Anılarımıza Neden Fazla Güvenemeyiz?

1

Ancak durumun böyle olması, onları önemsiz hale getirmiyor.

Aşağıdaki metin, David Linden tarafından yazılan Benzersiz kitabından uyarlanmış bir alıntıdır.

Otobiyografik anılarımız, her türden bozulmaya maruz kalıyor. Yanlış tarih atfetmeye ve görgü tanıklarının etkisine ilaveten, kişinin anılarını çarpıtıp mevcut inançlarına, bilgisine ve hislerine göre biçimlendiren önyargılar da var. Örneğin insanlar kötü şekilde ayrıldıktan sonra, ilişkilerinin önceden sevinçle hatırladıkları ilk aşamalarına yönelik anıları sıklıkla kötüleşmeye başlıyor. Veya insanlar “O adayın seçimi kazanacağını biliyordum” deseler de, önceden sonuç hakkında kuşkularını dile getirmiş olabiliyorlar.

Otobiyografik anılarımızın bazı durumlarda nasıl bozulduğu iyi biliniyor. Genel olarak yakın zaman öncesine dönük anılarımız, uzak geçmişteki anılarımıza göre daha doğru ve detaylı oluyor. Fakat bu kadar belirgin olmayan başka değişimler de var. Eğer sizden yakın bir olayı hatırlamanız istenirse, o anıyı çok büyük ihtimalle kendi bakış açınızdan hayal edersiniz. Sanki bir kamera varmış da, o kamera da kendi gözlerinizmiş gibi görünür. Buna alan hafızası deniyor. Fakat çocukluğunuza ait bir anıyı hatırlamanız istenirse, bakış açınızın bir gözlemcinin bakış açısına geçme ihtimali çok daha fazla oluyor; olayı kendi gözlerinizden görmekten ziyade kendinizi o sahnedeyken görüyorsunuz. Dahası; eğer geçmişteki bir olayın duygusal halini hatırlamanız istenirse, alan anısını hatırlamanız daha muhtemel oluyor. Fakat bir olaya yönelik gerçekleri hatırlamanız istendiğinde, gözlemci anısını kullanmanız daha olası. Buradaki kilit nokta, anıyı hatırlama şeklinin sabit olmaması. O an yaptığınız şey, hatırlama biçimini güçlü şekilde etkileyebilir.

Zamanla ilgili bir diğer olgu ise, olayın tekrar tekrar yaşanmasının anıları genel hale getirmesi. Eğer sahile yalnızca bir kere gittiyseniz, yaşadığınız bu olayda daha fazla detay hatırlamanız muhtemel. Fakat 50 defa gittiyseniz; sizi duygusal olarak etkileyen bir şey gerçekleşmediği sürece 37. ziyaretinizdeki detayları hatırlama ihtimaliniz düşük. Belki 37 numaralı ziyarette, o gün sahile ölü bir balina vurmuştu veya gelecekteki eşinizle tanışmıştınız. O zaman o günün detayları, muhtemelen hafızanıza derin biçimde yazılır ve daha detaylı, daha doğru şekilde saklanır. Duygular (olumlu veya olumsuz), otobiyografik anının daha iyi tutulmasını sağlıyor. Duygular, beynin anıyı daha kuvvetli ve daha kalıcı biçimde depolamasına; kalın ve italik şekilde yazmasına sebep oluyor. Duygusal anıların bu şekilde desteklenmesi çoğunlukla iyi bir şey fakat bazen de kötü. İyi çünkü; duygusal yönden belirgin olan olaylar, genelde hayatınızın sonraki zamanlarında en çok hatırlamanız gerekenler olur. Fakat bazı durumlarda, anı patolojik şekilde kalıcı hale gelebilir; travmatik bir olayın anısının (bir saldırı veya bir askerin çatışmada geçirdiği zaman gibi) sürekli şekilde hatırlanır.

