Levha tektoniği, en derin okyanus çukurundan en uzun dağa kadar Dünya yüzeyinin günümüz ile geçmişteki hareket ve özelliklerini açıklıyor.
1950’lerden 70’lere kadar geliştirilen levha tektoniği kuramına göre Dünya’nın dış kabuğu, ‘levha’ adı verilen ve Dünya’nın çekirdeği üzerindeki kayalık iç katman manto tabakası üzerinde kayan muazzam büyüklükte som kayaçlara ayrılmış halde. Manto tabakasının en dıştaki kısmını ve yer kabuğunu içeren Dünya’nın sert dış katmanı ise litosfer şeklinde adlandırılıyor. 100 km kalınlığındaki litosfer katmanının altında, Dünya’nın derinliklerinden gelen sıcaklıkla yumuşamış yoğun bir tabaka olan astenosfer bulunuyor. Bu tabaka Dünya’nın tektonik levhalarının alt kısmının kayarak litosferin hareket etmesini sağlıyor.
Columbia Üniversitesinde çalışan yerbilimci Nicholas van der Elst’e göre levha tektonikleri, yerbilimin birleştirici teorisi.
Levha tektoniklerini hareket ettiren şey ise manto tabakasındaki ısı aktarımı. Dünya’nın çekirdeği yakınında bulunan sıcak maddeler yukarı doğru yükselirken, daha soğuk olan manto tabakasındaki kayalar dibe doğru batıyor. “Bir nevi ocağın üzerinde kaynayan tencereye benziyor” diyor Van der Elst.
Yer bilimciler, bu fokurdayan mantonun üstündeki levhaları çarpışan araba gibi hayal ediyor; sık sık birbirine çarpıyor, birleşiyor ve sonra parçalanıyorlar. Yerbilimciler bu dev kaya parçalarının birleşip ayrıldığı yerlere levha sınırı adını veriyor. Dünya’yı bir futbol topundaki dikişler gibi sardıkları düşünülüyor.
Levhalar birbirine çarptığı zaman, Dünya’nın kabuğu büyük bir sarsıntıyla kırılıyor ve kabararak sıradağları meydana getiriyor. Hindistan ve Asya’nın 55 milyon yıl kadar önce birleşerek Himalaya Dağları’nın oluştuğu düşünüyor. Birleşme devam ettikçe de bu dağlar giderek daha fazla yükseliyor. Yerbilimciler İsveç Alpleri’nin aşınmayla alçalmaktan daha büyük bir hızda yükseldiğini keşfetmiş. 2020 yılında yayımlanan bir çalışmaya göre, bu yüzden her yıl daha da yükseliyor. Fakat bir dağın kütlesi yerçekimine karşı koyamayacak kadar arttığında, büyüme duruyor. Erozyon da dağları aşındırarak büyümeye ket vuruyor fakat Hawaii Üniversitesinde yürütülen bir çalışmaya göre dağların yükselme hızı, aşınma hızlarından daha yüksek.
Fakat çarpışan levhalar her zaman yukarı doğru kalkmıyor. Bazen kıtalardan daha yoğun kayadan meydana gelen okyanus levhaları, bir kıta levhasıyla çarpışıyor ve diğer levhanın altına giriyor (bkz: Yitim zonu). Büyüklükleri 9’lara varan Dünya’daki en şiddetli depremlerden bazıları (ör. Japonya’da) bu şekilde gerçekleşiyor. Bu levha daha sonra kabuğun altındaki manto tabakasına doğru batıyor ve mantonun sıcak magmasında eriyerek volkanik bir patlamada dışarı püskürüyor. Pasifik Okyanusu’nu çevreleyen “Ateş Çemberi” gibi yitim zonlarında pek çok muazzam volkan bulunuyor.
İki okyanus levhası birbirine yaklaştığında, Kuzey Pasifik Okyanusu’nda yer alan ve Dünya’daki en derin nokta olduğu düşünülen Mariana Çukuru gibi derin bir çukur oluşuyor. Bu tip çarpışmalar, su altı volkanlarına da yol açabiliyor.
Iraksak sınırlar, adından da anlaşılacağı üzere levhaların birbirinden uzaklaştığı veya ayrıldığı tektonik sınırları temsil ediyor. Bu hareket, karada Doğu Afrika Rift Sistemi gibi dev kanallar meydana getiriyor. Aynı süreç, okyanusta ise orta okyanus sırtlarını oluşturuyor. Dünya’nın manto tabakasından gelen sıcak magma, bu sırtlardan çıkıyor ve yeni okyanus kabukları oluşturarak levhaları dışarı itiyor. Bu damar boyunca su altı dağ volkanları yükselebiliyor. Bazı durumlarda ise adalar oluşuyor. Örneğin Orta Atlantik Sırtı, doğrudan İzlanda’dan geçiyor.
Son levha sınırı çeşidi olan dönüşüm sınırlarında ise levhalar birbirlerine göre yan hareket ediyor. Pek çok depremi tetikleyen şey, levha sınırlarının kayarken birbirine sürtmesi. Doğu Anadolu Fay hattı ve San Andreas Fayı gibi yerlerde tektonik levhalar, birbirlerine sürterek hareket ediyor. Bu dev levhalar kilitlendiği zaman belli bir süre serbest hareket edemiyorlar. Fakat biriken baskı, kilitlenen yerin kırılıp serbest kalmasına sebep olduğunda levha büyük bir sarsıntıyla (deprem) birlikte hareket ediyor.
Tektonik levhalar, yılda ortalama 3 ila 5 santimetre hareket ediyor; yani tırnaklarınızın büyüme hızında.
Dünya küre gibi olduğundan, tektonik ve litosferik levhaları çok sayıda kıvrımlı bölüme ayrılmış durumda (çatlamış bir yumurta kabuğu gibi düşünün). ABD Jeolojik Araştırma Kurumuna (USGS) göre her bir levhanın boyutu, birkaç yüz kilometreden binlerce kilometreye kadar değişiyor. Boyutuna bağlı olarak ise “büyük”, “orta” ve “küçük” şeklinde sınıflandırılıyorlar.
Yazar: Tiffany Means/LiveScience. Çeviren: Ozan Zaloğlu.