Arrival Filmi, Uzaylılarla Konuşabilmek İçin İpuçları Veriyor

1

Bilim-kurgu filmi olan Arrival’da, yabancı uzay gemisi aniden Dünya’daki yirmi farklı bölgede görülüyor. Uzaylılar  -heptapods adı verilen yedi kollu yaratık – birkaç kişinin konuşmak için gemiye gelmelerine izin vermek istiyor fakat bu iki türün anlaşmasını sağlayacak evrensel bir çeviri cihazı yok. Bunun yerine, Amy Adams ‘ın oynadığı, Louise Banks dahil, her ülkenin en iyi dil bilimcilerini çağırıyorlar.

Banks, heptapodsların dilini ve neden dünyaya geldiklerini ortaya çıkarmak için en yakın uzay gemisinin bulunduğu yer olan Montana’ya gidiyor. Dil bilimcilerin dünyadışı bir dil ile karşı karşıya kaldıklarında nasıl tepki vereceklerini ortaya çıkarmak için film yapımcıları Montreal’deki McGill Üniversitesi’nde dilbilimci profesör olan Jessica Coon’a danışmışlar.

“Bunlar, iki kolu , iki ayağı ve bizim ki gibi ses sistemine sahip olan tipik Star Trek uzaylıları değiller,  fakat farklı renk ya da başlarında garip bir yumruya sahip olabilirler.” diyor Coon. “Onlar gerçekten tamamen insan gibi görünmüyorlar ve çıkardıkları sesler tamamen insanüstü  sesler, ve muhtemelen  bulmayı umduğumuz şey bu.”.

Popular Science Coon’a,  dilbilimi alanı hakkındaki doğruların ne olduğunu, uzaylı dilini çözmenin neden zor olacağını ve dilbilimcilerin bunu nasıl yapabileceklerini sordu.

Eğer uzaylılar dünyaya gelirlerse, onların dilleri muhtemelen herhangi insan dilinde bulanmayan zorlukları içerecek . “Dil bilimcilerin, insan dili ile ilgili keşfettikleri şey şu; diller kulağa çok farklı gelebilir ve dil bilgileri birçok farklılık gösterebilir fakat diller belirli kalıpların içine girme eğilimindedirler.” diyor Coon. Dolayısıyla bir insan dili hakkında belirli bilgi verildiğinde, dilbilimciler genelde dilin diğer özellikleri hakkında güvenilir tahminler yapabiliyor.

Kelime sırasını ele alalım. Fiillerin nesnelerden önce geldiği dillerde, edatların isimden önce gelmesi de yaygın bir durum. İngilizcede söyle diyoruz  “ate the apple” –elmayı yedi- ve  “ on the table “- masanın üzerinde- . Diğer dillerde , Japonca gibi, bu kalıplar  ters. “ Dünyadaki dillerin çoğu bu kalıplardan birine ya da diğerine giriyor.” diyor Coon ve şöyle devam ediyor ” Çeşitlilik tam olarak sınırlandırılmamış değil.”.

Uzaylıların dili, insanların dillerinin paylaştığı benzer kuralları takip etmek zorunda değil. “İnsanların dil öğrenme kapasiteleri birbirine bağlı gibi görünüyor.” diyor Coon. “Çünkü bu insan olmanın ve insan genetiğinin bir parçası, insan dillerinde aynı tür sınırlandırmaların ya da aynı tür benzerliklerin diğer canlılarda olması olası değil.”

Bütün insan dillerinde tanımlanan deneyimler uzaylılarınkinde gözlemlenmeyebilir. Her insan dilinde, amacı temsil etme yolları vardır.  Coon diyor ki ” Çocuklar, ‘Bu fincanı kırmak istememiştim.’ diyebilmek isteyecekler.” Fakat, Arrival’da Banks’in meslektaşlarına açıkladığı gibi, eğer uzaylılar içgüdüsel olarak davranıyorsa onların dilinin öz-düşünce kavramı ya da bir şeyleri bir amaçla ya da kazayla yapmak arasında ayırım yapmanın hiçbir yolu olmayabilir.

Dilbilimciler bile uzaylı dilinin bizim konuşmalarımızın içerdiği temel bileşenler olan isim, fiil, soru ve diğer bileşenlere sahip olmayabileceğini kabul ediyor. “Kalıpları hala algılayabileceğimizi ve gördüğümüz kadarıyla eşleştirebileceğimizi umut ediyoruz.” diyor Coon.

Kendi biyolojimiz de bizim uzaylı dilini anlamamızı kısıtlayabilir. Misafirlerimizin ağızlarının olduğunu tahmin etsek bile, onların çıkardıkları sesleri  ayırt edemeyebiliriz. Ted Chiang’nın Arrival’a ilham veren “Hayatınızın Hikayesi” isimli kısa hikayesinde; insan kulağı ve beyninin, insan ses tellerinden çıkan sesleri anlaması için yapıldığına dikkat çekiliyor.  Uzaylılara baktığımızda ise  “Kulaklarımızın, onlara anlamlı gelen ayrımları fark edemeyecek kadar basit olması muhtemel.” diyor Coon.

