Megapikseller: Bilim insanları, yüksek hızlı kameraların yardımıyla bu Pokémonvari gücü keşfetmiş.
Tükürük baloncukları çıkarmak, şapşalca ve çocuksu bir şey gibi görünebilir; fakat sadece nefes almaya çalışan ufak bir su canlısıysanız, bunun için geçerli bir sebebiniz var.
Birkaç yaz önce Kurt Schwenk, akvaryum yüzeyinin yakınındaki bebek bir ağaç kurbağasını izlediği sırada yeni bir davranış fark etmiş. Connecticut Üniversitesi’nde araştırma yapan evrimsel biyolog, “Bir tanesi yüzeye kadar geldi ve ilginç bir şey yaptı” diyor. “Yüzerek uzaklaştığında, geride bir baloncuk bırakmıştı.” Schwenk ve yüksek lisans öğrencisi Jackson Phillips, bir deney için semenderleri iribaşlarla beslemeyi planlamışlar; ancak işler hemen değişmiş. Bu baloncuğun; genç yüzergezerlerin su yüzeyine çıkmadan, gelişmekte olan akciğerlerini nasıl çalıştırdıklarına yönelik bir ipucu olabileceğini düşünmüşler.
Bu fikirlerini sınamak için ise New England bataklıklarına doğru yola koyulup; benekli semenderler, dalgıç böcekler ve akciğerli salyangozların yanısıra dört ayrı türe ait iribaşları toplamaya gitmişler. Ayrıca posta yoluyla, derisi şeffaf olacak şekilde yetiştirilmiş olan Afrika pençeli kurbağası sipariş etmişler. Ardından, su yüzeyinin (ve canlının derisinin) altında neler olduğunu görmek amacıyla LED aydınlatmalı, yüksek hızlı (saniyede 30 ila 1.000 fotoğraf çekebilen) siyah beyaz kameralar kullanarak denekleri kayda almışlar.
Geçenlerde Proceedings of the Royal Society B bültenindeki bir makale ile birlikte yayınlanan bu videolar, Schwenk ile Phillips’in, iribaşların soluma sürecini kronolojik şekilde ortaya çıkarmasına yardımcı olmuş. Yüzergezer canlılar büyüdükçe, solungaçları akciğerlere dönüşüyor. Bu dönüşüm nihayetinde onları, kafalarını suyun üzerine uzatarak içlerine hava çekmeye zorluyor. Fakat cılız bedenleri, işleri zorlaştırıyor. Su molekülleri, birbirlerinin etrafında sıkı bağlar kuruyorlar (bu yaygın fizik kuralı, yüzey gerilimi olarak biliniyor); bu yüzden onları koparmak için kayda değer miktarda bir kütle gerekiyor. Yaklaşık 1.5 santimetre uzunluğunda olan bir iribaşın bu konuda pek şansı yok.
İşte “baloncuğu emmek” burada devreye giriyor. Connecticut’taki bilim insanların uydurduğu bu hoş terim, iribaşların yüzey gerilimini alt etmesine atıf yapıyor: Su hattının üzerine bir hava boşluğu üflüyor ve sonra bunun oksijenle dolmasını bekliyorlar. Hazır olduğu zaman, bunu tekrar ağızlarına çekiyor ve tek nefeste akciğerlerine gönderiyorlar. Yüzergezerlere özgü olan bu işleme, ağızsı pompalama adı veriliyor. Schwenk, insanların teoride baloncuk emebildiğini söylüyor; ancak gazı sıkıştırarak akciğerlerimize göndermek için ağzımızı açmak zorundayız. Bunu yapmak, yüzerken zor olurdu.
Schwenk ve Phillips, memelilerin yanısıra salyangozların ve böceklerin de baloncuk oluşturabildiğini bulmuşlar; fakat bunu ağızları yerine kalçalarıyla yapıyorlar. Çalışmanın yazarları herhangi bir balığı kayda almamış olsa da; larvalar nefes aldığı ve süzerek beslendiği için, bu davranışın onlarda çok daha yaygın olduğunu düşünüyorlar. “Buradaki temel konu, yüzey geriliminin bu hayvanlar için gerçekten fiziksel bir engel oluşturması. Bu yüzden, özel adaptasyonlar görmeyi bekleyebiliriz” diyor Schwenk. Ayrıca, bu adaptasyonun değişik biçimlerini de gördüğünü belirtiyor: Örneğin gri ağaç kurbağaları yetişkinliğe yaklaşırken “çift emiş” gerçekleştiriyorlarmış. Olgun yeşil kurbağalar ise bazen “eğlence olsun diye baloncuk emiyormuş”. Yine de bu deliliğin bir sebebi var ve detayları öğrenmek için bir sonraki video turunu bekleyeceğiz.
Yazar: Purbita Saha/Çeviri: Ozan Zaloğlu