CHARLIE WOOD
Antik zamanlardaki yıldız gözlemcileri Samanyolu‘na baktıkları zaman, bazıları; gökyüzünde dökülmüş bir süt veya akan bir nehir görmüştü. Diğerleri ise samanlardan oluşan bir yol veya bir kuş sürüsü gördü. Fırıldağı kimse fark etmedi.
İçeride mahsur kaldığınız zaman, yatay bir şekilde; ya galaksinin merkezine doğru bakıyorsunuz, ya da kıyısına doğru. Bu haliyle, kendisinin girdapsı ve karmaşık bir disk olduğunu anlamak kolay değil. Uzakta yer alan parlak yıldızlar ise yakında bulunan ve daha sönük olan yıldızlara benzediği için, gökbilimcilerin derinlik algısını yok ediyor ve işleri daha da zorlaştırıyor. Evrende mesafeleri gösteren belirgin işaretlerin olmayışı, gökbilimcileri en çok zorlayan şeylerden biri.
Fakat araştırmacılar mücadele etmeyi seviyorlar. Polonya’daki bir araştırma takımı, yıllar süren uğraştan sonra galaksizimin şimdiye kadarki en eksiksiz haritasını yayınladı. Araştırmacılar, galakside yer alan yüz milyarlarca yıldızı göstermeye çalışmamışlar fakat gözlerini, biraz daha zor algılanan bir şeye; Samanyolu’nun kıvrımlarına, tümseklerine ve demetlerine dikmişler. Geçen hafta Science bülteninde yayınlanan sonuç, kozmik mahallemizdeki tuhaf bir eğriliği de ortaya çıkarıyor ve bugüne kadar yapılmış en iyi ölçümleri sunuyor. Galaksinin mevcut yapısını nasıl kazandığını daha iyi anlamak isteyenler için de bir hedef niteliği taşıyor.
Varşova Üniversitesi’nde gökbilimci olan Dorota Skowron, “Makalemizin, galaksinin geçmişine yönelik daha gelişmiş modellemeler yapılması için iyi bir başlangıç noktası oluşturmasını umuyoruz. Yıldızlarımız, bu gibi modellerin sağlamlığını denetlemek bakımından harika bir sınama ortamı oluşturuyor.”
Skowron ve ortakları, galaksiyi inceleyip Klasik Sefeid değişkenleri gibi bazı özel işaretler aramışlar. Klasik Sefeid değişkenleri, Güneş’imizden binlerce kat daha parlak fakat onun onda biri yaşında olan devasa boyutlu genç yıldızlar. Ayrıca bu yıldızların ışıkları, günlerden aylara kadar değişen sürelerde titreşiyor. Gökbilimciler; bir Sefeid ne kadar yavaş parlarsa, o kadar daha parlak yandığını biliyorlar. Bu ilişkiyi kullanarak, yıldızın Dünya’dan ne kadar parlak göründüğünü gerçek parlaklık ile kıyaslayıp, uzaklığı hesaplayabiliyorlar.
Fakat galaksinin Sefeid’lerini (buna bağlı olarak da galaksinin kıvrımlarını) belirlemeden önce, bunları bulmaları gerekiyormuş. Şili’deki Las Campanas Gözlemevi’nde gökyüzünün güney taraflarını köşe bucak arayan gökbilimciler, yüz binlerce fotoğraf çekip bir milyardan fazla yıldızı inceleyerek; bir Sefeid’in konumunu ele verecek olan düzenli sönükleşme ve parlaklaşma işareti aramışlar. En sonunda, elde ettikleri ile önceki ölçümlerden bilinen Sefeid’leri birleştiren takım; 3 boyutlu bir galaksi haritasında 2.400 yıldızın tam konumunu bulmayı başarmış (eş zamanlı bir çalışmaya göre 1.000 tane daha fazla).
Skowron o anları şöyle hatırlıyor: “Dönüm noktası, tipik galaksi görüntüsünün üzerinde ilk Sefeid grubunu gördüğümüzde ve bir sürü yapı fark ettiğimizde gerçekleşmişti. Altı yılımızı aldı fakat buna değdi.”
Böyle bir yapı nerede mi var? Mesela Samanyolu diski, eriyen bir Dali saati gibi bükülüyor. Gökbilimciler bu bükümü ilk önce 1950’li yıllarda, bir tarafın birkaç bin ışık yılı “yukarıya”; diğer tarafın ise benzer miktarda “aşağıya” kıvrıldığını gördüklerinde keşfetmişlerdi. Fakat bu şekil tam olarak anlaşılamamıştı ve bu yüzden kuramcılar nihai sorunu belirleyememişlerdi. Yeni haritanın bu eşi görülmemiş doğruluğu; uydu galaksilerin kütleçekimsel sürüklenmesinden, galaksiler arası manyetik alanlara kadar değişen mevcut seçeneklerin bazılarının elenmesine yardımcı olabilir.
Harita, Samanyolu’nun nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışanlar için yeni bir çıta belirliyor. Örneğin araştırma takımı, belli yaşlardaki Sefeid’lerin birleştiğini ve daha genç olan grupların, daha yaşlı olan gruplardan daha yoğun olduğunu fark etmiş. Bu durum, Samanyolu’nun yıldız oluşturma dönemleri geçirdiğini gösteriyor. Gökbilimciler; tam olarak kaç tane sarmal kol bulunduğunu, bunların ne kadar kıvrıldığını, galaksinin eğimli kısmında yıldızların nasıl yol aldığını veya yıldız oluşum patlamalarını neyin tetikleyebildiğini hâlâ bilmiyorlar. Gelecekte geliştirilecek kuramlar, bu yeni haritaya benzer bir şeyin ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Diğer araştırmacılar da bu galaksinin geçmişine göz atma fırsatını hoş karşılıyorlar. İtalya’daki Turin Üniversitesi’nde galaksinin bükümü üzerinde çalışan ve bu araştırmaya katılmamış olan gökbilimci Eloisa Poggio, şöyle söylüyor: “Samanyolu’nun yapı haritasını çıkarmak, gökbilimde çeşitli araştırma alanları için temel teşkil ediyor. Galaksimizin oluşum geçmişiyle kuvvetli biçimde ilişkili. Bu yüzden, uzak bölgelere yönelik kesin ölçümlere dayanan 3 boyutlu haritalar önem taşıyor.”
Gelecekte yapılacak gözlemler, Varşova’daki takımın bir araya getirdiği bu tabloyu açıklığa kavuşturmaya devam edecek. Skowron, kuzey yarımkürede yürütülecek benzer bir projenin; 1.500 civarı keşfedilmemiş Sefeid’i daha ortaya çıkarabileceğini düşünüyor. Galaksinin merkezine yönelik yapılacak ilave kızılötesi gözlemler ile, bu haritanın temel hata kaynağı olan yıldızlar arasındaki tozların da üstesinden gelinecek: Bu tozlar, bir yıldızın gözlenen parlaklığını düşürüyor ve uzaklık tahminini saptırıyor. Ayrıca, RR Lyrae adıyla bilinen eski bir titreşen yıldız çeşidini aramak amacıyla sayımları genişletmek; galakside yer alan antik alanları daha fazla dahil ederek, haritaya yeni bir boyut ekleyecek.
İnsanlar artık Samanyolu’nu, gökyüzü boyunca akan kaymaklı bir akıntı gibi hayal etmeyebilir. Ancak evrenin bu köşesi hakkında hâlâ anlamadığımız çok şey var. Skowron, “Evrendeki yerimizi öğrenmek her zaman ilgi çekici” diyor.