Birçok gelişmiş yapay zeka projesi, bilinçli bir makine inşa etmek için çalıştıklarını söylüyor. Bunun temelini ise, beyin işlevlerinin duyusal bilgileri kodlayıp işlemekten ibaret olması fikrine dayandırıyorlar. Bu varsayıma göre; beynin işlevleri tamamen anlaşıldığı zaman, bunları bilgisayara programlamak mümkün olacak. Microsoft, geçenlerde yalnızca bu iş için 1 milyar dolar harcayacağını duyurdu.
Ancak süperbilgisayarlı beyin oluşturmaya yönelik girişimler, şimdiye kadar bu hedefin yanına bile yaklaşamadı. 2013 yılında başlayan ve birkaç milyar dolarlık bütçesi olan bir AB projesi, başarısızlıkla sonuçlandı. ABD’de ise buna benzer başka bir proje var; fakat beynin taklit edilmesinden ziyade, beyin verileri üzerinde çalışma yapan araştırmacılar için yeni yazılım araçları geliştiriliyor.
Bazı araştırmacılar, sinirbilimin bilgisayarlar ile taklit edilmesi gerektiğini söylüyor. Diğerleri ise, bu girişimlerin başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkum olduğunu düşünüyor; çünkü bilincin hesaplanabilir bir şey olmadığına inanıyorlar. Bu kişilerin temel argümanı; beyinlerin, görme ve koku da dahil olmak üzere bir deneyimin birden çok bileşenini bütünleyip sıkıştırıyor olmaları. Onlara göre günümüzdeki bilgisayarların veriyi algılama, işleme ve depolama şekli, böyle bir şeyin üstesinden gelemez.
Yaşayan canlılar, özne ile çevre arasındaki etkin bir süreçte sinir bağlantılarını adapte ederek; deneyimleri beyinlerinde depoluyorlar. Bunun aksine bir bilgisayar, veriyi kısa vadeli ve uzun vadeli bellek bloklarında depoluyor. Aradaki bu fark; beynin bilgiyi ele alma şeklinin, bilgisayarların çalışma şeklinden de farklı olması gerektiği demek.
Zihin, çevreyi etkin şekilde keşfederek; bir eylemin veya diğerinin verimine yön verecek unsurlar bulmaya çalışıyor. Algı, duyusal verilerle doğrudan ilişkili değil: Bir kişi, bir masayı çok farklı açılardan tanıyabilir ve bunu da; bu verileri bilinçli şekilde yorumlamak ve daha sonra hafızasına bu kalıbın daha önce tanımlanan bir nesnenin farklı görünümleriyle oluşturulup oluşturulamayacağını sormak zorunda kalmadan yapabilir.
Bu konudaki diğer bir bakış açısı ise; en olağan hafıza işlerinin, beynin birden fazla bölgesiyle ilişkili olması. Bunlardan bazıları da epey büyük. Beceri öğrenme ve uzmanlık; nöronlar arasındaki bağlantıların kuvvetinin değişmesi gibi, yeniden düzenlemeyi ve fiziksel değişimleri kapsıyor. Bu dönüşümlerin aynısı, sabit bir mimariye sahip bilgisayarda tümüyle yapılamaz.
Fakat bilincin hesaplanabilir olmamasının bazı ek sebepleri de var.
Bilinçli bir insan, ne düşündüğünün farkındadır ve bir şeyi düşünmeyi bırakıp, başka bir şeyi düşünmeye başlayabilir; düşünce zincirinin başında nerede olduğunun bir önemi yoktur. Fakat bir bilgisayarın bunu yapması imkansız. 80 yıldan fazla süre önce, önde gelen bilgisayar bilimcisi Alan Turing; herhangi bir bilgisayar programının kendi başına durmasını sağlamanın hiçbir yolu olmadığını göstermişti. Üstelik bu kabiliyet, bilincin temel bir özelliği.
Kendisinin argümanı, doğal bir çelişki meydana getiren bir mantık hilesine dayanıyor: Analiz ettiği bir programın durup durmayacağına karar verebilen, genel bir işlem olduğunu düşünün. Bu işlemin sonucu; “Evet, duracak” veya “Hayır, durmayacak” olacaktır. Bu epey doğrudan bir durum. Fakat Turing, durdurma kontrol süreci bulunan bir program yazıldığını ve bu programda çok önemli bir unsur bulunduğunu hayal etmişti. Bu unsur; durdurma kontrolcüsünün cevabı “Evet, duracak” olursa, programı çalışır halde tutan bir talimat.
Durdurma kontrol sürecini bu yeni programda yürütmek, durdurma kontrolcüsüne ister istemez hata yaptırır: Çünkü eğer programın duracağına karar vermişse, programın talimatları ona durmamasını söyler. Diğer taraftan; eğer durdurma kontrolcüsü bu programın durmayacağına karar vermişse, programın talimatları her şeyi hemen durdurur. Bu durum mantıklı değil; işte bu mantıksızlık, Turing’in şu sonuca varmasına yol açmış: Bir program hiçbir şekilde analiz edilemeyebilir ve program duracak olması tamamen kesin olabilir. Bu yüzden, herhangi bir bilgisayarın; düşünce dizisini kesin olarak durdurabilecek ve başka düşünme zincirine geçecek bir sisteme benzeyeceğinden emin olunamaz. Ancak bu kabiliyetin kesin olması, bilinçli olmanın doğal bir parçasını oluşturuyor.
Beyinde sadece bilinçle meşgul olan benzersiz yapılar bulunmadığına dair tıbbi araştırma bulguları da, bu görüşleri destekliyor. İşlevsel MRI görüntüleme yöntemleri, farklı bilişsel faaliyetlerin farklı beyin bölgelerinde gerçekleştiğini gösteriyor. Bazı hipotezler mevcut olsa da, bilincin tam olarak nasıl çalıştığı hâlâ bilinmiyor.
Yazar: Subaş Kak/Conversation. Çeviri: O. Zaloğlu.
Biyolojik yaşamın bire bir işlevlerini sağlayacak tüm duyulara sahip dijital bir yaşam oluşturulamazsa, bilinç oluşması imkansızdır. Dijital teknolojinin biyolojik yaşama eş değer bir gelişme gösteremeyeceğini günümüz bilgileri ile iddia etmenin çok mantıkılı olmadığına inanıyorum. İnsanoğlu gelecekte süper zeka sistemlerini oluşturabilirse, neler olabileceğini tahmin etmek imkansızdır.