Dişlerimiz Yediklerimize Göre Evrimleşmiş

0
Australopithecus afarensis (solda), Homo rudolfensis (ortada) ve Homo ergaster'de (sağda), değişen beslenme şekillerine uygun farklı diş yapıları evrimleşmiş. Görüntü: Kamuya açık/Don Hitchcock/Fernando Losada Rodríguez

Daha iyi dişlerden önce daha sert atıştırmalıklar vardı.

İnsanlar olarak en büyük evrimsel avantajlarımızdan biri de dişlerimiz. Azıdişlerimiz, köpekdişlerimiz ve kesicidişlerimizden oluşan bu kombinasyon, diğer pek çok hayvanın aksine çeşitli ve hepçil şekilde beslenmemize yardımcı oluyor. Bu durum, mevcut enerji kaynağı menüsünü çarpıcı şekilde genişleterek besin seçeneklerimizi ve hayatta kalma şansımızı artırıyor. Fakat geçtiğimiz hafta Science bülteninde yayımlanan bir çalışmaya göre dişlerimiz, erken dönem hominin atalarımızın çiğneyebildiklerinden daha fazlasını ısırmak istedikleri için evrimleşmiş olabilir.

Dartmouth College üniversitesinde çalışan bilim insanlarının öncülüğündeki bir araştırma takımından gelen bulgular, insan fosil kayıtlarında davranışsal güdüm olarak bilinen şeyin bilinen ilk örneğini sunuyor; yani bir türde, o türün hayatta kalması için faydalı olan rutinlerin tür fizyolojisi talepleri karşılayacak şekilde evrimleşmeden önce gelişme eğilimi.

Makalenin baş yazarı ve antropolog Luke Fannin, “Davranış söz konusu olduğunda homininlerin epey esnek olduğunu ve bunun onlara avantaj sağladığını kesin olarak söyleyebiliyoruz” diyor.

Fannin, antropologların genelde homininlerdeki davranışsal ve morfolojik değişimleri sanki birbirleriyle beraber evrimleşmiş gibi tartıştıklarını açıklıyor. Fakat araştırma takımının yaptığı analizler, erken dönem insan davranışının kendine has evrimsel gücü olduğunu gösteriyor; fiziksel ve besinsel yolculuğumuz için büyük sonuçlar taşıyan bir güç bu.

Fannin ve meslektaşları, vardıkları sonuçlara çeşitli hominin ve primat türünün birden fazla fosil diş takımını inceleyerek ulaşmış. 3,9 ila 2,9 milyon yıl öncesinden Australopithecus afarensis isimli uzak akrabalarımızdan biriyle işe koyulmuşlar. Araştırmacılar bu türün graminoid seviyelerine; yani ot ve saz yemekten kalan karbon ve oksijen izotoplarına özel bir ilgi duymuş. Ayrıca, A. afarensis ile aynı dönemde yaşayan ve nesli tükenmiş olan iki primat türünün fosil dişlerini de incelemişler. Bunlar, teropit ismini taşıyan ve babunlara benzeyen dev karasal maymunların yanısıra kolobinler olarak bilinen, daha küçük boyutlu hepçil maymunlarmış.

Araştırma takımı A. afarensis‘in, teropitlerin ve kolobinlerin başlangıçta böcekler, meyveler ve çiçekler yönünden zengin bir beslenme şeklini tercih etseler de 3,4 ila 4,8 milyon yıl önce daha sert, graminoid yönünden baskın sazlık ve otlara kaymaya başladıklarını keşfetmiş. Fakat bu değişen paletler, söz konusu türlerin diş ve sindirim sistemleri bu yeşillikler için uygun hale gelmeden en az 700.000 yıl önce ortaya çıkmış.

Ardından ise hominin dişleri, 2,3 milyon yıl kadar sonra önemli derecede ufak miktarlarda oksijen ve karbon izotopları sergilemeye başlamış. Araştırmacılara göre bu durum, insanların o dönemdeki atasının (Homo rudolfensis) oksijenden yoksun sular sebebiyle ot alımını azalttığını gösteriyor. Bilim insanları bu konuda üç olası kuram sunuyorlar. Senaryolardan birinde, H. rudolfensis yalnızca diğer primatlar ve Afrika’daki hayvanlardan çok daha fazla su içiyor. Bir diğer hipotez ise günümüzdeki hipopotamlara benzer bir davranış benimseyip günlerini suyun içinde ve gece beslenerek geçiriyor oldukları. Ancak erken dönemdeki insan davranışıyla en tutarlı açıklama, homininlerin yumrukökler ve soğanlar gibi yer altında bulunan, karbonhidrat bakımından zengin bitki parçalarını toplamaya başlamaları.

Bu son argüman, fiziksel boyutu ve sayıları hızla büyüyen bir türle uyumluluk gösteriyor. Enerji bakımından zengin bitkiler her yerdeydi, av gibi karşı koymuyorlardı ve çok daha besleyicilerdi. Tarihin bu noktasında antik insanlar, yer altındaki bitkileri aramayı çok daha kolaylaştıran taş aletler yapmaya da başlamışlardı.

“Yer altındaki gıdalara doğru gerçekleşen bu geçişin, evrimimizdeki bir işaret noktası olduğunu öne sürüyoruz” diyor Fannin. “Çok yıllık bitkilerden oluşan bir karbonhidrat bolluğu meydana getirmişlerdi; atalarımız yılın herhangi bir zamanında onlara erişip kendilerini ve diğer kişileri besleyebiliyordu.”

Çalışmanın kıdemli yazarı Nathaniel Dominy’e göre antropolojide cevap bekleyen “yakıcı sorulardan” biri de “Homininler, diğer primatların yapmadığı neyi farklı yaptı?” sorusu.

“Bu çalışma, ot dokularından faydalanma kabiliyetinin gizli sosumuz olabileceğini gösteriyor” diyor.

Yazar: Andrew Paul/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz