
İnsanlar hayatlarının yüzde 20’sine kadarlık bir döneminde boş zihin durumu yaşıyor.
Düşüncelerim genelde sonu gelmeyen bilgi nehirleri gibi. Ta ki biri altı- yedi saniye önce tanıştığım bir yabancının adını sorana kadar; o zaman beynim duruyor. Beyin durması zannettiğinizden çok daha yaygın olabilir. Araştırmacılar zihinlerimizin, hayatlarımızın yüzde 5 ila 20’si boyunca boş kaldığını düşünüyor. Sinirbilimciler boş bir zihnin gizemine renk ve detay ekleme noktasında önemli engellerle karşı karşıya aklıyorlar ancak yeni araştırmada, bu biçimsiz düşüncelerin sınırları belirlenmeye çalışılıyor.
Boş zihni tanımlamak
Liege Üniversitesinde çalışan bilişsel sinirbilimci Athena Demertzi, geçenlerde boş zihin araştırmalarına yönelik bir inceleme makalesi yayımladı. Bu terimin ne anlama geldiğine bir türlü karar verilememişti. Demertzi’nin makalesi ise yedi farklı tanım gösteriyor. Kendisinin boş zihinle ilgili tercih ettiği görüş ise “hiç düşünce olmaması intibaı ya da herhangi bir düşünce belirtememe”.
Bu yorum kasten muğlak bırakılmış çünkü insanlar boş bir zihni belirtirken her türlü dili kullanabiliyor. Örnekler arasında “Ne düşündüğümü hatırlamıyorum” veya “Dikkat etmiyordum” yer alıyor. Demertzi bu durumun, beynin hafıza gibi diğer işlemlerini çalışmalarına dahil etmeye çalışan araştırmacıların hata yapmasına sebep olabileceğini söylüyor.
Bu geniş tanım içerisinde Demertzi, sonrasında zihin boşalmasını farklı kısımlara ayırmaya çalışıyor. Fakat çalışma karmaşıklıklarla dolu. Beynin iç işleyişlerini incelemede en güvenilir araçlardan biri de fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) yöntemi. Demertzi, fMRI ile çalışan araştırmacıların taramaya giren deneklerden sık sık “bir şey düşünmemelerini” istediklerini açıklıyor. Demertzi böyle yapmanın, beynin orta düzlemi boyunca singulat korteks gibi bölümlerin faaliyete geçmesine sebep olduğunu söylüyor. Fakat söz konusu sinyal boş bir zihnin işareti olmaktan ziyade düşünceleri baskılamak için gereken çabanın bilişsel bir işareti.
Zihin boşluğunun ardındaki bir sinyal
Demertzi bu sinyali önlemek için farklı bir strateji denemiş. 2023 yılında yayımlanan bir çalışmaya göre bilim insanının ekibi, tarayıcının içerisinde duran dinlenme halindeki kişilerin beyinlerini gözlemlemiş. Katılımcılara rastgele aralıklarla ne düşündükleri sorulmuş. Araştırma takımı daha sonra beyinde, katılımcıların yanıtlarından saniyeler önce meydana gelen faaliyet örüntülerini analiz etmiş. Boş zihin rapor eden bireylerin beyinlerinde farklı bir sinyal görülmüş. Söz konusu sinyal, beyin ağlarının anlık şekilde eş güdümlenmesini içeren bir örüntü. “Hepsi devre dışıydı” diyen Demertzi, bu sinyalin uyku veya anestezi sırasında da görüldüğünü ekliyor.
Bulgular, zihin boşluğu ve beyinlerimizin yaşadığı uyarım seviyesi arasında güçlü bir bağlantı kuran diğer araştırmacılarca da destekleniyor. Uyarım seviyeleri düşük olduğunda, zihin boşluğu dönemlerinin görülme olasılığı yükseliyor. Bu durumun, kesintisiz bir düşünce akışının sürmesi için yüksek uyarım gerekmesinden kaynaklandığı ileri sürülmüş.
Fakat çok yüksek bir uyarı durumunu korumanın bir maliyeti olabilir. Bu odaklanma durumu yüksek seviyelerde tepetaklak olup performansı baltalayan anksiyeteye dönüşüyor. Demertzi, bu anksiyete durumlarının tekil fikirleri bulanıklaştırabilen ve hatırlanmalarını zorlaştırabilen düşünce akınına yol açabileceğini belirtiyor makalesinde ki bu da başka bir zihin boşluğu biçimi.
Zihin boşluğu ve DEHB
Zihin boşluğu, belli vakalarda klinik durumların bile bir özelliği olabilir. “DEHB gibi klinik durumlarda kendini gösterdiğini biliyoruz” diyor Demertzi. DEHB‘li olup ilaç kullanmayan çocuklar, boş zihin ile bu durumu yaşamayan çocuklara göre daha yüksek bir seviyede karşılaştıklarını söylüyor. Zihin boşluğu, genelleşmiş anksiyete bozukluğu gibi düşünce akını içeren diğer durumlarda da ilişkili bir özellik şeklinde yer alabilir.
Demertzi için nihai soru, boş zihnin en başta neden meydana geldiği. Araştırmacılar bunu hâlâ çözmeye çalışıyor fakat Demertzi, uyku ve uyarım bağlantısının bir ipucu olabileceğini öne sürüyor. “Uyuduğumuzda” diyor Demertzi, “Nöronlarımız gün boyunca biriken şeyleri glimpatik sistemden atarak dinleniyor.”
Demertzi, (bazı uyku sinirbilimcilerinin karşı çıktığı) bu toksin temizleme işlevinin uyanık olduğumuzda da kısa dönemler halinde gerçekleşiyor olabileceğini söylüyor. Bilişsel kabiliyetimizdeki bu “molaları” zihin durması şeklinde fark ediyoruz. Nihayetinde bu boşluklar, uyanık kaldığımız zamanın geri kalanında beynimizin yüksek işlev sürdürme şekli olabilir. “Beyinlerimiz biraz yardım etmezse, sürekli uyanık bir yaşamı nasıl devam ettirebilirsiniz?” diyor Demertzi.
Yazar: RJ MacKenzie/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.