40 ülkede yapılan yeni anketin sonuçları, çoğu insanın iklim değişikliğini önemsediğini gösteriyor. Ülkelerin büyük çoğunluğunda, insanların yüzde 3’ünden az bir kısmı iklim değişikliğinin hiç ciddi olmadığını söylemiş.
Araştırma, Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nün yıllık Dijital Haber Raporu kapsamında yürütülmüş. 80.000’den fazla kişi, bu yılın Ocak ve Şubat aylarında internet anketine katılmış.
On kişiden yaklaşık yedisi, iklim değişikliğinin “çok veya son derece ciddi bir sorun” olduğunu düşünüyor ancak sonuçlar, ülkeler arasında dikkate değer farklılıklar olduğunu gösteriyor. En az endişe ABD’de (yüzde 12) ve Greta Thunberg’in ana vatanı İsveç’te (yüzde 9) duyuluyor.
Saha çalışmasının yapıldığı esnada meydana gelen felaketvari orman yangınlarına rağmen, Avustralya’da ankete katılanların yüzde 8’i iklim değişikliğinin hiç de ciddi olmadığını belirtmiş. Düşük seviyede endişe duyan gruplar, sağ kanattan ve yaşlı olmaya eğilim gösteriyor.
En yüksek seviyede endişe (yüzde 85-90) duyan beş ülke arasında, Türkiye hariç diğer ülkelerin hepsi güney yarıkürede bulunuyor (Şili, Kenya, Güney Afrika ve Filipinler). Fakat anket örneklemesinde, internet erişimi düşük seviyelerde olan ülkelerde daha zengin ve daha eğitimli insanlar fazla temsil ediliyor olabilir.
Yukarıda, Şili ve Kenya’da yaşayan neredeyse herkesin iklim değişikliğinin ciddi olduğunu düşündüğü görülüyor. Fakat İskandinavya ve Felemenk’te durum böyle değil.
Belki şaşırtıcı gelebilir fakat en düşük seviyede endişe duyan beş ülkenin hepsi Batı Avrupa’da yer alıyor. Belçika, Danimarka, İsveç, Norveç ve Hollanda’da, nüfusun yalnızca yarısı civarı (veya daha az) iklim değişikliğinin ciddi bir sorun olduğunu düşünüyor.
İklim değişikliğine yönelik anket sorularının sonuçları, Reuters Enstitüsü’nün raporlarına ilk defa eklenmiş. Bu yüzden, tarihî gidişatları çıkarmak zor. Ancak Pew Center araştırma şirketinin 2015 yılında 40 ülkede yaptığı ankette (bu anketten farklı sorularla ve farklı ülkelerde yapılmış), ankete katılanların yüzde 54’ü iklim değişikliğinin “çok ciddi” bir sorun olduğunu düşünüyormuş.
Bu yüzden iklim değişikliğine yönelik endişeler, küresel çapta artış gösteriyor gibi görünüyor. Endişenin bazı ülkelerde artıyor olduğunu gösteren güçlü kanıtlar var. ABD’de, 2019 yılının Kasım ayında üç Amerikalıdan ikisi (yüzde 66) küresel ısınma konusunda en azından “bir parça” endişelendiğini belirtmiş. Bu miktar, son beş yılda yüzde 10’luk bir artışa denk geliyor.
İngiltere’deki Cardiff Üniversitesi’nde bulunan CAST merkezinin verileri, iklim değişikliğine yönelik duyulan “endişe” seviyelerinin 2019 yılında en yüksek noktada olduğunu göstermiş. Ankete katılanlar, endişe artışının olağanüstü hava olaylarından, basındaki haberlerden ve bilgilendirmelerin daha geniş ölçüde yapılmasından kaynaklandığını belirtmiş.
Araştırmacıların yaptığı ankete göre, çeşitli ülke ve sektörlerde kendini sol kanat olarak tanımlayan kişiler genelde daha yüksek seviyede endişe sergiliyor. Söz konusu bulgu, ABD gibi daha kutuplaşmış toplumlarda çok daha görünür durumda. Kendini sol kesim olarak tanımlayan kişilerin yüzde 89’u, iklim değişikliğinin ciddi olduğunu belirtiyor. Kendini sağ kesim olarak tanımlayan kişilerde ise bu oran sadece yüzde 18.
İsveç’te de benzer bir bölünme görülmüş. İsveç, geniş ölçüde dünyanın en ilerici ülkelerinden biri olarak düşünüldüğünden; bu sonuçlar araştırmacıları şaşırtmış. Araştırmacılar, Göteborg’daki Chalmers Üniversitesi’nde iklim inkarcılığı araştırmacısı olarak çalışan Martin Hultman’a danışarak, sonuçlardan ne çıkarmaları gerektiğini sormuşlar.
Hultman, gönderdiği epostada “Bu sonuçlar beni şaşırtmıyor” diyor. “Uç sağ siyasi parti İsveç Demokratları’nın 2010’dan beri süregelen liderliği, iklim değişikliğine yönelik her türden politikaya karşı oldu. Bunların arasında Paris Anlaşması da var.”
“Ayrıca, iklim değişimini inkar eden fikir ve söylemlerin İsveç’te geniş ölçüde yayıldığını biliyoruz; özellikle dijital ortamdan doğan uç sağ basın siteleri, Greta Thunberg hakkında komplo teorileri yayıyor.”
TV haberleri hâlâ egemen
Bütün ülkelerde, insanlar en çok televizyondaki iklim haberlerine dikkat ettiklerini söylüyor (yüzde 35). Büyük haber kuruluşlarının internet haber siteleri, ikinci popüler haber kaynağı (yüzde 15). Sonrasında ise iklim sorunlarını konu alan özel organlar yer alıyor (yüzde 13). Ardından, sosyal medya ve bloglar gibi alternatif kaynaklar geliyor (yüzde 9).
İngiltere, ABD ve Avustralya’dan gelen rakamlar, bu tercihlerle geniş ölçüde uyuşuyor. Basılı gazeteler ve radyoda ise oran çok düşük. En çok bunlara dikkat ettiklerini söyleyenlerin oranı yüzde 5 civarında.
Endişenin yüksek olduğu Şili’de, iklim sorunlarını konu alan özel bilgi kaynakları (yüzde 24) ve sosyal medya gibi alternatifler (yüzde 17), neredeyse televizyon kadar popüler (yüzde 26).
İklim haberleri tüketimindeki farklılıklar, farklı genç gruplar arasında da belirgin. Daha genç nesillerin (18-24 yaş arası Z nesli), iklim değişikliği konusunda alternatif kaynakları dikkat alması daha muhtemel (yüzde 17). Bunun yanısıra TV’de oran yüzde 23 iken, büyük haber kurumlarının internetteki haber kaynakları da yüzde 16 olarak görülüyor.
Ancak daha yaşlı kişiler, TV’ye daha çok güveniyor (yüzde 42) ve çevrimiçi haber siteleri (yüzde 12) ya da sosyal medya gibi alternatif kaynakları (yüzde 5) daha az kullanıyorlar.
Siyasi tayfın her iki tarafındaki katılımcılar, iklim değişikliğine yönelik haberler konusunda basını ya çok felaket tellalı olmakla, ya da yeterince cesur olmamakla eleştiriyor. Bununla beraber ankete katılanların neredeyse yarısı (yüzde 47), haber basınının genelde insanları iklim değişikliği hakkında bilgilendirirken iyi iş çıkardığını düşünüyor. Yüzde 19 ise tam tersi fikirde.
Fakat düşük seviyelerde endişe gösterenler, haber basınının kötü bir iş çıkardığını söylemeye çok daha yatkın (yüzde 46). Bu durum, iklim değişikliği haberlerine güvenmediklerini veya genel olarak haber medyasına güvenmediklerini gösteriyor olabilir.
Yazarlar: Simge Andı, Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü’nde Doktora Sonrası Araştırma Görevlisi ve James Painter, Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nde Araştırma Görevlisi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.