Eğer olaylara yönelik anılarımız sıklıkla bu kadar hatalı ve değişken oluyorsa, o zaman bu anılar neden var ki? Hafıza neden var? Temel cevap; hafızanın bize öğrenme olanağı sağlaması: Davranışımızı bireysel deneyimlere göre ayarlamak ve bu sayede daha verimli besin bulmak, yırtıcılardan kaçınmak, eş bulmak ve etkilemek gibi şeyler… Diğer bir ifadeyle hafıza, genom evriminin pek çok nesil boyunca tür için yaptığı şeyi birey için yapıyor: İçinde bulunduğumuz çevreye, hayatta kalma ve genleri sonraki nesle aktarma şansını artıran bir biçimde tepki vermemize olanak tanıyor. Bunun sonsuz faydaları var. Örneğin yeni doğan bir fare, nesiller boyunca laboratuvarda doğmuş ve tilkilerle hiç karşılaşmamış farelerin soyundan gelmiş olsa bile; tilkilerden doğuştan korkuyor. Bu durum, yabandaki fareler için faydalı bir adaptasyon; fakat değişen bir dünyayla başa çıkmak için genel olarak iyi bir strateji değil. Faydalı olan bütün davranışsal tepkileri genoma kodlayıp, yeni doğan canlının her olasılıkla başa çıkacak donanıma sahip olmasını sağlamak mümkün değil. Hayvanların hatırlaması ve öğrenmesi hem daha verimli, hem daha esnek; bunu o kadar mükemmel yapmasalar bile… Ayrıca, başka bir faydası daha var. Hatırlama faaliyeti, geçmişteki bir olaya zihinsel olarak zaman yolculuğu yapmamıza olanak sağlıyor ve bu durum, geçmişi olduğu kadar geleceği de hayal etmemizi mümkün kılıyor. Hafıza, zihinsel hayatımızı şimdiki zamanın zulmünden kurtarıyor. Bir gelecek hayal etmek ise, karar vermek için gerekli olan tahminler yapmamıza olanak sunuyor.

Hafızanın ne işe yaradığı sorusuna verilebilecek bir diğer cevap ise, otobiyografik hafızanın bu belirli hatalarının aslında kusurdan ziyade birer özellik olması. Hafızanın kullanışlı olması için, sonraki deneyimlerle güncellenmesi ve bütünleşmesi gerekiyor; bu durum, esas olayın anısını değiştirse bile… Bu şekilde; hatırlamanın, bir olayın anısını şekil verilebilir hale getirmesi faydalı oluyor çünkü bu sayede anı, şimdiki zamanla bütünleşebiliyor. Çoğu durumda; sahile yapılmış birçok gezintiden derlenen genel bir anı, gelecekteki karar ve davranışları yönlendirme bakımından 50 tane tekil, detaylı ve doğru gezinti anısından daha faydalı. Tekrarın sebep olduğu detay kaybı, beynin sınırlı hafıza kaynaklarının verimli kullanılmasına olanak tanıyor.

Diğer bir ifadeyle, olaylara dönük anılarımızın sıklıkla yanlış olması şaşırtıcı değil çünkü bu anılardan taviz verme şekli çoğunlukla faydalı. Şaşırtıcı olan şey ise gündelik yaşantımızda çoğu zaman bunu fark edemememiz. Biz insanların, anı parçalarından makul bir hikaye oluşturmaya dair doğuştan bir yatkınlığı var. Bu devam eden hikaye inşası yüzünden, bulanık anıların doğruluğu konusunda çoğu zaman kendimize güveniyoruz ve bunların, kendimize dair temel inançlarımız çerçevesinde oluşmasına olanak sağlıyoruz.

 

 

 

 

Yazar: David Linden. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

1 Yorum

  1. Yazı için teşekkürler. Merak ettiğim şey, kaynakça olarak bir kitabı göstermişsiniz fakat kaynakça ile ilgili yeteri kadar bilgi verilmemiş. Bu yazının tamamı kitaptan alıntı mı? Yoksa kendi cümlelerinizi de içeriyor mu? Alıntı ise nereleri alıntı ve nereden alıntı?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz