Kısa cevap Kana rengini veren madde, zorlu koşullarda hayatta kalmalarını sağlıyor.
Ahtapotlar gerçekten çok ilginç canlılar. Nöronları bile sadece kafalarında değil, tüm vücutlarına yayılmış halde bulunuyor. İnsan beyninde 100 milyar nöron olduğu biliniyor. Ahtapotlardaysa 500 milyon civarında.
Onların en iyi bilinen yeteneğiyse bulundukları çevreye çabucak uyum sağlayıp, bir saniye gibi son derece kısa bir sürede renk ve şekil değiştirebiliyor olmaları. Bu muhteşem becerinin sırrı kanlarında saklı. Ahtapotun kanına mavi rengi veren hemosiyanin adlı pigment, zorlu koşullarda hayatta kalmasını da sağlıyor. Kandaki hemosiyanin proteini, bizdeki demirin aksine bakır atomları içermekte. Ahtapotların üç kalbi olduğu için normalden daha fazla oksijene ihtiyaç duyuyorlar. Hemosiyanin içindeki bakır atomları da fazla sayıda oksijen atomuyla bağlanabilme özelliğine sahip. Dolayısıyla kanlarına rengini veren bu madde, vücutlarının oksijen ihtiyacını üst seviyeden karşılayabilir durumda. Hatta o anda çevresinden oksijen elde edemiyor olsa bile kanında bu ihtiyacı bolca depolamış oluyor. Bu proteinin bir diğer faydası, birçok canlı için ölümcül etkiler doğurabilecek kadar düşük sıcaklıklarda bile hayatta kalmasını sağlaması.
Araştırmacılar, ahtapotların uzaklara göç edemeyen bir tür olduğu gerçeğinden yola çıkarak, mavi kan adaptasyonunu bu nedenle geliştirdiklerini düşünüyorlar. Böylece zorlu koşullara bile kolayca uyum sağlıyor ve bulunduğu yeri değiştirmesi gerekmiyor.
soru nasıl yazılıyor
[email protected]
ahtapotun zorlu şartlara uyum sağlamak için hemosiyanin geliştirmesi anlamsız bir cümle. Ahtapot hemosiyanin nasıl yapılır bilmez. Kimyasal formülünü bilmez. Demir ve bakırdan başka bir metal atomunun oksijen taşıyıcı olarak kullanılamaması bu ikisini özel element yapar. Yani ahtapotun kanı için gerekli malzeme 13,6 milyar yıl önce bigbang olayında ve süper nova patlamalarında tasarlanmıştır. Çünkü ne ahtapotun ne de diğer kırmızı kanlıların demir ve bakırdan başka alternatifleri yoktur. O halde önceden belirlenmiş bir yapı üzerine her iki renkte kan kimyasalları inşa edilmiştir. Canlılar atomları şekillendiremez ve değiştiremezler. Karbon atomu olmasa hiçbir biyolojik canlı olmazdı. Bütün protein yağ ve karbonhidratların moleküler yapılarını oluşturan temel atom karbondur. O halde karbon o iş için tasarlanmıştır. Canlılar ise atomların yapısına etkide bulunamaz. Yani atomların tasarımları hayatı meydana getirmek üzere şekillendirilmiştir. Fakat canlılar atomları değiştiremezler. Canlıları ancak maddeyi ve atomlarını yaratan güç ve bilgi sahibi yaratabilir. Kendi kendine olamaz. Tesadüf değil bir sistem ve tasarıma göredir. Ahtapot kendisi için özel bir kan geliştirmemiştir. Yaratıcısı ahtapotun bulunduğu şartlara uygun vücut tasarımını planlamış ve milyarlarca yıl önceden gerekli özelliklerde atomlar üretmiştir. Canlılar atomlara ve yıldızlara hükmeden tanrılar değildir. Bir plana göre gelişme ve dönüşme özelliklerine sahiptirler. Sonuç en başından beri planlıdır. Maddenin milyarlarca yıldır değişmeyen sabit kanunları evrimin dayanak noktası olan tesadüfü imkansız kılar. Evrim değil evirme dönüştürme vardır. Buna yaratılış deriz.