![Ethiopia-Volcano[1]](https://popsci.com.tr/wp-content/uploads/2025/06/Ethiopia-Volcano1-696x392.jpg)
Fakat kıtanın yarılmasına daha birkaç milyon yıl var.
Denize kıyısı olmayan doğu Afrika’nın derinlerindeki ritmik nabız, kıtayı kelimenin tam anlamıyla yarıyor. Söz konusu etki gezegen yüzeyine henüz ulaşmasa da nihai sonuç, üst kısımda tümüyle yeni bir okyanus havzası olacak. Uluslararası bir araştırma takımı, Etiyopya’nın altında yer alan nadir bir jeolojik bölgede konumlu genç volkanlardan alınan 130’u aşkın numuneyi analiz ettikten sonra bu sonuca varmış. Bulgular, dün Nature Geoscience bülteninde yayımlanan bir çalışmada detaylarıyla anlatılıyor.
Afar Çöküntü Kuşağı, Dünya üzerindeki üç tektonik çöküntünün birbirine yaklaştığı birkaç örnekten biri. Uzmanlar daha önce Ana Etiyopya, Kızıl Deniz ve Aden Körfezi Çöküntüleri’nin buluştuğu bu yerin yukarı doğru akan, aktif bir erimiş manto içerdiğini öne sürmüş. Eğer doğruysa, genelde bulut olarak bilinen bu alan, üzerindeki tektonik levhaların net etkilerini sergiler. Çöküntü bölgeleri, tektonik levhaları sonunda koparana kadar gerip çeker. Fakat Afar’ın altındaki bulutun nasıl bir yapıda olduğu, nasıl davrandığı ve üzerindeki kabuğu nasıl etkilediği bilinmiyormuş.
Swansea Üniversitesinde çalışan yerbilimci Emma Watts’ın öncülüğündeki 10 enstitüden oluşan bir araştırma takımı, bu soruların cevabını araştırmak için Etiyopya’ya gidip hem Afar bölgesinden hem de Ana Etiyopya Çöküntüsü’nden 130’u aşkın kaya örneği toplamış. Araştırmacılar daha sonra numune analizleri ile mevcut veriler ve ileri istatistiksel modellemeleri birleştirerek, söz konusu alanın kabuk ve manto dinamiklerini incelemişler. Kuşkulanıldığı gibi Afar manto bulutu tekdüze ya da statik değilmiş.

“Nabız gibi faaliyet sergiliyor ve bu atımlar kendine özgü kimyasal imzalar taşıyor” diyor Watts bir açıklamada. “Yukarı doğru çıkan ve kısmen erimiş mantodan oluşan bu atımlar, yukarıda çöken levhalar tarafından kanalize ediliyor. Söz konusu durum, Dünya’nın iç kısmı ile yüzeyi arasındaki bu etkileşime dönük düşüncelerimiz açısından önem taşıyor.”
Makalenin yazarlarından olan ve Southampton Üniversitesinde çalışan dünya bilimi profesörü Tom Gernon, bu kimyasal bölümlemeyi kalp atışına benzetiyor.
“Bu atımlar levhanın kalınlığına ve ne kadar hızlı ayrıldığına dayalı olarak farklı şekilde davranıyor gibi görünüyor” diye ekliyor bilim insanı. “Kızıl Deniz gibi hızlı yayılan çöküntülerde bu atımlar, dar bir atardamardan geçen nabız gibi daha etkili ve düzenli şekilde yolculuk ediyor.”
Araştırma takımı, mantonun derinliklerinden yukarı doğru çıkan akıntıların tektonik levha hareketiyle yakından bağlantılı olduğunu da doğrulamış. Çalışmanın eş yazarı ve dünya bilimci Derek Keir’e göre bulgular, yerbilimcilerin yüzey volkanizmasını, depremleri ve kıtasal kırılmaları nasıl daha iyi anlayabilecekleri bakımından “derin sonuçlar” doğurabilir.

Dünya’nın yeni bir okyanus havzasının doğuşuna ne zaman tanıklık edeceğine gelince; Watts gibi uzmanlar bunun ne zaman olacağından emin değil. Fakat bu durum, insanların endişelenmeye başlaması gerektiği anlamına gelmiyor.
Popular Science‘a gönderdiği bir epostada “Zaman ölçekleri anlamında kesin bir rakam vermek zor çünkü çöküntü oranları değişebilir, dolayısıyla kesin olarak bilemeyiz” diyen Watts, referans olması açısından çalışma alanlarındaki çöküntü oranının her yıl sadece 5-16 milimetre aralığında olduğunu belirtiyor.
“Bildiğimiz bir şey varsa o da bunun milyonlarca yılı kapsayacağı” diye ekliyor. “Sıradaki çalışmamızda birtakım olasılıksal tahminlere daha da yaklaşacağımızı ümit ediyoruz.”
Yazar: Andrew Paul/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.