlgili: Günde ne kadar su içmeliyiz?]

Beklediğinizden daha fazla hareket

Kumsal, sıradan yaşantınızdaki hoş bir mola olabilir. Fakat pek çok durumda rahat takılmak için yanıltıcı miktarda aktivite gerekiyor. Direk dikmek için güzel bir nokta bulmanız gerekir ki muhtemelen arkanızdaki portatif soğutucu ve şemsiyeyle beraber epey bir mesafe yürüyeceksinizdir. Üstelik kumdaysanız, her hareket daha zordur. Belki her saat on dakikayı suda yürüyerek veya kıyıya vuran dalgalarda ilerleyerek geçirirsiniz. Belki de birisi bir frizbi, futbol topu ya da voleybol ağı getirmiştir. Çocuğunuz varsa kuşkusuz onun peşinden koşarsınız.

Normal bir günde, “Bir ofiste bilgisayarın başına oturmaya giderim” diyor Crandall. Su ve kum sporlarını sevdiğini de ekleyen Crandall, “Sahile gidersem gündelik olarak yaptığım şeylere kıyasla saatler boyunca çok daha fazla faaliyet gösteririm” diyor. “Sonrasında daha yorgun olmam beklenir.”

Sahilde sadece 10 dakika voleybol oynamak 80 kalori yaktırabilir; kumdaki oyunların sinsi bir yoğunluğu olduğunun kanıtı bu. Görüntü: Patchareeporn Sakoolchai/Getty Images

Yerleşik bedensel tepki

Sıvı alsanız, dinlenseniz ve gölgede mola verseniz bile öğleden sonraki sıcaklığa karşı ortaya çıkan bu mahmurluk, hayvanlardaki önceden programlanmış antik bir yanıt olabilir. İnsanlar en iyi serin ortamlarda uyusa da 2022 yılında meyve sinekleri üzerinde yürütülen bir çalışmaya göre ısı, uyuşukluğu da tetikleyebilir. Araştırmada yüksek sıcaklıkların, sineklerin sirkadiyen ritim sistemine giden beyin sinyallerini doğrudan ve dalgalar halinde tetiklediği bulunmuş. Temelde meyve sinekleri yüksek sıcaklıklara cevaben uyuklamaya yöneliyor; makalenin yazarları bunu İspanyol siestasıyla kıyaslıyorlar. Fakat sıcaklığın insan beyinlerinde de aynı şeyi yapıp yapmadığı belli değil.

Ardından Güneş’in de etkisi var. Eğer güneş yanığı olursanız, bu durumun yorgunluğa yol açabildiği iyi biliniyor. Crandall, güneş yanığının iltihabi bir tepkiyi tetiklediğini belirtiyor. Yeterince kötüyse, bütün vücutta bitkinlik belirtilerinin yanısıra baş ağrısına, bulantıya ve hatta ateşe yol açabilir.

Titiz bir şekilde güneş kremi uygulayıp yanmaktan kaçınsanız bile güneş ışığı sizi halsiz bırakabilir. 2004 yılında yürütülen bir çalışmada boş zaman faaliyetleri sırasında güneşe maruz kalmanın zihinsel yorgunluğu artırdığı bulunmuş. 2021 yılında yayımlanan benzer bir makalede ise dışarıda çalışan kişilerde ısı stresinden bağımsız olarak benzer etkiler meydana geldiği belirtilmiş. Gölgede kalan işçilere kıyasla ciltleri güneşe maruz kalan çalışanlar, yavaşlayan zihinsel faaliyetlerden ve ısı stresinin diğer belirtilerinden daha fazla muzdarip olmuşlar; sıcaklıklar tutarlı olduğunda bile.

Bu durumun sebebi pek anlaşılmış değil ancak Crandall, cildimize gelen güneş ışığının kimyasal tepkimelere yol açtığını belirtiyor. Güneşe maruz kalmak D vitamini üretimini tetikliyor. Crandall, güneşin diğer kimyasal veya hormonal dalgalanmaları da tetikliyor olabileceğini tahmin ediyor.

Yorgunlukla mücadele?

Kumsal sonrası çöküntü ihtimalini en aza indirmeyi hedefliyorsanız, Crandall en önemli iki stratejinin sıvı almaya devam etmek ve güneş yanığından kaçınmak olduğunu söylüyor. Gölgede mola vermek veya iç mekanda zaman geçirmek de faydalı olabilir. Fakat yeterince yemek yediğinizi, su içtiğinizi ve güneş kremi uyguladığınızı varsayarsak, kumsal yorgunluğuna karşı en iyi tedavinin onunla savaşmak olmayabileceğini belirtiyor bilim insanı. “Gidip güzelce kestirin derim”, belki de bir şemsiyenin altında…

Yazar: Lauren Leffer/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz