5 insandan biri, ışık parlamalarını ‘duyabiliyor’ olabilir.
Küresel yetişkin nüfusunun kabaca yüzde 4.4‘ü, duyum ikiliği olarak adlandırılan nadir bir durum yaşıyor. Bu olgu, beynin duyusal bilgiyi ayırt edememesine ve kokuları seslere veya rakam ile kelimeleri tat veya renklere dönüştürmesine neden oluyor.
Fakat bilim insanları, çok daha yaygın olduğu ortaya çıkan özel bir duyum ikiliği şekli tanımladılar; yapılan küçük bir deneyde, beş katılımcıdan biri, hareketi ‘duyabildiklerini’ keşfetti ve bu durum onlara, yanıp sönen ışık sinyalindeki kalıpları belirlemede gelişmiş bir beceri sağladı.
Duyum ikiliği, nadir fakat geniş olan sinirsel bir olgudur. Bu olguda, bir duyusal veya sinirsel yolun uyarılması, otomatik olarak ikinci bir duyusal yolu uyarır.
Bu yüzden duyum ikiliği olan bir kişi, “pencere” kelimesini gördüğü her seferinde et tadı alırken, bir başkası da belirli bir müzikal işaret duyduğu zaman mavi rengi gözünde canlandırır; bütün duyusal girdi türleri, beynin nasıl yapılanmış olduğuna bağlı olarak karışabilir.
Üstelik şimdi, bu tuhaf ve hayat değiştirici olgular, ortadaki tek duyum ikiliği türleri değil gibi görünüyor; bunlar, sadece en belirgin olanları olabilir.
Londra Üniversitesi’ndeki araştırmacıların yaptığı yeni bir çalışmanın öne sürdüğüne göre, bu sinirsel karışıklık, çok daha fazla kişinin duyusal tellerinin kesişme etkilerini deneyimlemesine sebep oluyor olabilir, fakat bu o kadar zor algılanan bir şey ki, onu farketmiyoruz bile.
Algısal sinirbilimci ve baş araştırmacı Elliot Freeman, The Guardian gazetesinden Hannah Devlin’a şöyle söylüyor: “Birçoğumuz, farkına bile varmadığımız duyularla geziyoruz.”
Freeman, insanların gördükleri hareketler ile bir tür iç sesi bağdaştırıyor gibi göründüğü bir olguyu araştırmaya karar vermiş.
Bu yüzden, eğer mükemmel şekilde sessiz bir fanı dönerken izliyorsanız, beyniniz çözümü çok zor olan kendi pır pır sesini üretebilir veya bir bilgisayar ekranında dönen daireler, ufak bir “vın!” sesi ile birleşebilir.
İşte, duyum ikiliği olmayan birine ve bir duyma-hareket duyum ikiliği olan birine, hareket böyle görünecektir:
Duyma-hareket duyum ikiliği, bilimsel yazında daha önce yalnızca bir kez görülmüştü, bu yüzden Freeman ile takımı, etkiyi tekrarlayıp tekrarlayamayacaklarını görmek için 40 adet katılımcı topladılar.
Katılımcılardan, Mors kodu benzeri iki tür klibi izlemeleri ve dinlemeleri istendi; birinde çeşitli ses vuruşu dizileri vardı ve diğerinde, yanıp sönen ışık kalıpları bulunuyordu.
İlk önce, çifter çifter gelen ve yanıp sönen bir dizi ışık klibini izlemeleri istendi; her çifti karşılaştırmaları ve kalıpların aynı mı yoksa farklı mı olduğunu belirlemeleri gerekiyordu.
Katılımcılara, yanıp sönen ışıklara eşlik eden sesler duyup duymadıklarını belirtmeleri söylendi, eğer duymuşlarsa, ne tür sesler duydukları soruldu.
Araştırmacılar, katılımcıların yüzde 22’sinin, ışık yanıp söndüğü zaman ses duyabildiklerini söylemesiyle şaşırdılar ve bu durum, kalıpları belirlemekte gösterdikleri başarıyla ilişkili haldeydi.
Freeman, The Guardian‘a şöyle söylüyor: “Benim verim, iki tür insan bulunduğunu öne sürüyor. Kasıtlı olarak ses üretenler ve uğraşmadan iç ses elde edenler.”
Araştırmacılar, ışığın hareketini ‘duymak’ ile dizileri daha isabetli şekilde belirleme yeteneği arasında bir bağlantı bulunduğunu öne sürüyorlar, çünkü beyin, görsel sinyalleri ses olarak yeniden kodladığında, katılımcılara ritmin kaydını tutmaları için ilave bilgi veriyor.
Aşağıdaki videoyu kullanarak bunu kendiniz deneyin. Eğer yanıp sönmeler de sırayla bip sesi çıkarsaydı, kalıpları belirlemek ne kadar daha kolay olurdu?
Ardından, katılımcılardan zayıf ses vuruşu kalıplarına sahip klip çiftlerini dinlemeleri istendi ve yine, hangilerinin aynı olduğunu ve hangilerinin farklı olduğunu belirlemeleri gerekiyordu.
Fakat buradaki şaşırtmaca, bazılarına uyumsuz ışık yanıp sönüşlerinin eşlik etmesi ve bazılarına eşlik etmemesiydi.
Araştırmacılar, ilk deneyde hareketi duymuş olanların (ve ışık kalıplarını belirlemede daha iyi verim gösterenlerin), alâkasız yanıp sönüşler ile eşleştirilmiş ses vuruşlarıyla karşılaştıkları zaman, ortalamadan daha kötü verim gösterdiklerini buldular.
Bu aşamada, durumun neden böyle olduğu belli değil, fakat bunun sebebi ilk deneyde ilave bilginin yardımcı olmuş olması, fakat bu deneyde şaşırtmış olması olabilir.
Açık konuşmak gerekirse bu son derece küçük olan bir örnek boyutu ve bu deneyin sonuçlar, ne kadarımızın bu etkiyi yaşıyor olabileceğini hesaplamak söz konusu olduğunda, hiçbir şekilde belirleyici değil.
Benzer eğilimlerin daha geniş ve daha çeşitli katılımcı gruplarında doğrulanıp doğrulanmadığını görmek için daha fazla çalışmanın yapılması, ve içten üretilen sesler söz konusu olduğunda, öz bildirim sınırlamasını ele almak amacıyla önlem alınması gerekiyor.
Fakat ilave araştırmayla birlikte, insan beyninin çeşitli duyusal ipuçlarını nasıl eşleştirdiğini ve ayırt ettiğini ve gerçekte orada olmayan şeyleri görmemize, duymamıza, koklamamıza ve hissetmemize yol açan sinirsel süreçleri daha iyi anlayabiliriz.
Freeman şöyle öne sürüyor: “Bu ‘duyma-hareket’ olgusunun, diğer duyum ikilikleriyle karşılaştırıldığında çok daha yaygın gibi göründüğü bulgusu, ses ile görüş arasındaki doğal bağlantının gücü yüzünden meydana geliyor olabilir.”
Çalışma, Consciousness and Cognition bülteninde yayınlandı.
ScienceAlert