SARS-CoV-2 virüsü, 2019 yılında tanımlandığından bu yana hem evcil, hem de vahşi olmak üzere geniş çeşitlilikte hayvan türüne bulaştı. Virüsün başka türlere sıçramasının, yeni mutasyonlara ve hatta zararlı yeni varyantlara yol açabileceğinden endişe duyuldu.
Pennsylvania Üniversitesi Veretinerlik Fakültesi ve Tıp Fakültesinde çalışan araştırmacılar, açık şekilde görülen en az bir türlerarası bulaşma vakasında, tür sınırını geçmenin virüse önemli miktarda mutasyon kazandırmadığını keşfetmişler.
Viruses bülteninde yazan bilim insanları, bakıcısından SARS-CoV-2 delta varyantı kapan ve Pennsylvania Veterinerlik Fakültesi Hastanesinde tedavi edilen evcil bir kedi tanımlamış. Virüs üzerinde yürütülen tam genom dizilimi, o zamanlar Philadelphia bölgesindeki insanlarda gezen viral dizilimlerle yakından eşleşmiş.
Çalışmanın kıdemli yazarı ve Pennsylvania Veretinerlik Fakültesinde yardımcı profesör olan veteriner hekim Elizabeth Lennon, “SARS-CoV-2 cidden inanılmaz ölçüde geniş bir konak aralığına sahip” diyor. “Bunun ise benim için anlamı; SARS-CoV-2 insan popülasyonunda egemen olmaya devam ettikçe, diğer hayvan türlerinde neler olduğunu da takip etmemiz gerekmesi.”
Bulgular, Birleşik Devletler’deki evcil bir kedide ortaya çıkan delta varyantının yayımlanan ilk örneği niteliğinde. Bir diğer önemli nokta ise, kedideki enfeksiyonun sadece dışkı testiyle belirlenmiş olması. Burundan alınan sürüntü, testte pozitif sonuç vermemiş.
“Bu durum, birden çok vücut bölgesinden örnek almanın önemini vurguluyor” diyor Lennon. “Sadece burundan sürüntü alsaydık virüsü tespit edemezdik.”
Lennon ve meslektaşları, salgının ilk zamanlarından beri kedi ve köpeklerden örnek alıp SARS-CoV-2 arıyormuş. 11 yaşında bir dişi olan bu özel kedi, fakülte hastanesine Eylül ayında sindirim sistemi belirtileriyle getirilmiş. Kedi, COVID-19 geçiren sahibine maruz kalmış fakat sahip, kedi hastaneye gelmeden önceki 11 gün boyunca kediden izole durmuş. Bu dönemde kediye evdeki başka biri bakmış.
Kaynak: Pennsylvania Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.