Uzmanlar, uzaylıların benzersiz yazılı dili ile ilgili gelişme kaydederken, Banks ve meslektaşları, heptapodların seslerini yeniden üretememeleri onlara engel oluyor. “Konuşma diliyle bir başarı şansı yok, çünkü balina çağrısı ve kedi hırıltısı gibi yabancı sesleri üretemiyor.” diyor Coon.

Peki uzaylılarla nasıl konuşacağız?

Coon ilk saha çalışması görevinde, Meksika’da bir yazını Maya dilini öğrenmek için harcamış. “Bir süre önce vardığı iddia edilen UFO’nun bulunduğu yere gitmek, gerçekten Chiapas’ta bir ormana yolculuk etmek gibi bir şey değil.” diye itiraf ediyor. Hala, Coon diyor ki, “Louise Banks’in Arrival’da deşifre etmeyi denediği heptapodların dili, bizim uzaylı konuşmalarını nasıl çevirmeyi denememiz gerektiğini oldukça doğru bir kesinlikle ortaya koydu.”

Eğer gelecekteki dil bilimciler, kendilerini zeki uzaylılarla yüz yüze bulurlarsa, kendilerini tanıtmak, yapmak istediklerini anlatmak ve onlarla konuşmak veya yazmak için çalışma yapmak zorunda kalacaklar. Banks gibi, dil bilimciler karmaşık sorular üzerinde çalışmadan önce küçük, anlaşılabilir daha temel şeyler üzerinde çalışacaklar.

“Film, dili nasıl çözdüğü noktasında, gereksiz ve teorik detaylara girmeden, bunu nasıl yaptığını net bir şekilde gösteriyor” diyor Coon.

İnsan dillerini çözerken,  birçok alan dil bilimcisi yanlarında ses kayıt cihazı ( belki video kamera) , birkaç kalem ve kağıt ve hedef dil ya da bağlantılı dillerle alakalı sahip oldukları bilgiler gibi birtakım yardımcı eşya bulunduruyorlar. “Bu her zaman başlangıç için güzel yerdir.” diyor Coon. Herhangi yeni bir dil için, “ Konuşanlarla etkileşim kurup çok fazla soru sormak; dil bilgisinin nasıl işlediği hakkında hipotez üretmek ve bu konuları konuşanlara daha fazla soru sorarak test etmek; dilbilgisinin detaylı kısımlarını anlamamızı sağlamaya yarar.”

 Yani aslında uzaylılarla etkileşimde olmak anahtar olabilir. Fakat, ya uzaylı misafirlerimize ile konuşabilecek kadar yakınlaşamazsak? Coon, dil bilimcilerin kayıtlar ile gelişme kaydedebileceğini düşünüyor.

Filmde Banks’in yeni gelen uzaylıları ilk defa duyma şansı, askeri görevlinin ona bir ses kaydı dinletmesi ve ondan ne kavrayabildiğini sorması ile ortaya çıkıyor. “ Bu tamamıyla imkansız bir görev, sesler ve söylenenler arasında bir çeşit eşleştirmeye ihtiyaç var.” diyor Coon. Eğer Banks’in video ya da konuşmanın gerçekleştiği sahne hakkında bir bilgisi olsaydı, daha fazla şansı olurdu. Eğer Banks daha uzun ve çok kayda erişebilseydi, belirli eylemlere güvenilir bir şekilde karşılık gelen sesleri araştırabilirdi. “ Yeterli sayıda bilgi ile, bir dilin dil bilgisini çözebilirsin. “ diyor Coon.

Eski zamanların dilleri, bu dilleri konuşan insanların yardımı olmadan çözülebildi. “Eğer yeterli bilgiye ve yeterli bağlama ve tarihe sahipsen, sanırım çok fazla etkileşim olmadan bir dilin gramerini anlamada en azından belirgin ilerleme kaydedebileceğine dair umut olduğunu düşünüyorum. Yine de uzaylıların yaşamlarını ne kadar anladığımıza bağlı.” diyor Coon.

Bu, onların yayınlarından yabancı bir dil alabileceğimiz, yada onların bizim dilimizi öğreneceği anlamına mı geliyor?  “ Dünyada ortaya çıkan dev uzay gemileri yapan yaratıklar, uzaya koyduğumuz yayınlardan kolayca dilimizi çözebilirlerse ve etkili araştırma ve etkili bilgi ile bunu bizde yapabilirsek bu duruma hiç şaşırmam.” diyor Coon.


Çeviren: Melis SİN

1 Yorum

  1. Uzayda ki diğer canlılar bizden daha akıllılarsa (varsayım), lisan pek sorun olmasa gerek, sonuçta dünya da bir şekilde birbirlerinin lisanını bilen ama anlamak istemeyen canlıların dünyayı ne hale getirdiği ortada iken!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz