Bağırsak mikrobiyomumuz (sindirim sistemimizde yaşayan pek çok bakteri, virüs ve diğer mikroplar), sağlığımız ve geçirdiğimiz hastalık tehlikesi bakımından daha yeni yeni anlamaya başladığımız önemli roller oynuyor.
San Diego California Üniversitesi’nde çalışan araştırmacılar, geçenlerde yaşlı erkeklerde kişinin bağırsak mikrobiyomunun aktif D vitamini seviyeleriyle bağlantılı olduğunu göstermişler. D vitamini, kemik sağlığı ve bağışıklıkta önemli bir hormon.
26 Kasım’da Nature Communications bülteninde yayımlanan çalışma, D vitamini ile bu vitaminin ölçüm şekli hakkında da yeni detayları ortaya çıkarıyor.
D vitamini, birkaç farklı biçim alabiliyor fakat standart kan testlerinde sadece bir tanesi; vücut tarafından depolanabilen inaktif bir öncül tespit ediliyor. Vücudun D vitaminini kullanması için, bu öncülü metabolize edip aktif bir şekle dönüştürmesi gerekiyor.
Çalışmanın yazarı ve San Diego California Üniversitesi Sağlık Fakültesi’ndeki Osteoporoz Kliniği’nin müdürü Deborah Kado, şöyle söylüyor: “Mikrobiyom çeşitliliğinin (kişinin bağırsağındaki bakteri tiplerinin çeşitliliği), D vitamininin öncül biçimiyle değil de aktif biçimiyle yakından ilişkili olduğunu bulunca şaşırdık. Mikrobiyom çeşitliliğinin daha fazla olması, genelde daha sağlıklı olmakla ilişkilendiriliyor.”
Yapılan birden fazla çalışmada, D vitamini seviyeleri düşük olan kişilerin kanser, kalp hastalığı, ağır COVID-19 enfeksiyonu ve diğer hastalıklar yönünden daha yüksek tehlike altında olduğu öne sürülmüş. 25.000’den fazla yetişkin üzerinde şimdiye yapılan en büyük rastgellenmiş klinik deneyde, D vitamini takviyelerinin sağlığa fayda bakımından (kalp hastalığı, kanser ve hatta kemik sağlığı dahil) etki göstermediği kararlaştırılmış.
“Bizim çalışmamıza göre bu durumun sebebi, söz konusu çalışmalarda aktif hormondan ziyade sadece D vitamininin öncül şeklinin ölçülmesi olabilir” diyor Kado. “D vitamini oluşumuna ve bozunmasına yönelik ölçümler, altta yatan sağlık sorunlarını ve D vitamini takviyelerine kimlerin en iyi cevap verebileceğini daha iyi gösterebilir.”
Fakat araştırma takımı, deneklerin yaşadığı yerler ile aktif D vitamini hormonu seviyeleri arasında hiçbir bağlantı bulmamış.
“Güneş ışığından veya takviyeden ne kadar D vitamini aldığınız ya da vücudunuzun ne kadar fazla depolayabildiği önemli değil gibi görünüyor” diyor Kado. “Önemli olan, vücudunuzun bunu ne kadar iyi metabolize edip aktif D vitaminine dönüştürebildiği. Ayrıca klinik deneylerde, bu vitaminin sağlık üzerindeki rolüne ilişkin daha doğru bir tablo elde edilmesi için belki de bunun ölçülmesi gerekiyor.”
“İlaçlarda, genelde daha fazlasının daha iyi olmayabileceğini görüyoruz” diye ekliyor Thomas. “Dolayısıyla bu durumda önemli olan şey, vücudunuza ne kadar D vitamini takviyesi yaptığınız değil; vücudunuzu onu kullanmaya nasıl teşvik ettiğinizdir.”
Kado bu çalışmanın, katılımcıların kan ve dışkısında bulunan mikroplar ile D vitaminine yönelik yalnızca tek bir zaman örneğine dayandığını ve bu etmenlerin, kişinin çevresi, beslenme düzeni, uyku alışkanlıkları, ilaçları ve daha fazlasına bağlı olarak zamanla dalgalanabileceğini belirtiyor. Araştırma takımına göre, bakterilerin D vitamini metabolizmasında oynadığı rolün daha iyi anlaşılması ve mikrobiyom seviyesine müdahale etmenin, kemikler ile belki de diğer sağlık niteliklerinin iyileştirilmesini hedefleyen mevcut tedavilerin genişletilmesi amacıyla kullanılıp kullanılmayacağının belirlenmesi için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.
Heather Buschman/San Diego California Üniversitesi. Ç: O.
Başlikta hata var