2050 yılında ulaşacağımız tahmin edilen ezici bir rakam olan 10 milyarlık küresel bir nüfusu beslemek son derece zor olacak fakat bilim insanları bunun imkansız olmadığını söylüyor.
Araştırmacılardan oluşan dev bir gruba göre yeni ve radikal bir beslenme şekli halk sağlığını iyileştirebilir, sayısız hayatı kurtarabilir ve gezegenimizi gelecek nesiller için koruyabilir.
Bütün hepsi insanların tükettikleri günlük hayvansal ürün miktarından vazgeçip daha fleksitaryen bir öğün planına geçip geçemeyeceğine bağlı. Bu plan büyük oranda bitkisel ürünlere ve az miktarlarda balık, et ve süt ürünü miktarına dayanıyor.
Uluslararası çapta üç düzineden fazla bilim insanı bir araya gelip dünyaya bir tavsiye sunduğunda, genelde oturup dinleme vakti gelmiş demektir.
Dünya nüfusu artmaya devam ederken, uzmanlar yıllardır küresel gıda sisteminde acil bir dönüşüm gerektiğini söyleyerek uyarıda bulunuyordu. Yoksa Paris iklim anlaşmasını ya da Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Gelişim Hedeflerini hiçbir zaman tutturamayız.
Stokholm Esneklik Merkezinde iklim etkileri üzerine araştırma yürütülen Johan Rockström, “Küresel gıda üretimi iklimin istikrarını ve ekosistemin esnekliğini tehdit ediyor” diye yazıyor.
“Tek başına çevresel yıkımda ve gezegenin sınırlarının aşılmasında en büyük etmeni temsil ediyor. Hep beraber ele alındığında, sonuç vahim görünüyor.”
Dünya çapında önde gelen bilim insanlarını bir araya getiren EAT-Lancet Komisyonu, şimdi “gezegen sağlığı diyeti” adını verdiği bir şey geliştirmiş.

İyi haber şu ki bugün yediğiniz yiyeceklerin çoğu sınır dahilinde. Bunun yerine her şey ölçülü olmakla alakalı. Örneğin bir sulu kırmızı et diliminin keyfini hâlâ çıkarabilirsiniz fakat ayda sadece bir ya da iki defa. Diğer taraftan balık ve tavuk, daha çok birkaç günde bir meselesi.
Makalenin yazarları, geri kalan zamanda protein ihtiyacınızı kabuklu yemiş ve bakliyatların karşılaması gerektiğini söylüyor.
[İlgili: Büyük araştırmaya göre vejetaryen beslenmek kanser riskini %45’e kadar azaltabilir]
Araştırmacılardan biri olup Harvard Üniversitesinde çalışan epidemiyoloji ve beslenme uzmanı Walter Willett, “2050 itibarıyla sağlıklı beslenme şekillerine olan dönüşüm için beslenmede önemli değişimler gerekecek” diyor.
“Küresel çapta meyve, sebze, kabuklu yemiş ve bakliyatların iki kat daha fazla tüketilmesi ve kırmızı et ile şeker gibi yiyeceklerin tüketiminin ise yüzde 50’den fazla azaltılması gerekecek.”

Bu tutkulu hedeflere ulaşmak kolay olmayacak. Daha esnek bir beslenme şeklinin gerekmesinin yanında besin kayıpları ve israfında da çarpıcı azalmalar ile gıda üretim uygulamalarında önemli iyileştirmelerin gerçekleştirilmesi gerekecek.
Komisyon’un araştırması, bu devrimsel değişimlerin uygulamaya değer olduğunu gösteriyor. Yayımlanan çok sayıda araştırmadan yararlanan makale yazarları, bitki tabanlı beslenme şekillerinin 2050’de emisyonları yüzde 80 azaltabileceğini tahmin ediyor.
Makalenin yazarları, sadece paylaştığımız çevreyi korumakla kalmayacak olan bu değişimlerin yılda 11 milyon kadar ölümü de önleyeceğini tahmin ediyor. Söz konusu miktar, yetişkinler arasındaki tüm ölümlerin yaklaşık çeyreğini temsil ediyor.
[İlgili: Bitkisel protein, sizin için hayvansal proteinden daha iyi. İşte kanıtları]
Rapor yayınlandığından bu yana doğal olarak bazı itirazlar geldi. Karşı çıkılan temel noktalar çoğunlukla halk sağlığının göreceği yararlarla ilgili ve bazıları ise raporun, bitki tabanlı beslenme şekillerinin bir insanın beslenmesi için daha iyi olduğuna yönelik yeterli bilimsel veriyi sağlamadığını iddia ediyor.
Ancak yazarlar, çok sayıda rastgellenmiş kontrollü beslenme çalışmasına dayanan verilerin hem yeterli olduğunu hem de eyleme geçmenin aciliyetini gösterecek kadar güçlü olduğunu söylüyor.
Yazarlar eğer Komisyon’un halk sağlığını düşünmeden sadece çevreyi korumak isteseydi, vegan veya vejetaryen bir beslenme düzeninde ısrar edecek olduklarını söylüyorlar. Fleksitaryen diyet aslında araştırmacıların iklim eylemi ihtiyacımızı halk sağlığının sürdürülmesiyle uzlaşmaya vardırma şekli.
Bu hedefler elbette tutkulu cinsten fakat yazarlar hem mümkün hem de gerekli olduklarını söylüyorlar.
Araştırma The Lancet bülteninde yayımlandı.
Yazar: Carly Cassella/ScienceAlert. Çeviren: Ozan Zaloğlu.