Dalgalar, insanlığın geride bıraktığı fiziksel ayak izlerini silmiyor.
Pazartesi günü Nature Sustainability bülteninde yayımlanan bir analizin ortaya çıkardığına göre insanların yapı faaliyetleri, karadaki kentleşme kadar okyanusları da değiştirmiş.
İnsan gelişiminin Dünya okyanuslarındaki boyutunu haritalandıran uluslararası bir araştırma takımı, insan eliyle inşa edilmiş yapıların 2018 yılı itibarıyla işgal ettiği ayak izini hesaplamış. Bu yapılar arasında tünellerden köprülere, rüzgar santrallerinden su kültürlerine kadar her şey var. Sonuçlar ise okyanusun yüzde 0.008’ini kapsayan, yaklaşık 30.000 kilometre kareyi gösteriyor.
Fakat başka bir açıdan bakıldığında, aslında bundan çok daha geniş. Deniz ekosistemine ilk izimizi bıraktıktan sonra dahi, eylemlerimizin meydana getirdiği etkiler devam edebiliyor ve diğer tür etkilerin yanısıra su akışını değiştirip kirliliği yayabiliyor.
Bu yapıların etrafındaki deniz manzarasında oluşturduğumuz bu gibi değişiklikleri hesaba katarsak, okyanustaki genel ayak izi daha çok yüzde 5 gibi çıkıyor ve 2 milyon kilometre kareyi kapsıyor; bu alan, dünyamızın tüm mangrovlarının ve deniz çayırı yataklarının kapladığı alandan daha geniş.
Dünyamızın kıyıları birbirlerine eklenince, yüz binlerce kilometrelik sahil şeridi ortaya çıkıyor ve çoğu deniz inşaatı, münhasır ekonomik bölgeler (MEB) olarak bilinen ve kıyıdan 370 kilometre dışarı uzanan alanda yer alıyor.
Ülkeler, buradaki deniz kaynaklarını yasal şekilde araştırıp kullanabiliyorlar. Yeni çalışmada ise; karaların %1.7’sine kadarını kapsayan kentleşmeye benzer şekilde, deniz inşaatlarının da MEB’lerin yaklaşık %1.5’a kadarını meydana getirdiği bulunmuş. Yeni Güney Galler Üniversitesi’nde deniz biyoloğu ve ekolog olan Ana Bugnot, “rakamlar endişe verici” diyor.
