Beyin hücrelerinin birbiriyle nasıl konuştuğunu daha iyi anlayan bilim insanları, elde edilen bilgilerin zihinsel sağlık durumları ve hafıza hastalıklarının tedavisinde yardımcı olabileceğini düşünüyor.
Nottingham Üniversitesinde çalışan uzmanlar, insan beynindeki sinapslarda bulunan moleküler mesajların düzenlenişini tersine çevirmenin, anksiyete gibi tersine döndürülebilen zihinsel sağlık durumları ile demans gibi hafıza hastalıklarının tedavisine katkı sağlayabileceğini keşfetmişler.
Dün Molecular Psychiatry bülteninde yayımlanan bulgular, beyin hücrelerinin iletişim şeklini anlamada büyük bir adım olmanın yanısıra nörolojik ve psikiyatrik durumlarda yeni tedavilerin belirlenmesine de yardımcı olabilir.
Araştırmaya Nottingham Üniversitesi Yaşam Bilimleri Fakültesinde çalışan Dr. Helen Miranda Knight öncülük ederken, Tıp Fakültesi, Yaşam Bilimleri ve Biyobilimler Fakültelerinde çalışan araştırmacılar da katkıda bulunmuş. Çalışma, Nottingham Üniversitesinin son teknoloji Deep seq derin dizileme yöntemi, SLIM mikroskobisi ve Nanoölçek ile Mikroölçek Araştırma Merkezi tesislerinin kullanılmasıyla yürütülmüş.
İnsan beynindeki hücreler, birbirleriyle sinaps adı verilen bölgelerde iletişim kuruyor. Bu bölgelerde salınan moleküller, sonraki hücreye sinyal iletiyor. İnsanlar bir şey öğrendiği veya hatırladığı zaman bu sinyalleşme işlemi güçleniyor. Sinapslar arasındaki iletişim ters gittiğinde ise devreler bozuluyor. Kaybolan devre sayısı arttıkça, insanların düşünebilme ve gündelik işleri yerine getirebilme becerisi değişiyor. Demans çeşitlerinde ve bazı zihinsel durumlar gibi bilişsel bozukluklarda böyle bir durum görülüyor.
Sinir hücreleri ve sinapsların işlevi, RNA adı verilen genetik maddede kodlanan bilgilerin kullanılmasıyla üretilen proteinlere bağlı. Etkin sinapları doğrulayan bir çeşit sinaptik ‘etiket’ yapıları sebebiyle RNA’ların, tam da sinaptik sinyalleşmeye ihtiyaç duyulan yer ve zamanda bulunduğu düşünülüyormuş. Bilim insanları, geçenlerde RNA’da RNA bazlarından birine eklenen ve RNA mesajını ‘işaretleyen’ bir metil grubunun/molekülünün olabileceğini öğrenmişler. Metil gruplarının bu şekilde eklenmesi, DNA ya da RNA’ya bağlanan proteinleri etkileyebilir ve bunun karşılığında proteinlerin üretimini durdurabilir.
Dr. Knight elde edilen sonuçların, beynin normal işlevinin yanında anksiyete ve bağımlılık bozuklukları gibi tersine çevrilebilir psikiyatrik zihinsel durumlar ile demans gibi erken aşamadaki nörodejeneratif hastalıklar bakımından da çok önemli olduğunu söylüyor.
Kaynak: Nottingham Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.